Aslan ve Antilop

153 8 1
                                    

Yavaşça gözlerini açıyordu.Her şey ona sanki buğulu kağıdın arkasından görünüyormuş gibi geldi.Kafasını kaldırmaya çalıştı,başaramadı.Boyun kasları sanki ona ihanet ediyordu.Ellerini kaldırdı önünü arkasına çevirdi.Birkaç çizik ve kan izleri vardı.Baş parmağının üstüneyse bir cam parçası batmıştı.Küçük bir parçaydı,çıkarmakta zorlanmadı.Yavaşça doğruldu etrafına baktı her yer loş bir ışıkla aydınlatılıyor,tavandan sarkan kablolardan hala elektrik akımının geçtiğini kanıtlarcasına cıst cıst sesleriyle birlikte ışıklar çıkıyordu.
Bir süre geçtikten sonra vagonun yana yatık durduğunu farketti.Ayağa kalktı,makinistin olduğu odaya baktı.Yavaş yavaş her şeyi hatırlamaya başladı.Arkasını dönüp baktığında midesi bulandı.Diğer vagonlardaki insanlar gözükmüyordu sadece en uçta belli belirsiz hareketler görüyordu.Bazı vagonlarsa tamamen karanlığa gömülmüştü.
   Emre saatine baktı,kırılmıştı.Telefonunu çıkardı,onun da ekranı kırıktı.Neyseki çalışıyordu.Telefonundan feneri yaktı ve vagondan metronun zeminine atladı.Etrafa iyice baktı ama kimseyi görmedi.Elinde ışıkta olsa her yer neredeyse karanlık olduğundan,ister istemez biraz korkuyordu.Diğer vagona doğru ilerledi.
    İki vagonun çarpışma yerine vardığında neredeyse kusacaktı.Karşı metrodaki makinist çarpmanın etkisiyle cama kafalama çarpmış ama camdan sadece kafası dışarı çıkabilmişti.Daha da kötüsü cam adamın boynunu kesmişti ve kafasının vücudundan hala ayrılmamasının sebebi boynundaki birkaç kastı.Bütün kafası kanlar içindeydi.Elleri çarpmada dışarı çıkmaması için cama çarpmış olmalıydı çünkü o bölümde camda göçük vardı.
    Hemen ışığı başka tarafa çevirdi.İlerlemeye başladı ama içini bir korku salmıştı.
    Diğer metrodaki vagonların çoğunun ışığı yoktu.Arada bir tavandan sarkan kablolardaki ışık etrafı aydınlatıyordu.Metro duvarlarındaki lambalar bile yanmıyordu.
    Emre kendini çok klostrofobik bir ortamdaymış gibi hissetmeye başladı,nefes almakta zorluk çekti.İlerlerken bir vagona ışık tuttuğundaysa kendini tutamadı,bir anlığına bağırdı.
    Işık tuttuğu cama bir kadın yapışmıştı.Sadece göbeği ve üst kısmı görünüyordu ama yüzünde hala korku vardı.Gözleri açılmış,ağzı bağıran insanlarınki gibi o şeklini almış,saçları dağılmıştı.Her tarafı kan içindeydi.Çarpmadan sonra bir miktar aşağı kaydığı,cama bulaşan kandan belli oluyordu.Tıpkı öldürülen bir sineğin duvara yapışması gibi.
   Emre adımlarını hızlandırdı,ilerlemeye devam etti.Bir süre sonra ise koşmaya başladı.Kalbi göğsünden çıkacakmış gibi atıyordu.Bir süre koştuktan sonra yoruldu yürümeye başladı.Nefes nefeseydi.
    Arada bir vagonu kontrol etmek için ışığı vagonların altına tutuyor,düz gittiğinden emin oluyordu.Baya bir yürümesine rağmen hala vagonlar bitmemişti ve Emre buna bir süre anlam veremedi.Yürümeye devam etti.
    Bir eli duvarda,diğer eli telefonda ilerliyordu.Telefonu titredi.Şarjı bitiyordu.Evden çıkmadan önce şarj etmediği için kendisine içinden küfür etti.Bir süre sonra arkasından birinin seslendiğini işitti:
-Hey,yardım et lütfen!
   Emre bir anda yerinde sıçradı.Arkasını döndü,ışığı adama tuttu.Birden yoğun ışığın gelmesiyle adam elini yüzüne getirdi.Gözleri alışınca da elini indirdi.
-Kardeşim dur,burda ölmek istemiyorum yardım et bana!
   Emre adamın bir eliyle tuttuğu dirseğinin kırıldığını zannetti.Adam gençti,yüz hatlarından belliydi.Esmer,uzun boylu,kıvırcık saçlı biriydi.Emre gencin en az 1.90 olduğunu tahmin etti.
-İyi misin?Dirseğin mi kırıldı?
-Bilmiyorum kardeşim,ama çok canım acıyor.İlk yardım biliyor musun?
  Tıp fakültesine giden biri mutlaka ilk yardımı bilirdi ama Emre üniversiteye başlayalı iki hafta olmuştu ve o dersi görmemişlerdi.
-Hayır,ama kanamayı durdurman gerekiyor gibi gözüküyor.Tişörtünü çıkarıp etrafına sar,dışarı çıkınca da doktorlara gösterirsin.Herhalde bu kazayı duyup yardım ekiplerini göndermişlerdir.Dışarıda şuan bekliyor olmalılar.
