1.BÖLÜM

93 19 13
                                    

     Musalla taşının başında ağlıyordu hayatındaki en değerlisi gitti onu bırakıp gitti. Evet babası, değerlisi Hamza bey vefat etti.

     1.95'lik endamıyla yeşil gözleriyle sürmeli gözleriyle dağ gibi adam arkasında artık yatalak bir kadın ve 14 yaşında yetim bir çocuk bırakarak ahirete göçüp gitti.

     Artık kanser annesine de Rüzgar'ın bakması gerekiyordu. Peki ne yapacaktı okulu bırakıp çalışmaya mı başlayacak? Yoksa zoru yapıp hem okuyup hem de çalışacak mıydı?

     Her zaman yaptığı gibi zoru seçmişti Rüzgar. Bu onca imkansızlıklardan sonra ümidini iyice yitirmişti ama yinede pes etmedi kendi kendine konuşarak hırs yapmaya başladı. Okuluna tekrar geri dönecek ve istediği mesleği eline alacaktı.

     Her zaman babasının vefatını anımsar ve gözleri dolardı.

     Yine her sabah olduğu gibi Hamza bey işe gitmek için hazırlanıyordu, her yeri boya olmuş gömleğini giydikten sonra eski paltosunu da yıpranmış koltuğun üzerinden alarak giydi. Sağı solu yırtılmış ayakkabılarını tam giyeceği sırada içeriden bir ses Hamza Bey'e seslenir.

--- "Baba bugün senin işin tatil değil miydi? Nereye gidiyorsun iş kıyafetlerinle."

--- "Oğlum ailemizin daha iyi bir durumda geçinebilmesi için daha fazla çalışmam lazım bugün de mesaiyi kendim istedim. Ama biraz daha erken geleceğim o zaman beraber oynarız olur değil mi?"

--- "Baba çok fazla çalışıyorsun ama dikkat et kendine olur mu seni seviyorum." Diyerek babasının boynuna sarılır Rüzgar. Hamza Bey o yırtık ayakkabılarını giyip yavaş yavaş hafif yağmurlu bir havada ayakları su içinde işine doğru giderken. Rüzgar da el sallıyordu.

     Hamza Bey işe vardığında hemen üzerine iş kıyafetlerini giyerek işe başlamış.

     Aslında Hamza bey ustabaşı gibi bir durumu vardı fakat patronu çok kaba ve sertti. Pos bıyıklı kaba duruşlu uzun boylu ve kocaman göbeği olan patronu Hamza bey tam sıva yaparken başına dikiliverdi. Kaba patron kalın ve yüksek sesiyle 'Hamza bey' diye seslendi. Hamza bey irkildi ve telaşlı bir biçimde sıva içinde kalmış elini bı o kadar da sıva içinde kalmış önlüğüne sildi potronunun karşısındaki saygısından.

     Patronu Hamza Bey'in maddi durumunu bilmesine rağmen o acı haberi verecekti. Hamza Bey'e hiç yumuşamadan üzülmeden sıkılmadan pat diye 'Senin işin bu kadar artık çalışacak başka biryer bulsan iyi olacak Hamza' dedi.

     Hamza Bey ne yapacaktı artık evinde aç bir çocuk ve hanımı evde aş bekliyorlardı Hamza Bey'in acil olarak iş bulması lazımdı Hamza Bey o kadar dil döksede patronu geri adım atmadı ve Hamza Bey'i sanki kullanılmış bir bez gibi kapı dışarı etti.

     Hamza Bey evi gibi olan inşaattan hızlı bir biçimde eşyalarını da toparlayarak çıktı bir kişi dışında kimse bilmiyordu işten atıldığını Hamza Bey'in kardeşi olmadığı için kardeşi gibi sevdiği Abdullah Bey ile son kez vedalaştı.

     Çaresiz ve yıkılmış halde olan Hamza Bey şimdi ne yapacağını bilmiyordu eve gidemezdi bu halde yağmur şiddetini arttırmış ve Hamza Bey dışarda ıslanıyordu. Hemen kaldırımda duran büyük çınar ağacının altına girmiş az da olsa ıslanmaktan kurtulmuştu.

     Şimdi yeni iş ilanları aramak için yola çıkacaktı bunun için ağacın altından çıktı Hamza Bey kaldırımdan aşağı indi yağmurun da şiddetiyle tam olarak yolu kontrol edememişti ve işte olanlar oldu yolun kayganlığıyla koca araba duramazdı ve zaten duramazdı. Hızla Hamza Bey'in üzerine geldi araba Hamza Bey çaresiz ne yapacağını bilemeyen bir halde kaşlarını ve ellerini havaya kaldırmıştı sanki bir polis baskını yemiş gibi. O koca kamyon hızını almış olmanın etkisiyle de ne kadar frene basmış olsada kâr etmemiş ve Hamza Bey'e sert bir biçimde çarpmıştı.

Aşkın RüzgarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin