Senaryo notu: Melis’in yemek takıntısını öğrenen Aksel, onu vazgeçirmek için kendince bir yöntem bulur.
“Buraya neden geldik?” diye sordu Melis. Bir yandan da sahilde gezinen insanlara bakıyordu anlamaya çalışarak.
“Şimdi anlayacaksın. Hadi gel” dedi Aksel ve Melis’in bir şey söylemesine fırsat vermeden elinden tuttuğu gibi kalabalığın içine karıştılar.
Aksel gelip geçenlere baktıktan sonra, kararını verip yaşlı bir kadına yaklaştı.
“Merhaba teyze.”
Yaşlı kadın Aksel’i baştan aşağı süzdükten sonra huysuz bir tavırla:
“Aleyküm selam.”
Aksel kadının yüzüne afallayarak baktı. Sonra asıl planı aklına gelerek devam etti konuşmasına.
“Teyze, bu kıza güzelliği için yüz üzerinden bir puan vermek istesen, kaç verirdin?”
Melis Aksel’i çekiştirdi utanarak:
“Ne yapıyorsun sen ya?”
Aksel Melis’e döndü:
“Dur bir dakika!”
Sonra tekrar yaşlı kadına baktı cevap bekler gibi. Kadın Melis’i de baştan aşağı süzdükten sonra:
“On” dedi kendinden emin bir şekilde.
Bununla birlikte Melis’in yüzü düşerken Aksel kadının bunaklığı ya da miyopluğuyla ilgili bir teselli cümlesi hazırlayarak Melis’e dönmüştü ki yaşlı kadın devam etti.
“Manken gibi maşallah, baksana!”
İki çift şaşkın bakış yaşlı kadına dönerken kadın başını sallayarak sözlerini yineledi.
“On. Kesin on.”
“İyi de teyze, ben yüz üzerinden demiştim.”
“Bizim zamanımızda onluk sistem vardı. Bilmem ben yüzü bini.”
Melis gülümsedi.
“Yani on üzerinden on mu diyorsunuz teyze.” Diye olaya açıklık getirmeye çalıştı Aksel.
“Evet. Manken gibi maşallah. (Melis’i bu sefer beğeniyle süzdükten sonra gülümsedi) Benim bir torunum var. Adı Baki Kemal. Memur. Sen ne iş yapıyorsun hanım kızım?”
Melis tam cevap vermek için ağzını açmıştı ki
“Teyze, sen Esra Erol’un annesi filan mısın acaba?” diye araya girdi Aksel.
Kadın şaşkınca başını salladı.