   Genç kafasını salladı ve Emre'nin dediğini yaptı.İkisi yürümeye başladılar.Yürürken sadece bir kez konuştular,oda çocuk Emre'ye adını sormuştu.
İkili uzunca bir süre vagonların yanından yürümeye devam etti.Bazıları Emre'nin vagonu gibi yana eğilmişti.Öyle olanların altından eğilerek geçmişlerdi.Emre yanında biri olduğu için daha iyi hissediyordu.Tek başına karanlık tünellerde ilerlemeyi hayal bile edemiyordu.
Bir süre sonra 8'li vagonun bile bukadar uzun olamayacağını farketti ve o an içi korkuyla kaplandı:arkadan gelip çarpan başka metrolarda vardı.
Bu gerçeği kıvırcık saçlı çocukla paylaşmamayı tercih etti.Ona söyleyince ilerlemeyi bırakıp onu yalnız bırakmasından korkuyordu.Bir süre sonra vagonlar bitti.Emre'nin aklındansa bir türlü şu fikir çıkmıyordu:ya bir metro daha gelirse ve biz arada kalırsak?
    Bu mümkün değildi.Diğer insanlar kazanın haberini alıp metro seferlerini durdurmaları lazımdı değil mi?Peki ozaman neden başka metrolar da kazaya karışmıştı.Bilmiyordu.Yapabileceği tek şey ilerlemek ve en yakın istasyondan dışarı çıkmaktı.
   İkili ilerlemeye devam ettiler.İkisi de birlikte oldukları için daha güvende hissediyorlardı ama hertarfın karanlık olnası,insanı genede korkutuyordu.
-Ne hoş bir yer değil mi?deyip gülmeye başladı kıvırcık saçlı çocuk.Sanki dünyanın en komik esprisini yapmış gibi birbiri ardına kahkaha atıyordu.Emre onun sinirlerinin bozulduğunu,kendisininkinin de bozulmak üzere olduğunu hissetti:
-Ya,ne demezsin.
   Birden bir uğuldama duydular.İkisi de anında donup kaldı.Ses çok uzaktan geliyordu ama duyduklarına emindiler.Bir süre sonra ses gittikçe artmaya başladı ve o an artık kesinleşti:kimse kazayı haber vermemişti.
   Emre çocuğun koşmaya başladığını duydu.Arkasını dönüp aynısını oda yapmaya başladı.Okadar hızlandılar ki sanki 100metre finali koşan atlerler gibi yarışıyorlardı.
   Emre adelelerinin yandığını hissetti.Aldırmadı.Okadar korkuyorduki,şu anı yaşamamak için ölmeyi yeğlerdi.Bir süre sonra ufukta ışık gözüktü.Arkalarına bakmadılar ama önleri aydınlandı.İlk başta ufak ışık hüzmeleriydi ama gittikçe artıyordu.Sesler de iyice artmıştı.Metro yaklaşıyordu.
    İkiside hıııkııığ hıııkııığ diye sesler çıkararak ciğerden nefes alıyorlardı.Emre tükenmişti.Ciddi anlamda bitmişti.Sanki arkalarından bir aslan onlara doğru atağa kalkmıştı ve onlarda canı için kaçan birer antiloptular.Devam etmesini sağlayan tek şey ise hayatta kalma içgüdüsüydü.Metroda arkadaki insanlar bunu hissetmişti ama sıra ondaydı.Var gücüyle koşuyordu ama önünü tam anlamıyla göremiyordu.Elini kaldırıp koşmakla vakit kaybedemezdi.
    Önündeki çocuğun ayağı duvara çarptı ve tökezledi.Bu fırsatta Emre ona yetişti ve yanından makas hareketiyle önüne geçti ama bir anda bütün sinirleri gerildi:çocuk onu ceketinden tutmuş çekiyordu!Aynı kural çocuk içinde geçerliydi.
   Bir an yavaşladığını hissedince ayağıyla çocuğun hayalarına tekme attı.Arkasından ilk önce Ahhhh! Diye bir ses yükseldi sonrada elden kurtuldu.Metro çok yaklaşmıştı,siren seslerini duyabiliyordu.Artık çanlar onlar için çalıyordu.
    Umutlarını kaybetmeye başlarken 150metre ötede bir basamak gördü.Oraya yetişebilirsem diye düşündü.Gücünün son kırıntılarını kullandı ve o basamağa vardı basamağın üstünde 4vagon yazıyordu.Emre o an bir istasyonda olduğunu anladı.Kendini yukarı çekerken son anda ayakları havadayken metro Emre'ye çarptı ve Emre ayakları arkadayken 180 derece döndü,yerde yuvarlandı.Ardından metro trıs trus trıs trus sesleriyle geçip gitti.Yaklaşık 1dakika sonra da çarpma sesini duydu.
   Hala olanların şokundaydı,şakakları ağrıyordu ama bir gerçeğinde farkındaydı:diğer metro gelmeden bi öndeki istasyona varmalıydı.Çünkü bulunduğu istasyon çarpmaların etkisiyle göçmüştü.
    Aklı bir daha o raylara inmemesini söylüyordu ama iradesi galip geldi.Raylara atlayıp var gücüyle koşmaya başladı.Riski almıştı çünkü zaman aleyhine işliyordu.

Gri VirüsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin