Karlı, soğuk bir kış gününde öldü.
En iyi arkadaşımdı, ölüm haberini aldığımda kahrolmuştum. Onsuz bir yaşamı düşünemiyordum. Omuzlarımdaki ağır yükü bir tek o hafifletebiliyordu. Sürekli asık olan suratımı bir tek o güldürebiliyordu. Kaybolan umutlarımı bir tek o bana geri verebiliyordu.
Çok uzun yıllardır arkadaştık, akıl almayacak kadar çok zaman geçirmiştik birlikte. O olmadan yaşayamayacağımı düşünmem boşuna değildi.
Onunla ilk tanıştığımda mükemmel biriydi. Sürekli gülerdi ve çok nazikti. Ona tüm benliğimle hayrandım.
Sonra yıllar geçti, güzel günler geride kaldı. Günün birinde acımasız bir insan topluluğunun saldırısına uğradı. Yataklara düştü, çok üzgündü. O güleç arkadaşımın yerinde yeller esiyordu artık.
Ondaki değişimi herkes fark etmişti. Tüm evren üzülüyordu onun için. Onu yataklara düşüren zalimler bile yardım etmek için ellerinden geleni yapıyorlardı. Tüm doktorlara haber verildi ancak hiçbir doktor çare bulamadı. Arkadaşım günden güne daha çok çöküyordu. Bu durum en çok beni etkiliyordu, benliğim çeşitli depremlerle, kasırgalarla sarsılıyordu adeta. Onunla beraber ben de çöküyordum.
En sonunda, o öldü ve ben her gün tekrar tekrar ölmekteyim.
Onsuz yaşayamıyorum, çünkü o olmadan tüm bu insanlar beni daha çok tüketiyorlar. O varken en azından ellerini vicdanlarına koyup düşünebiliyorlardı. Birbirlerine, bana bu kadar çok zarar vermiyorlardı. Ama şimdi o yok ve onlar hiç düşünmeden her şeyin sonunu getiriyorlar.
Yüreğimi parçalayan günler bir türlü geçmiyor, dahası, beni daha da kötüleştiriyorlar. Ben de yataklara düştüm artık. Arkadaşımın yokluğu beni mahvediyor. Yakında öleceğimi düşünüyorum. Zalim insanlar, önce en iyi arkadaşımın canını aldılar, şimdi ise beni yavaşça öldürüyorlar.
Farkında değiller ki ben ölünce onlar yaşayamayacaklar. Beni de öldürdüklerinde ellerine geçen koca bir hiç olacak. Birbirleriyle girdikleri savaşın galibi olmayacak, dahası, sadece onlar değil, tüm evren kaybedecek. Yakın bir zamanda öldüğümde bu gerçekler kafalarına dank edecek ancak o zaman her şey için çok geç kalınmış olacak. Keşke her şey bitmeden önce onları uyarabilmenin bir yolunu bulabilsem, keşke her şeyin farkına varsalar ve bu durumu düzeltmek için her şeyi yapsalar.
Acı dolu uzun günler geçiyor, ölüm zamanım yaklaşıyor. Beni tüketen acıya aldırmadan her gün arkadaşımın mezarına gidiyorum. Mezarının başında saatlerce duruyor ve mezar taşında yazan yazıyı tekrar tekrar okuyup gözyaşı döküyorum.
” İnsanlık:
İnsanlar var olduğundan beri yaşıyordu. Onların huzur içinde yaşamalarını sağlıyordu. Fakat vicdansız insanlar bunun farkına varamadan onu öldürdüler. Şimdi mezarından insanların son haline bakıp gözyaşı döküyor. ”
Bu yazıyı ben seçmiştim. Belki birkaç insan görür de, insanlığın arkasından üzülür, gözyaşı döker diye. Ama ne var ki, bu çok boş bir umut; insanlar ellerini vicdanlarına koymayı çoktan unuttular.
Acaba kendi mezar taşımda ne yazmalı diye düşünüyorum.
” Dünya:
Yıllarca insanları üzerinde taşımaktan çok yoruldu. Üzerinde masum insanların kanının akmasına, zalim insanların ise kendisinin tüm güzelliklerinden umarsızca yararlanmasına, en sonunda arkadaşı insanlığın ölmesine dayanamadı ve can verdi. Onun ölümünden sonra her şey sona erdi. İnsanlar kendi kendilerinin sonunu getirdiler. Başımız sağolsun. ”
Ne var ki, ben öldükten sonra bu mezar taşını okuyabilecek kimse kalmayacak. Yıllardır beklenen kaçınılmaz son nihayet gerçekleşecek. Ve hiçbir şey, hiçbir şey kurtulamayacak.
Bunun farkına varmadan sürekli beni ve kendilerini daha çok hırpalayan insanlar her geçen saniye sona biraz daha yaklaşıyorlar. Zaman, onları ölüme sürükleyen eski bir gemi gibi; ve o geminin sulara gömülmesine çok az kaldı. Düşüncesiz insanlar, limana varınca satarız diye geminin tahtalarını kese kese batırıyorlar gemiyi. Kendi kendilerinin sonunu getiriyorlar.
Ancak, çok yakında tüm gerçekleri en acı şekilde öğrenecekler ve ben o zaman intikamımı almış olacağım. Çok yakında…