İKİ HAFTA ÖNCE "...Doğal olarak oluşan yağ asitleri de çift sayıda karbon atomu içerir,unutmayın.Bu slayt önemli arkadaşlar,iyi çalışın.Vizede burdan soru gelebilir.Bugünlük burda bırakalım." Hocanın dersi bitirmesiyle herkes birden toplanmaya başladı.Kimisi ise ders sırasında toplandığı için hemen kapıya yönelmişti. Kitaplarını çantasına koydu,deri ceketini giydikten sonra çantasını sırtına aldı.Küçük bir kapının başında çok sayıda insan aynı anda geçmeye kalkınca,kapının önünde bir kalabalık birikmişti.Bu yüzden diğerleri de ilerleyemiyordu.Ellerini baş parmakları dışarıda kalacak şekilde ceplerine soktu,beklemeye başladı. Dışarı çıktığında kasım ayı olmasına rağmen sıcak bir hava vardı.Üzerine giydiği siyah deri ceket onu biraz terletiyordu.Durağa doğru yürümeye başladı.Normal insanların yürümesinden daha hızlı yürüdüğünden,amfiden ondan önce çıkan diğer öğrencileri teker teker geçiyordu.Yanından geçtiği bir kız ona göz ucuyla bakınca oda ona bir bakış attı.Kızın yanında iki arkadaşı daha vardı ama grubun en önemli kişisi o olduğu belliydi.Arkadaşları sürekli ona bir şeyler söylüyor,onunla muhabbet ediyordu.İkisi de biraz utanıp başını önüne çevirdi.Yalnız,başını çevirirken o kızın da yanağında gri lekeler olduğunu gördü.Son zamanlarda kime baksa insanların yüzlerinin belli bölgelerinde gri lekeler görüyordu.Yeni bir akım başladı da ben mi bilmiyorum? diye düşündü.İnsanlara gidip "suratınızda gri lekeler var,farkında mısınız?"demekten de utandığından kimseye soramıyordu. Aslında utangaç biri olmadığını düşünüyordu ama gerçekte nekadar utangaç olduğunun farkındaydı.Sadece bunu bildiğini kabullenmek istemiyordu.Evet biraz içekapanık,utangaç,sessiz biriydi ama kendini değiştiremiyordu ki.O buydu ve içten içe aslında biraz asosyal olmaktan zevk alıyordu. Durağa tam varacaktı ki arkasından birinin seslendiğini duydu,
-Emre!Abi beklesene ya neden bukadar aceleyle yürüyorsun?
-Bir acelem yok normal yürüyorum ozi,iki hafta geçti alışamadın mı?dedi yüzünde muzip bir gülümsemeyle.
-Doğru,eve mi gidiyorsun?
-Aynen,gidip bir iki saat uyuduktan sonra şu lipitler konusuna çalışıcam az.Konular birikiyor biryerden başlayayım çalışmaya artık.
-O konunun hocanın hazırladığı notları çıkmış,Selen Kırtasiye'de,gördün mü?
-Hayır görmedim,iyimi notlar? -Valla ben daha bakmadım ama herkes ondan aldı.İyidir diye düşünüyorum.
-Ozaman ben de alayım,saol ozi haber verdiğin için.Hadi görüşürüz. -Görüşürüz kanka. Oğuzhan'la ikisi üniversiteye başladığı ilk gün tanışmışlardı.Şans eseri Emre arka sıralarda biryerde otururken o da Emre'nin yanına oturmuştu.Sohbetleri futboldan başlamıştı.Daha tanışalı iki hafta olmasına rağmen ikisinin kafaları uyuşmuş,iyi birer arkadaş olmuşlardı. Emre tam dönüp gidecekti ki bir şey dikkatini çekti.Oğuzhanda gri lekeler yoktu.Arkadaşına tam sorucaktı ki Oğuzhan'ın da arkasını çoktan dönmüş gitmeye başladığını gördü. "Neyse,sonra sorarım.Sanki onu son görüşüm bu."diye düşündü.Yolunu değiştirip kırtasiyeye doğru yürümeye başladı. Yolda ilerlerken bütün insanlara, çaktırmamaya çalışarak, dikkatlice bakıyordu.Yüzünde gri leke olmayan biri arıyordu.Karşıdan karşıya geçmek için yaya geçidine gelip beklemeye başladı.İlerdeki araç kasiste yavaşlamıştı.Ona doğru gelince de fazla hız kazanmadığından durup Emre'ye geçebilirsin der gibi eliyle bir işaret yaptı.Emre de buna karşılık olarak elini kaldırdı ama adamda bir gariplik vardı.Boğazı normal olmayacak kadar büyüktü ve aralarında iki metre olmasına rağmen gözlerinin kan çanağı gibi kıpkırmızı olduğu belli oluyordu."Belki de guatr hastasıdır ve bütün gece çalışıp uyumadığından gözleri kızarmıştır"diye geçirdi içinden.Karşıya geçtikten sonra yoluna devam ederken araçların korna sesini duydu.Dönüp baktığında ona yol veren araç hala orada duruyordu.En sonunda arkasındaki arabadan ısrarla kornaya basan adam arabadan indi ve öndeki arabaya yaklaştı."Yürüsene be kardeşim ne duruyorsun yolun ortasında?"diye bağırıyordu ilerlerken.Tam elini kaldırmıştı ki arabanın içindeki adamı görünce bir anlığına donup kaldı.İçerdeki adamın boğazı okadar şişmişti ki başı öne düşmesine rağmen boğazı direksiyona çarptığından başı sanki havada asılıymış gibi duruyordu.Dışarıdaki adam direksiyon başındaki adamı dışarı çıkarıp yere yatırdı."Biri ambulans çağırsın,çabuk!"diye bağırıyordu.Emre ise gözlerini adamın şişmiş boğazından alamıyordu.Sanki boğazında ayrı bir et kitlesi var gibiydi.Adam etrafa bakınıp en sonunda Emre'yi gördü."Genç,çabuk ambulansı ara,adam bayılmış!"diye seslendi Emre'ye.O ise hala gözlerini adamın boğazından alamıyordu.Ne yapacağını bilemediğinden hızla koşup kaçmaya başladı.Sokaktaki insanların yanından uçarcasına geçiyordu.İlerdeki bir ara sokaktan içeri girdi ve duvara yaslandı.Göğsü hızla inip kalkıyordu ama en kötüsü o görüntüydü.Adamın görüntüsü gözünün önünden gitmiyordu.
Nefesini düzene soktuktan sonra üstünü düzeltti,elini boynuna götürüp kendini biraz rahatlattı.Sakin ol,sakin ol.O adamı sen öldürmedin ya!Notlarını al ve çabucak evine git.diye geçirdi içinden.
Yoluna devam etti ve kırtasiyeye vardı.İçeri girerken kapının üstündeki ziller hoş bir tınıyla tıngırdadı.Kasanın arkasındaki adamın arkası dönüktü ve öksürüyordu.Geldiğini duyunca arkasına döndü ve elindeki peçeteyi hemencecik ayağının altındaki çöp kutusuna attı ama Emre peçeteyi son anda görebilmişti.Peçetede kan vardı. Adamın yüzünde de gri lekeler vardı ama sanki bu adamda lekeler daha belirgindi.Sanki içlerinde bir sıvı var diye düşündü Emre.Adamdan ihtiyacı olduğu notları istedi ve kasanın arkasındaki adam dükkanın arkasına doğru gitti,bir kapıdan girip gözden kayboldu.Büyük bir ihtimalle depo tarzı bir yere girmişti.Emre adamı beklerken etrafa bakıyordu.Tıp,diş ve sağlık birimleri fakültelerine yakın olduğu için dükkanın içi bir sürü bu alanlarla ilgili kitaplarla araç gereçlerle,eğitim malzemeleriyle doluydu.Arka tarafta askılıkta geçen hafta onun da aldığı beyaz önlükler asılıydı.
Etrafa bakarken birden arka taraftaki,camında sağ tarafından uzanan silindiri çevirdiğinizde tahtaların düzleşip içerisini göstermediği perdelerden asılı olan odada iki adam gördü.İkisi de iki eliyle taşıdığı şeyi tutmuş,bazen yalpalayarak arka çıkış kapısına doğru gittiler.Emre ne taşıdıklarını anlayamadı ama ağır bir şey olduğundan emindi. Kasanın başındaki adam deponun kapısını açıp içeri girdi.Elinde Emre'nin istediği notlar vardı.Kasanın arkasına tekrar geçti,kağıtları zımbaladı.Notları tam Emre'ye uzatacakti ki boş olan eliyle gayriihtiyari olarak yanağını kaşıdı.Yanağındaki gri lekelerden adamın kaşımasıyla birlikte gri-pembe karışımı bir sıvı akmaya başladı.Sanki büyükçe bir sivilce patlamış da içindeki irin akıyor gibi.Kağıdı uzatan adam "3lira 75kuruş"dedi.Emre kağıtları almadan hızlıca arkasını dönüp koşmaya başladı.Dükkandan uçarcasına çıkıp doğruca metroya doğru ilerledi.Yoldan geçerken insanlar sürekli kafalarını çevirip ona sanki "Delirmiş mi bu?"der gibi bakıyorlardı.İnsanların yüzleri sanki yaşarken çürümeye başlamış gibi gözüküyordu Emre'ye.Gri lekeler insanları sanki on beş yaş yaşlı gösteriyor gibiydi.Neyi var bu insanların?Yüzlerindeki lekeleri nasıl da bukadar çabuk kanıksadılar?Yoksa aslında yüzlerinde lekeler yok mu?Deliriyor muyum?diye geçirdi içinden metroya doğru basamakları inerken Emre.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gri Virüs
Fiksi IlmiahRusya'da biyolojik araştırmalar yapan bir labaratuvarda bir sorun çıkar ve insanların %99'unu iki hafta içinde öldürecek bir virüs tüm dünyaya yayılmaya başlar.Hastalık bulaşan insanın yüzünde gri lekeler çıktığından hastalıktan sonra hayatta kalan...