PANZEHİR-Giriş

406 25 3
                                    

-PANZEHİR-

YAZAR NOTU: Öncelikle Merhaba. Ben Ezgi Öztürk. İlk defa yazıyorum daha doğrusu yazmaya çalışıyorum. Kendimdeki tüm enerjiyi önce cümlelerime ardından karakterlerime aşılamak istiyorum. Ve tabii ki siz okuyucularıma. Çok yeniyim. Bu nedenle bana vereceğiniz oylar benim için çok çok değerli ve motive edici. İkinci bölümümü 70 okuma ve 20 oyla yüklemeyi düşünüyorum. Beni yarı yolda bırakmayın. Türkiye'nin gerek İpek Ongun gerekse Ayşe Kulin'den sonra yeni bayan yazarlar kazanmaya ihtiyacı var. Ve tabii ki kültürlü bir Türkiye'ye :) Sizi Seviyorum. Öpüldünüz..!
Evden annesinin öpücükleriyle ayrılmıştı Hazal. Yeni bir dönem,yeni arkadaşlar,öğretmenler ve daha hayal edemediği birçok yenilik gelmişti hayatına... Emin adımlarla okuluna giderken bunları düşünüyordu. Ne tesadüf ki düşününce de yüzünde istemsiz bir şekilde gülümseme beliriyor,temiz yüzündeki neşesine yanağında çıkan gamzeler eşlik ediyordu. Okula vardığında eski arkadaş grubundan kimsenin olmaması da içini biraz ürpertiyordu. 8. sınıfta yaşadığı dostluklar,masum aşklar,gülüp eğlendiği sınıfı artık yoktu. Bunların farkına varırken dalıp gitmişti... Sonra birden kulağında yankılanan sesler ile gelmişti gerçek dünyaya. Yanında beliren bir kızın olduğunu fark etti.
''Şeyyy... Merhaba. Lila ben. Seni okulun ortasında tek başına görünce gözüme takıldın. Ben Lise 1'e geçtim. Yani bugün ilk günüm.'' Lila en soğuk insanın bile içini ısıtacak gülümsemesi ile gülümserken Hazal da bu sıcak gülümsemeye karşılık olarak elini Lila'ya uzattı.
''Benim de adım Hazal. Ben de lise 1'e başladım. Yani ilk günüm.'' Ardından Lila Hazal'ın uzattığı elini sıktı ve birbirlerine en içten gülümsemeleri ile karşılık verdiler.
Hazal, Lila ile konuşurrken okul binasının önünde tek başına oturan bir çocuk gördü. Kendisine uzun uzun ve belli etmeden bakıyordu. O çok farklıydı. Kendi havasında bıraktığı salaş,dağınık,kumral saçları,yaklaşık 1.70 civarı olan boyu,esmer teni,gülünce yanağının kenarında yer edinen gamzeleri ile herkesin merkezine oturuyordu.

***

Yine sınıfta oturmuş, düşüncelere dalmışken Lila'nın karşısına dikilip ona gülümsediğini fark etti. 'Bu gülümsenin altında yine birşey yatıyor.' diye düşündü. Kısa bir bakışmadan sonra Lila ağzındaki baklayı çıkardı ve kantine gideceğini, tek gitmek istemediğini söyledi. Hazal çok umutsuz ve bıkkın haliyle kantindeydi ama sanki bedenen oradaydi. Gözleri ve ruhu ister istemez ilk gün okulun önünde ona fark ettirmeden bakan çocuğu arıyordu. 'Her ne kadar belli etmemeye çalışsa da fark ettim işte onu.' Okulun ilk gününden sonra bir daha o dikkat çekici çocuğu okulda görmemişti. Gazozunu almış masaya oturacakken birine çarptığını fark etti. Zaten dalgındı,şimdi de okul gömleği kirlenmişti. Dönüp baktığında karşısında o günlerdir gözlerinin aradığı çocuğu buldu. Günlerdir gözü onu ararken neredeydi? Onunla bu şekilde mi karşılaşacaktı? Oysa Hazal bu gizemli çocukla film senaryolarındaki gibi tanışmayı hayal etmişti. Hem de kaç kere! Aklından bunları geçirirken kulaklarının doldurduğu cezbedici bir sesle kendi dünyasından şimdiki zamana attı kendini.
''Çok özür dilerim,gerçekten bilmeden oldu.Bu arada ben Bartu.'' Bartu, yaptığı kötü tanışmayı telafi etmek için elini uzattı. Hazal bunu önemsemeden ismini yeni öğrendiği bu çocuğun elini itti ve uzattığı eline karşılık vermeden soğuk bir ses tonuyla ''Hazal. Hazal Bade Özsu. Bu arada hiç memnun olmadım.'' dedi.
Bartu yeni tanıştığı bu kızın tanıdığı kızlara göre çok farklı olduğunu düşündü. Gözlerini kirlenen gömleğe çevirdiğide ise yeni tanıştığı bu kızın temizleye çabaladığını fark etti. Hiçbir şey söylemeden Hazal'ın elinden peçeteyi aldı ve onun aksine sakince temizlemeye başladı. Yarım kalan işi Bartu devralmıştı. Bir yandan da Hazal'ın şaşkın bakışlarını üzerinde hissediyordu. Aksine buna aldırmayarak gömleği temizlemeye devam ederken bir yandan da konuşmaya başladı. ''Ben seni okulun ilk günü görmüştüm. İlk başta seni kapalı bir kutuya benzettim. İçinde bir cevher olduğunu hissettim. Benim için adeta denizden çıkarılan bir inci tanesi gibisin. Sonra seni Lila'nın yanında gördüm. Biz Lila'yla çok yakın arkadaşız. Eğer istersen sen de bu akşam bizimle sahile ge-'' Bartu cümlesini tamamlayamadan Kantinde bir tokat sesi yankılandı. Lila ve kantindeki diğer öğrenciler sadece onları adete bir tiyatro izlermiş gibi izliyordu. Bartu elini yavaşça yanağına götürürken Hazal konuşmaya başladı. ''Sen ne kadar kendini beğenmişsin ya! Üzerime gazoz döküldü. Sen de temizledin diye aramızda bir şey mi olacak sanıyorsun? Kimsin ki sen? Daha seni tanımıyorum bile!'' Hazal bu olanlara inanamıyordu. Her şey kısa bir süre içerisinde yaşanıp bitmişti. Oysa ki Hazal'ın kafasından bu olandan çok daha farklı senaryolar geçmişti. Bunları düşünerek kendi dünyasına dalacakken hemen gerçek hayata döndü ve oradan ayrıldı. Oradan hemen ayrılmalıydı çünkü ayrılmazsa kendi dünyasına derin bir havuza balıklama atlayan bir yüzücü gibi dalacaktı. Arkasını dönmüş kantin kapısından çıkacakken kulağını yine onun cezbedici sesi doldurdu. ''Özür dilerim. Ben öyle demek istemedim...''
Hazal giderken Bartu'nun bu dediklerini duymuştu. Ama dönüp bakmadı. Yaptıklari çok züppeydi. Ama bir yandan da ne olursa olsun o gizemli çocuk bir mıknatıs gibi Hazal'ı kendine çekiyordu. Peki ya şimdi ne olacaktı?

PANZEHİR -Yaz aylarına ertelendi.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin