Tamı tamına 1 ay geçmişti. Evet tam 1 aydır James ve Lily birbirlerine düşman gibi davranıyorlardı. James bunda fazlasıyla zorlanıyordu ancak Jenny ve Kylie'nin söylediklerine göre aralarının tamamen düzelmesi için bir süre daha küs kalmaları gerekiyordu. Böylece Lily, James'i özlemeye başlayacak ve davranışları için pişman olacaktı. Tabi bunların olmama ihtimali de vardı.
James, Profesör Binns'i dinlemeyip bunları düşünürken ofladı. Sirius hemen dirseğiyle James'i dürtüp "Evans'ı aklına getirme!" diye tısladı adeta. Artık James ne zaman oflayıp puflasa, Lily'i düşündüğünü varsayarak bu konu hakkında onu uyarıyorlardı. Haksız da sayılmazlardı. James ne zaman oflayıp puflasa, Evans'ı düşünüyordu. James başını iki yana salladı, düşünceleri aklından uzaklaştırdı ve gözlerini özellikle Evans'tan kaçırarak, önündeki parşömene bir şeyler karalamaya başladı.
Ders, sanki bir asır gibi gelen 10 dakikanın ardından sona erince, tüm sınıf ayaklandı. James de bu karışıklılıktan yararlanarak gözleriyle Evans'ı aradı. Oradaydı işte. Kitaplarını çantasına tıkıştırırken kaşlarını çatmış önüne düşen kızıl saçlarını kulağının arkasına sıkıştırmaya çalışıyordu. Ancak kızıl tutamlar inatla önüne düşüyor, bu durum onu daha çok sinirlendiriyordu.
James elinde olmadan gülümsedi. Bu durum Lily sanki izlendiğini fark etmiş gibi ona doğru dönmesi ile son buldu. James hızla başını çevirdi ve çantasını kaparak hızlı adımlarla ders salonunu terk etti.
Çapulcular, kapıda onu bekliyorlardı. Remus hızla bir şeyler anlatmaya başladı. "Biliyorsun haftaya Slytherin ile Hufflepuff'ın maçı var. Ve eğer Hufflepuff yenerse kupayı bizim alma ihtimalimiz artıyor. Bir şeyler yapmamız gerek."
James kaşlarını çattı ve "Quidditch'e bu kadar ilgili olduğunu bilmiyordum." dedi. Remus genellikle Quidditch'i saçma bulur, süpürgeye binmeyi bile zar zor becerirdi. Sirius kafasını Remus'un omzunun üstünden uzatarak "Jenny bu hafta için Hufflepuff'ın kovalayıcısı." dedi bilgilendirircesine. James sırıttı. "Hah, işte şimdi anlaşıldı."
*****
Lily, ıssız koridorda kütüphaneye doğru ilerlerken son derece dalgındı. Bütün olup bitenleri düşünüyordu. Yıllarca peşinden koşan James Potter'ın nasıl da bir anda ondan uzaklaştığını ve bunun, onun canını nasıl yaktığını...
Bunu her ne kadar kabul etmek istemese de öyleydi. Bu durum onun canını yakıyordu. Elindeki kitaplara daha sıkı sarılırken yutkundu. Bunları düşünmek istemiyordu. Bir hışımla kütüphaneye girerken bir vücutla çarpıştı ve kenara doğru savruldu. Şaşkınlıkla kızıl saçları arasından vücudun sahibine baktı. Bu Sirius'tan başkası değildi.
Sirius bir an -tıpkı kendisinden beklenileceği gibi- yüzüne güleç bir ifade yerleştirecek gibi oldu ancak anında ciddileşti. Lily kendini o an fazlasıyla kötü hisseti. Sanki kalbi bir kağıtmış ve biri tek bir hamlede onu buruşturup atmış gibiydi.
Sadece James değil, Sirius, Peter, Jenny, Kylie denen kız ve en önemlisi Remus bile ona soğuk davranıyordu. Lily bir an gözlerinin dolduğunu hissetti ve bakışlarını Sirius'tan çekip hızla kütüphaneye girdi.
Kütüphanenin en ücra köşesindeki masalardan birine oturdu ve yüzünü ellerinin arasına aldı. Göz yaşlarının akmasına izin vermedi ancak bu, daha kötü hissetmesine neden oldu. Şu anda kesinlikle ders çalışacak durumda değildi. Gidip Potter'la konuşacaktı.
Kitapları tekrar aldı ve aynı hızla dışarı çıkarken Madam Pince'nin ona attığı tuhaf bakışları görmezden geldi. Tıpkı koridorda baş başa konuşan Sirius ve Marlene'i görmezden geldiği gibi. Bunu görmezden geldiği için sonradan pişman olacaktı-çünkü bu hiç normal bir şey değildi- ancak şimdilik umursamadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çapulcular
Fanfiction▪️Lumos! Tüm ciddiyetimle yemin ederim ki, hayırlı bir şey düşünmüyorum. Bu hikayede sıradan büyücüler yok. Onlar Çapulcular. Her daim bir muziplik peşinde olan 4 yakın arkadaş. Patiayak, Aylak, Çatalak ve Kılkuyruk. Hepsi birbirini tamamlayan müthi...