Jimin elinde tuttuğu değnekle yolda ilerlerken yerini aslında ezberlediği ama temkinli olmak için elini uzatıp var olup olmadığını kontrol ettiği cam kapıyı yavaşça açıp ciğerlerini acı kahve kokusuyla doldurdu.
Her zaman oturduğu baştaki masanın altına itili olan sandalyeyi kendine çekip oturduğunda garsonun gelmesini beklemeye başladı. Uzun zamandır bu kafeye geliyordu ve devamlı müşterileri olarak garsonlar da onu ezberlemişti. İlk zamanlarda bayan garson onun bir engelli olduğunu fark edememiş ve eline menüyü tutuşturup arka tarafa, telefonla oynamaya gitmişti. O zaman ara sıra aklına geliyor ve gözlerinin buğulanmasına engel olamıyordu. Engelli olmak onun seçimi olmadığı halde bazen hor görülüyor, bazen ise suçlusu kendisiymiş gibi bağırılıp çağırılıyordu.
Yanına her zamanki garsonun geldiğini ağır parfümün kokusundan anladığında hafif bir gülümseyiş sunmuş ve garsonun ona ne istediğini sormasını beklemişti.
"Hoş geldiniz. Ne alırsınız?"
Aslında birkaç sohbetten sonra arkadaş olabilecek bu ikili, ilişkilerini hiç ilerletmiyor, sade bir şekilde iletişimlerini kurmaya devam ediyorlardı...
"Biraz üşüdüm bugün... Sıcak çikolata var mıydı?"
Garson başını sallamış fakat karşısında oturan, yaşıtı gibi duran, çocuğun göremediğini hatırladığında kısa bir "Evet." demekle yetinmişti.
"Bir tane sıcak çikolata ve her zamanki ıslak kekten olsun, o zaman."
Değişik bir adı olan pastaya, kendi deyimiyle "ıslak keke" bayılan Jimin, sadece onu yemek için geliyordu ilk başlarda bu kafeye. Şimdi ise, bu soğuk havada ellerini değneği tutmaktan ısıtamayan genç, sıcak bir şeyler içme gereği duyuyordu kendince.
Masasına konulan porselen tabağı sesinden tanımış ve garsonun rutini haline gelen "Afiyet olsun." cümlesini işitmeyi beklemiştim.
"Afiyet olsun!"
Kısa bir süre sonra duyduğu sözlerden sonra elini masadakileri dökmemeye özen göstererek gezdirmiş ve çatalı eline almıştı. Çatalı yumuşak pastanın üzerinde bir süre gezdirdikten sonra bir köşesinden bölüp ağzına götürmüştü.
Çikolata soslu kekin aralarında bulunan çilek parçaları ağzına geldikçe gülümsemesi büyüyor ve onu en mutlu olduğu, çocukluk zamanlarına geri götürüyordu.
Sıcak çikolatanın bulunduğu camdan fincanı bulduğunda birkaç kez üflemiş, daha sonra ise küçük bir yudum almıştı. Ağzının içinde mükemmel bir uyum yaratan çikolatalı şeyler mutluluğunu katlandırıyor ve bütün sıkıntılarını unutmasına neden oluyordu. Şu an, buraya gelene kadar aklına takılı olan ev eşyaları işini unutmuş aşçıya nasıl teşekkür edeceğini düşünmeye başlamıştı.
Kesinlikle böyle lezzetler yapan kişiler tebrik edilmeliydi. Ve Jimin de aklının bir köşesine çıkmadan önce ona bir şeyler söylemeyi not edip, önündeki şeyleri bitirmeye koyuldu.
...
Yaklaşık yarım saat gibi kısa bir zaman sonra Jimin yeterince oyalandığını düşünüp masanın kenarında bulunan değneği eline alıp, birkaç adım ilerisinde bulunan kasaya ilerlemeye başladı.
"Masa kaç?"
Başını kaldırmadan sorduğu soruya cevap alamadığında bıkkınlıkla nefesini verip oturduğu yerden başını kaldırmıştı.
"Ah! Pardon... Her zamanki masa değil mi?"
Jimin başını sallayıp ses gelmeyen kafede kendisinden ve garsonlardan başka birinin olmadığını tahmin ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cafe - YoonMin - One Shot ✓
FanfictionJimin ıslak kek yemek için her zaman gittiği kafeye gitmişti. [YoonMin] [Fluff/One Shot ] [11/11/2017]