Yanıma uzanmış bedeni izledim. Söylediği aklımdan çıkmıyordu. Bu yüzümde bir gülümseme de oluşturmuştu tabii ki. Gözlerine baktığımda benimkiyle eşleşen bir gülümseme göremedim. Onun yüzünde tamamen şaşkınlık vardı. "Dediğimi," dedi hala nefes nefeseyken. "Dediğimi unut. Sevgilim sözünü yani."
Ah, neden bunu tahmin edememiştim ki? Karşımdaki adam Min Yoongi'ydi. Sevgili de değildik ve bu durumdayken anlaşmamıza göre birbirimize karşı duygu hissetmemiz de yanlıştı. Ama tabii ki onun ağzından o kelimeyi duymak tarif edilemez bir duyguydu. Tabii ki de Yoongi, o tarif edilemez mutluluğu tarif edilemez bir acı ile değiştirmeyi de çok iyi bilirdi.
"Tamam," dedim basit bir şekilde. Uzatmaya değmezdi.
Benim için çabaladığını biliyordum. Duygularını sorguladığı da ortadaydı. Ağzındaki o kelime düşüncelerinde de geçmişti mutlaka. Belki de gerçekten sevgilisi olduğumu hayal bile etmişti. Ama bu hala onun için yasak bir bölgeydi. Ya da en azından "sevgililik konumu" öyleydi.
Ona dönüp hiçbir şey olmamış gibi konuşmaya başladım. Neyse ki iyi bir oyuncuydum.
"Bir iş bulmuş olabilirim, modellik."
"Öyle mi? Nasıl buldun?"
"Bir arkadaşım da model ve onun da patronunun model aradığını öğrendim."
"Arkadaşınla ne zamandır tanışıyorsunuz?"
Bunun ne alakası vardı şimdi? "Çok uzun değil," dedim.
"Şüpheli görünüyor. Bak sana diyeyim, ben sana çok güzel bir modellik ayarlayabilirim. Gerçekten. Kendi başına araştırmana gerek yok. Hangi şirkette çalışıyor arkadaşın?"
Şirketin adını bilmediğimi fark etmiştim. Kartın üzerine de hiç dikkatli bakmamıştım. Bazen dikkatsizliğim başa bela olabiliyordu. Şimdi de olabilirdi ama sanmıyordum. Hoseok iyi birine benziyordu. Ayrıca ben Yoongi'nin işiyle ilgili neredeyse hiçbir bilgiye sahip değilken onun benim her şeyimi böyle didiklemesi hoşuma gitmiyordu. Önemsediğini biliyordum, ben de onu önemsiyordum ama yine de bilgi edinemiyordum.
"Önemli değil Yoongi. Ben halledebilirim."
"Peki. Sana güveniyorum. Ama bir sorun olursa mutlaka beni ara."
Birden aklıma abimle konuştukları gelmişti. Bu konu hakkında da ona soracaklarım vardı ama şimdi değil. Bana sevgilim dediği an zaten yok olup gitmişti, şimdi bir de o konuda huzursuzluk çıksın istemiyordum.
Yaklaşık yarım saati, hiçbir şey söylemeden sadece yan yana uzanmış tavana bakarak geçirdik. Yoongi ile bu bile benim için mutluluk vericiydi. Aramızdaki şey öyle dengesiz, öyle tuhaf bir şeydi ki en ufak anlardan bile zevk almaya çalışıyordum. Hiç konuşmamak ve birbirimizin nefeslerini dinlemek gibi.
Tabii, git gide daha da gerginleşecek ilişkimizle geçirdiğimiz sessiz dakikalar tuhaf bir tezatlık oluşturuyordu. Çünkü sonrası, şimdiye kadar olanlardan daha gerilimli olacaktı.
-
Yoongi kahvaltı edip gitmişti. Kahvaltıyı da yine kendi elleriyle hazırlamıştı ben duştayken. Bu her ne kadar çiftmişiz gibi hissettirse de öyle olmadığını ikimiz de biliyorduk. Aramızdaki anlaşma devam ettikçe de öyle olamayacağını biliyorduk. Kahvaltıda ikimiz de sessizdik.
Yoongi dudaklarıma uzun bir öpücük kondurduktan sonra gitmişti.
Bir saat sonrasındaysa Hoseok aradı. Neşeli sesiyle neşeli haberi verdi. Patronunun beni ajansa almayı düşündüğünü ama bir de gözleriyle görmek istediğini söyledi. Bunun için bir kaç saat sonrasında olmam gereken yeri Hoseok telefon görüşmemizden sonra bana mesaj olarak attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
boys like u | taegi
FanfictionBiraz daha yaklaştırdı sandalyesini yanıma, dudaklarını kulağıma yaslayıp fısıldadı. Bardaki gürültüye rağmen söylediklerini duymamam imkansızdı. "Benim olmak ister misin?" O gece evde uyumadım.