Balodan 2 Ay Sonra

121 7 1
                                    


Gözden ve Gönülden Irak Günlük,

Biliyorum, uzun zamandır bir şeyler yazmadım. Ama gerçekten hiç içimden gelmedi. Hem zaten yazılacak pek bir şeyler de yapmıyorum bu aralar. Yaklaşık iki aydır sadece evde oturuyorum. En son evimizi taşıdığımızda dışarı çıktım ve aynı gün yeni evimizdeki odama kapanmayı başarabildim.

Evde de pek bir şey yaptığım söylenemez. Genelde odamdayım. Bazen yabancı diziler bazen de filmler izliyorum. İki aydır film olarak sadece seksenli yıllarda yapılmış filmleri izliyorum aslında. Saç stilleri ve giyim kuşam konusunda pek parlak bir dönem olmasa da güzel filmler bulmak pek zor değil. E.T., Ölü Ozanlar Derneği, Rain Man, Stand by Me, Scarface, Geleceğe Dönüş, Star Wars, The Goonies, Elm Sokağı'nda Kabus, Arabesk, Uçurtmayı Vurmasınlar, Yol... Liste uzayıp gidiyor. Müzikaller dışında seksenlerin yerli ve yabancı neredeyse tüm filmlerini izledim diyebilirim. Eh, ne de olsa epey boş zamanım vardı.

Bugün de yine her zamanki gibi permalı saçlar ve parlak bol elbiselerle dolu seksenler yapımı bir film seçip izlemek üzereydim ki, annem çağırdı. İsteksizce de olsa merdivenlerden inip mutfaktaki annemin yanına gittim. Elinde Türk kahvesiyle oturmuş televizyondan hafta içi her gün izlediği pembe dizisine bakıyordu. Aşçımız Nuran Hanım mutfakta yoktu. Annemle baş başaydık yani. Özel bir şeyler konuşacağını hemen anlayıp bir an önce odama dönebilmek için dua ettim.

"Gel otur Menekşe," dedi annem. Kahve fincanını tutmadığı boştaki eliyle gözünün önüne düşen kızıl saçlarını geriye doğru itti. Neden bilmiyorum ama annemin saçlarını böyle geriye atması hep çok havalı gelmiştir bana. Halbuki aynı hareket bende çok eğreti duruyor. Sadece kendimi yetişkin bir kadın rolü yapmaya çalışan küçük bir çocuk gibi hissetmeme neden oluyor.

"Bir şey mi oldu?" dedim anneme, yanında her an kalkmaya hazırmış gibi yarım yamalak oturarak.

"Sence de bu artık biraz uzamadı mı?"

"Şu pembe dizin mi? Bence de bin bölümden sonra biraz gereksiz yere uzattılar gibi. Esas kız beşinci kez ölüp dirildiğinde söylemiştim bunu sana zaten."

"Lafı çarpıtma Menekşe. Neden bahsettiğimi bal gibi de biliyorsun işte. Mezuniyetten beridir kendini odana kapatıyorsun. Yüzünden düşen de bin parça zaten. Saçının rengini bile tekrar eski haline döndürdün ama o kadar bakımsızsın ki, neredeyse tekrar mor saçlı haline dönmen için dua edeceğim. Hem o kadar hareketsiz kaldın ki, iyice kilo alıp sağlıksız bir hale geldin."

"Abartma anne," dedim gözlerimi devirerek ama söylediklerinde haklı olduğunu da biliyordum.

"Menekşe," dedi bu defa uzanıp elimi tutarak. Dokunaklı anne-kız konuşması bölümünün geldiğinin bir işaretiydi bu hareket. "Biliyorum, neler olduğunu yakın bir zamanda bana anlatmayacaksın. Ama en azından artık hayatına devam etmek için uğraşmayacak mısın? Bu halin hepimizi çok üzüyor. Hem bak istediğin üniversiteyi de kazandın. Yakında okullar da başlayacak."

Ne düşüneceğimi bilemeden öylece oturdum bir süre. Sonra annem gerçekten üstüne düşünebileceğim bir şey söyledi.

"Aylardır eve kapanıp üzülmene kim ya da kimler neden olduysa onları mutlu mu edeceksin Menekşe? Onların senin için tasarladığı bu acımasız hayatı kabullenip, onlar hayatlarını yaşarken sen kendini dünyadan ve başına gelebilecek tüm olası mutlu senaryolardan soyutlamayı mı seçeceksin?"

Tamam, bire bir böyle söylemiş olmayabilir ama söyledikleri buna oldukça yakın bir şeylerdi. Ayrıca kabul ediyorum, bu sözlerinden etkilendim ama hala tam olarak ikna olamamıştım. İşte tam o anda annem bitirici darbeyi vurdu.

"Türkan Teyzen yarın buraya geliyor. Senin için."

"Ne?!" dedim. Hem şaşırmış hem de sevinmiştim. Türkan Teyzem annemden sonra bana en yakın kadındır. Teyzem kırk yaşında olup otuzundaymış gibi gösterir ve en az yirmilik gençler kadar enerjiktir. Beni de çok sever. Uzun süredir onu görmedim ama birlikte çok eğlenceli anılarımız olmuştur.

"Evet," diye onayladı annem ben Türkan Teyzemle olan tüm eğlenceli anılarımı ışık hızıyla aklımdan geçirirken. "Baban senin durumunu ağzından kaçırmış. O da hemen Eskişehir'deki otelini bırakıp buraya gelmeye karar vermiş. Hem otelinin buradaki şubesiyle ilgilenmek hem de birkaç ay seninle vakit geçirmek istiyormuş."

"Gerçekten mi?" Sevinçten uçmak üzereydim. Biraz sonra tekrar ister istemez üzgün halime döneceğimi biliyordum ama umurumda değildi. Anı yaşamak istiyordum. Aylar süren yas halimden sonra bunu hak etmiştim.

"Evet," diye devam etti annem benim sevincime gülümseyip katılarak. "Hem ayrıca seni oteldeki spor salonuyla güzellik merkezlerine de götürmek istiyor. Dediğine göre seni hem ruhen hem de bedenen daha iyi bir hale sokmadan buradan gitmeyecekmiş."

"Desene, teyzem daha uzun süre burada kalacak."

"Neden öyle diyorsun?" dedi annem. "Bak, sen de kısa sürede gayet şu dizideki kız gibi fit ve bakımlı olabilirsin."

"Lütfen anne! Adı 'Aşkın Sularında Kanat Çırpmak' olan bir dizinin klişe esas kızına benzemek gibi bir niyetim hiç yok."

"Beğenmediğin o kız yüzlerce bölümdür aynı anda üç erkeği birden idare edebiliyor ama," dedi annem bana göz kırpıp gülümseyerek.

"Tamam anne, bence artık benim odama çıkma zamanım geldi," dedim gözlerimi devirerek. Ama ben de gülmeden edemedim. Bir erkeği bile elinde tutamayan benim üç erkeği birden idare etmem epey komik olurdu.

Evet Günlük...

Gelelim kötü habere...

Tekrar sana yazmak bana iyi gelir sandım ama bu satırları bile yazmayı zar zor bitirebildim. İçimde öyle bir boşluk var ki, artık sana yazacağım cümleler bile sanki o boşlukta kaybolup anlamsızlaşıyor.

Bu yüzden ben de artık kendimi bu konuda daha fazla zorlamayacağım. İçimdeki bu boşluktan kurtulana kadar bir şeyler yazmamaya karar verdim.

Kusura bakma Günlük.

Ama beni en iyi sen anlarsın.

Belirsiz bir tarihe kadar...

Elveda...

ESAS KIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin