Öfff. Çok sıkıldım. Tükendim resmen. İş iş iş. Yakında beyin ölümüm gerçekleşecek vallahi. Bari Bora ya da Mete gelip beni buradan kurtarsa. Diye düşünürken aklıma Drew geldi ve onu arayacaktım o beni aradı.
Alo, efendim Drew.Müsait misin?
Değilim ama beni ancak sen müsait edebilirsin. Lütfen beni kurtar.
Ne oldu ki?
Ya iş iş iş. Kafayı yicem. Beyin ölümüm gerçekleşmeden yetişmelisin Bieber.
Anladığıma göre molaya ihtiyacın var.
Tam üzerine bastın. Hadi çabuk gel.
Hemen geliyorum prensesim. dedi. Hani denize düşen yılana sarılır derler ya. Şuan benim durum o durum. Çok geçmeden geldi Drew. Kimse ona Drew demiyordu. Halbuki Drew de onun adıydı. Ama ben Drew dicem. Çünkü öyle istiyorum.
Hoşgeldin.Hoşbulduk. Çıkalım mı Eva'm ?
Çıkalım Justin. Çıkalım bakalım.
İşte bir sıkıntın var mı?
Evet. Aslında sabahtan beri deliler gibi düşünüyorum. Ama aklıma hiçbirşey gelmiyor. Aklıma birşey gelmediği için çizim yapamıyorum ve zaman geçmiyor. Zaman geçmeyince de sıkılıyorum.
Sıkıldığı için de beni aradın.
Evet.
Nereye gitmek istiyorsun?
Kafa dinleyecek bir yer olsun yeter.
Aslında uzun zamandır yapmadığım birşeyi seninle birlikte yapmak istiyorum. Ancak sen izin verirsen.
Neymiş o?
Ben bisiklet sürmeyi çok özledim. Eğer sen de istersen bisiklete binebiliriz.
Aslında iyi fikir. Hem birlikte yarış yaparız. Çok güzel olur.
O zaman ilk önce bisiklet satın alalım. Sonra uygun bir yerde bisikletle yarış yaparız. dedi. Bisikleti aldıktan sonra ormana gittik. Dağ bisikleti almış çünkü. "Bayanlar önden"
dedi ve ilk önce benim gitmeme izin verdi. Yarışı o kazandı. Tebrik ettim. Daha sonra durduğumuz yerin biraz ilerisine doğru beni sürükledi. Bir nehir vardı. Nehirin içinde de bir masa. Masanın sandalyeleri salıncaktı. Masanın üzerinde de bir sürü yemek vardı. Birlikte el ele masaya doğru ilerledik. Salıncaklara oturduk. Yemekleri yedikten sonra çalışanlar masanın üzerindekileri ve masayı kaldırdı. Drew salıncaktan kalktı. Çalışanlar o salıncağıda söktü. Bieber beni sallamaya başladı. Ama çok hızlı ve yükseğe doğru sallıyordu ve ben de korkudan çığlık attım. Sonra salıncağı durdurdu ve gamzemin olduğu yeri öptü. Gülümsemiştim. O da gülümsedi.
Bakın hele şu aşıklara. Ne kadar da aşk dolular, demişti biri. Sesin geldiği yöne bakınca Drew'in annesi Pattie'yi görmüştüm. Kardeşleri
Abiii, diye koşturuyorlardı. Kardeşlerinin koşarken ki tatlılığına baktım. O kadar şirin gözüküyorlardı ki o an onların yanaklarını sıkmak istedim. Drew bunu fark etmiş olmalı ki kardeşlerini kucağına alıp
İstersen sevebilirsin, demişti. Bieber'ın kardeşlerini kendi kucağıma alıp onlarla konuşmaya başladım. Çok meraklı olmalılar çünkü gerçekten fazla soru soruyorlardı. Daha sonra da Justin'in annesiyle konuşmaya başladım. Gerçekten sıcak kanlı bir kadındı. Bana Justin'in benim yanımdayken nasıl davrandığını sormuştu. Ben de beni mutlu etmeye çalıştığını bazen biraz sapıklaşsada buna engel olmaya çalıştığımı ve onun temiz kalpli olduğunu söylemiştim. Bazı sorular da sordu temizlik ile iman, ibadet ve din ile ilgiliydi. Bu sorulara da cevap verdikten sonra benim Justin'e iyi geldiğimi ve bizim gerçekten birbirimize aşık olduğumuzu söyledi. Açıkçası Drew'in annesinin beni sevmesi mutlu etmişti. Sonuçta kim sevgilisinin annesiyle kötü anlaşmak isterdi ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLK GÖRÜŞTE AŞK
FanficBir erkek bir kadını en fazla ne kadar sevebilir? Ya da bir erkek bir kadını en fazla ne kadar kıskanabilir? Erkek kadını sevdiğinden mi yoksa kadının kendisini delirttiğinden mi kıskanır? Bu soruları Justin Bieber davranışlarıyla yanıtlayacak. NOT:...