Bölüm 25: Mücevher Salonu

2.4K 247 1
                                    

" Şu Deniz değil mi? Yanında ki gençte kim ilk defa görüyorum. "

Herkes gelen Su klan grubuna bakınca ilginç bir manzara ile karşılaştı. Deniz bir gencin yanında gülerek konuşuyordu.

Daha önce bu genci hiç görmeyen insanların aklında sorular vardı. Ama en büyük soru şu an Deniz' in gülüyor olmasıydı. Çünkü ilk defa Deniz' i gülerken görüyorlardı.

Ruh şehrinde yaşayan kişi sayısı fazla olsada herkes bir birine tanıyordu. Bu yanlışlıkla bir uzmanı rahatsız etmemek için gerekli bir şeydi.

"Bilmiyorum bende ilk defa görüyorum. Gücüne bakarsak çöpten farkı yok ama neden gruptan kimse ses çıkarmıyor anlamıyorum. "

" Bende bilmek istiyorum. "

İnsanlar ne kadar güçlü oldukları fark etmeksizin merak duygusuna asla karşı koyamıyordu.

İnsanlar hemen meraklı bir şekilde grupla konuşmaya çalıştı. Olanları duyunca halkın ağızları açık bir şekilde dona kaldılar.

Daha önce çöp dedikleri kişi yüzlerce kişilik orduyu tek başına yenmiş. Üstüne bir de 2. Seviye Gümüş Bedene sahip klan liderlerini tek bir yumrukta alt etmişti.

Bu haber herkes için çok büyük bir şok etkisi yaratmıştı. Mustafa haberin yayılmasından hiç bir rahatsızlık duymadı. Olayların er yada geç yayılacağını biliyordu.

Bu durum yararına da ola bilirdi gücünden dolayı kendisini küçümseyip olay çıkartacak durumlardan şimdiden kurtulmuş oluyordu.

Daha önce Mustafa çöp diyen kişi şu an korkudan titriyordu. İlk başta grubun söylediğine inanmadı ama daha fazla kişiye sorunca herkesten aynı cevabı aldı. Bu yüzden tüm bedeni korku içinde titremeye başladı.

Bir uzmana karşı hakaret içerekli söz söylemek büyük bir tabu olarak kabul ediliyordu. Şimdi bu kuralı çiğnemiş nasıl sakin ola bilirdi.

" Efendim ne olur beni affedin. Yüceliğinizi göremedim. "

Adam ölüm korkusu ile hemen af dilemek için Mustafa' nın önünde yere kapanarak af dilendi.

"Ehh.."

Mustafa ne olduğunu anlamadan önünde af dileyen adamı görünce küçük bir şok yaşadı.

" Neden af diliyorsun ? "

" Şey.. Efendim bu çöp yüceliğinizi bilmediği için size karşı kötü söz söyledi. "

" Hatalı bildiğin için şu anlık bir şey yapmayacağım. Eğer bir daha olursa.. "

Mustafa sözlerini bitirmese de adam sonunu anlamıştı.

" Teşekkürler ederim. Bir daha olmayacak. "

Adam şu an üzerinden ağır bir yük kalkmış gibi rahatladı. Bu durum küçük bir mesele gibi gözükse de insanların sırf görünüşünden rahatsız olup öldüren uzmanlar vardı.

İnsanlar haberi tüm şehir boyunca yaydı. Kimileri buna inanırken kimileri komik birşey duymuş gibi gülüp geçti. Çünkü anlatılanlar onlar için imkansız ötesi birşey idi.

Mustafa yol boyunca bir çok farklı mağaza ve insanlar gördü. Burdaki insanlar önceden tahmin ettiği gibi bir düzenleri vardı.

Farklı tür ve fiyatta silah satan mağazalar daha çok vardı. Ama Mustafa için silahların hiç bir değeri yoktu. Ona lazım olan şey simya mağazasıydı.

Nano robotlar ile doğal enerjisi bol bitkileri bula bilsede onları sadece direk olarak işlenmeden yiyordu. Eğer onlardan hap yapa biliyor olsaydı daha yaralı ola bileceğini düşündü. Ama ne yazık ki nano robotların böyle bir özelliği yoktu.

" Deniz simya mağazası var mı ? "

" Mücevher Salonu adında ünlü bir yer var. Orda aradığın herşeyi bulabilirsin. "

" Beni oraya götürebilir misin? "

" Olur " Deniz hiç itiraz etmeden kabul etti.

Mustafa ve Deniz gruptan ayrılarak Mücevher Salonu' na doğru yola çıktı.

İnsanlar yol boyunca Mustafa ve Deniz' i izleyip durdu. Deniz, Mustafa' nın yanında çok mutlu ve huzurlu hissettiği için sürekli yüzünde tatlı bir gülümseme vardı.

Yol boyunca bu gülümsemeyi gören insanlar yaptıkları işi bırakıp oldukları yerde dona kalıyordu. Daha önce Deniz hep gözlerin de cinsel bir obje olmuştu. Ama şimdi her birinin gönlünde taht kuran kutsal bir Tanrıça gibiydi.

Artık gözlerinde o pis iğrenç bakış yoktu. Gökyüzünden yeryüzüne inmiş bir Tanrıça' ya bakıyor gibi bakıyorlardı.

Bir kaç kilometre yürüdükten sonra Mustafa ve Deniz büyük bir köşk benzeri yapının önünde durdu.

Burası Ruh Şehrinin kalbi diye bileceğimiz Mücevher Salonu olarak bilinen açık artırma eviydi.

Mücevher salonu 3 kata sahipti. Bunlar silah salonu, tıp salonu ve açık artırma salonuydu.

Salonun yapısında siyah taşlar kullanılarak gizemli bir hava katılmıştı. Bakan herkese korku ve hayranlık havası vermek için özel olarak yapılmıştı.

"Mustafa geldik. Burası Mücevher Salonu istediğin herşeyi bulabilirsin. "
" İlginç bir yapısı var. Hadi içeri girelim. "

" Hoş geldiniz. Nasıl yardımcı olabilirim. "

Mustafa ve Deniz içeri girince güzel bir yüz ve fiziğe sahip bir kız karşıladı. Yüzüne bakınca henüz 15-16 yaşlarında gözüküyordu.

Mustafa ekimine bakınca 7. Seviye Qi alemi olduğunu gördü. Bu Mustafa' da küçük bir şok yarattı. Dahi olarak sayılacak kız kapıda hizmetçi olarak çalışıyordu. Bu da salonun ne kadar güçlü olduğunu anlamasına yetiyordu.

" Simya kitaplarını ne tarafta. "

" Lütfen efendim beni takip edin. "

Genç kız ilk başta küçük bir şok yaşadı. Çünkü Ruh şehrinde simya ile uğraşan kişi sayısı bir elin parmaklarından bile daha azdı.

İnsanlar gücü önem verdikleri için simya ile hiç uğraşmazdı. Bunu vakit kaybı olarak görürlerdi. Genç kız hemen şaşırmış ifadeyi üzerinden attı ve ikinci kata yöneldi.

İlk katta silah türü eşyalar satılırken ikinci katta simya türü eşyalar satılıyordu. Son katta ise açık artırma salonu vardı.

Mustafa ve Deniz hemen genç kızı takip edip ikinci kata çıktı. Mustafa, Deniz' den çok az kişinin simya ile uğraştığını öğrenmişti. Bu yüzden simya salonunun küçük olmasını bekliyordu. Ama ikinci kata çıktığından tahmininin yanlış olduğunu anladı.

İçerisinde her türlü canavar çekirdeği , doğal enerjisi bol meyve ve bitkiler vardı. Bir de kapalı kutular ile kaplı çok olmasa da raflar vardı.

" Efendim ne tür kitaba bakmıştınız. "

" Elinizde ki tüm simya kitaplarını almak istiyorum. "

" Bir dakika bekleyin lütfen. " Genç kız kitapları getirmek için hemen içeri girdi.

" Hahaha..."

Mustafa ve Deniz genç kızın gelmesini beklerken merdivenlerden gülerek çıkan iki tarafında kadın olan bir genç yukarı çıkmaya başladı.

Bu genç adam hiç utanmadan elleri ile her iki kadının tepelerini tutuyordu. Yüzünde tiksindirici bir gülüş vardı.

Deniz gelen kişileri görünce yüzünde daha önceki mutlu ifade hemen düştü. Bu gelen kişi Doğu Klan veliaht prensi Doğukan dı.

" Hey. Nişanlım ne yapıyorsun. Neden benden saklanıyorsun. "

Doğukan kızlar ile eğlenirken hiç bir şey olmamış gibi Deniz' e seslendi.

Deniz ilk başta görünmemek için Mustafa' nın arkasına saklanmıştı. Ama çok geç kalmıştı Doğukan onu çoktan fark etmişti.


Gökyüzü İmparatoruHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin