2 YIL SONRA
Derin Aker
Yatağımdan kalktım ve istemsizce odamın kapısına doğru adımladım. Kapıyı açtıktan sonra evi dolaşıp herkesin uyuduğunu öğrendiğim de tekrar odama yöneldim. Dolabımdan aldığım siyah pantalonum, siyah kısa kollu tshirtümü yatağa fırlattıktan sonra siyah spor ayakkabılarımı da aldım ve üstümü değiştirdim. Buğlem'in ölümünün üstünden bugün tam 2 yıl geçiyordu ve onu ziyaret etmem gerekiyordu.
Buğlem'in ölümünden sonra ailesi İzmir'e yani çoğu akrabalarının olduğu şehre taşınmışlardı. Biz gençlerde yani Ege,ben ve Mehir bizim evin yanında olan Buğlem'lerin evine taşınmıştık.
Buğlem ile birlikteyken yüzünden gülümsemesi eksik olmayan Ege'nin gülümsemesini bırakın yüzünü dahi zor görürür olmuştuk.
Geriye kalan ben ve Mehir Ege'yi idare eden ve burada olan işler ile ilgilenmeye başlamıştık.
Araba anahtarımı alıp garajda olan arabama doğru ilerledim. Kilidin açıldığını beli eden ses ile kapıyı açtım ve arabaya binip çalıştırdım. Mezarlığın yolunu geçen iki sene içinde ezbere bildiğimden navigasyonu açma gereği duymadan yola çıktım.
Kısa süreli bir yolculuğun ardından mezarlığın kapısından girdiğim de ezberlediğim yolu takip ettim ve istediğim yere geldim. Doğru yere geldiğimi bilmeme rağmen kontrol etme isteğiyle mezar taşına baktığım da boğazımda artık yabancılık çekmediğim bir yumru oluşmuştu.
Buğlem Ada Demirkaya
1999 - 2017
Bildiğim bu yazıları da okuduktan sonra bakışlarımı mezara çevirdim.
"Merhaba Buğlem, nasılsın?" Duraksayarak sorduğum sorunun saçmalığını düşündüm. O, orada iyiydi. Hem de gayet iyiydi.
"Seni çok özlüyoruz Buğlem. Yokluğunun üstünden iki yıl geçmesine rağmen hiçbirimiz alışamadık ve alışmakta istemiyoruz. Senin yokluğuna inanmak istemiyoruz."
Göz yaşlarımı serbest bırakırken son kez altında bedeninin olduğunu bildiğim toprak parçasına baktım.
"Eminim ki Ege'yi merak ediyorsundur. Merak etmene gerek yok o gayet iyi ve en kısa süre de seni ziyarete gelecek. Seni seviyorum, seviyoruz Buğlem."
Dedikten sonra hızla oradan uzaklaştım. Yağan yağmura umursamadan hızlıca arabama ilerlerken hızımın azalmasını ve durmamı sağlayan şey yağmurun kayganlaştırdığı yolda düşmem olmuştu.
◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇
Göz kapaklarımı yorgunlukla aralarken burnuma dolan garip ve acı dolu koku ile nerede olduğumu anlamak için bakışlarımı etrafımda dolandırdım.
Garip ve benim için acı dolu olan kokudan da anlamam gerektiği gibi bulunduğum yer bir hastane odasıydı.
Kapının gıcırtılı açılışı ile oraya döndüğüm de karşımda tanımadığım birini ve doktoru görmemle gerilerek doğruldum.
Yanıma geldiklerinde doktor bana baktı.
"Nasıl hissediyorsun?"
"Ben," dedim ve duraksadım. Gerekli cesaret hissini hissettiğim an devam ettim. "İyiyim."
"Beyefendi seni baygın bulduğunu söyledi. Yağmurun altında bayıldığından dolayı ise ateşin çıkmış. Şuan iyiysen serumun bittikten sonra çıkış işlemlerini halledebilir ve çıkabilirsin."
Diyip ateşime son kez bakan doktor odadan çıktığın da söylediklerinin aklıma getirdiği olayların etkisiyle dolan gözlerimi silerek o anları düşündüm.
Buğlem eskiden beri yağmura bayılır ve her yağmur yağdığın da dışarı çıkardı. Henüz küçük bir çocuk olduğumuz o zamanlarda bahçeden tek başımıza çıkamadığımızdan bahçenin içinde oyunlar oynardık. O yağmurun etkisiyle de her zaman ateşimiz çıkardı.
"İyi misin?" Diye soran sesle irkilerek sesin sahibine döndüm.
"İyiyim."
"Ama ağlıyorsun." Diyene kadar yanağımı ıslatan gözyaşlarının farkında bile değildim. Hızla gözyaşlarımı sildikten sonra cevap verdim."
"Ama iyiyim."
"Yabancı birisi olduğum için güvenemeyebilirsin ama sana hiçbir zararım dokunmaz. Zarar verecek olsam hastaneye getirmel yerine yağmurun altında baygın ve güçsüzken zarar verebilirdim."
Anlamadığımı belirten bir şekilde baktıktan sonra bunu anlamış bir şekilde tekrar konuşmasına devam etti.
"Beni anlamadığının farkındayım o yüzden söylemek istediklerimi kısaca anlatabilirim. Kötü bir durumdasın ve bunun sebebi ölen bir yakınıyla ilgili olmalı, istersen bana anlatabilirsin."
Yaptığı uzun açıklamanın sebebinin bu olduğunu öğrendikten sonra sinirle konuştum.
"Sen hiç 18 yılını toprağa gömdün mü? Doğduğun günden beri her zaman yanında olan birini, kardeşin kadar sevdiğin birini o soğuk toprağa gömdün mü?"
Diyerek sinirle çıkıştığım da hiç beklemediğim cevap tüm sinirimin uçup yerine üzüntü dolduğunu hissettim.
"Evet. O soğuk toprağın altına kardeşimi gömdüm ben. Ayrılan ailem yüzünden yeteri kadar göremediğim ve onunla beraber büyümek istememe rağmen bunu yapma imkanımın olmadığı kardeşimi oraya bırakmak zorunda kaldım."
"Ben gerçekten özür dilerim. Tahmin edemedim."
Dediğimde gözlerimde bunu destekleyen üzgünlük dolu bir gölge vardı.
"Sorun değil." Dedikten sonra kısa bir duraklama geçirdi.
"Kendini iyi hissediyorsan hazırlanabilirsin. Bende bu sırada işlemleri hallederim."
"Teşekkür ederim." Onayladığımı ve teşekkür ettiğimi duyunca odadan ayrıldı.
Kalmak için doğrulduğumda beni engelleyen birşeye takılmam ile bakışlarımı yana çevirdim.
Beni engelleyen şey koluma bağlanan serumdu.
Hemşireyi çağırmak için kullanılan butona bastıktan dakikalar sonra hemşirenin gelmesi ve serumu çıkarmasından sonra ayağa kalktım. Etrafıma bakınırken çantamı bulmam ile elime aldım kapıya yöneldim. Kapıdan çıkmadan önce son anda aklıma gelen düşünce ile çantamdan çıkardığım kağıda küçük bir teşekkür ettiğimi belirten yazı yazdıktan sonra görünebilecek bir yere bıraktım ve ilk olarak odadan daha sonra hastaneden ayrıldım.
Sizce kitabın ismi nasıl? Ben değiştirmek ve değiştirmemek arasında kaldım sizce ne yapmalıyım?
Yeni sezonla karşınızdayım. Umarım bu sezonda hayalet okuyucularımı keşfetme şansı yakalayabilirim.
Bu sezon biraz zaman aşımı oldu ve bunu belirttim zaten. Yine de buraya not düşmek istedim.
Sizleri seviyorum ♥♥♥♥♥♥♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anonim ; Stalker |Texting|
Roman pour AdolescentsAnonim;Stalker adlı ilk ve tek yarı texting kitaptır. Kopyalanması halinde yasal işlem başlatılacaktır! ------------------------------ Anonim;Selam güzellik. Nasılsın? Kim olabileceğini düşünürken aklıma Derin'in gelmesi ile sırıttım. O bu tarz şey...