"Sen benim aydınlık hayatımın içine doğan karanlık bir güneşsin"
Her gün olduğu gibi bu günde okula gitmek için kalkıp hazırlandım,merdivenlerden inerken annem"masada ki sütü içmeyi unutma"dedi mutfağa gidip sütü içtikten sonra servisin korna sesiyle evden hızla çıkıp servise bindim.Servisle gitmek bazen çok hoşuma gidiyordu,bazende çekilmez oluyordu anlaşılan bugün çekilmezdi.Herkes çok tedirgindi,yanımdaki kız "dün müdürün yaptığı açıklamayı duydun mu?" bi an kendimi alkışlamamak için zor tuttum her zaman olduğu gibi hiçbir şeyi dinlememiş,dikkat etmemiştim.Merakla "hayır duymadım ne açıklaması yaptı ki"dedim "bu hafta son sınıfta olan öğrenciler staj için hastanelere gönderilecek" "inanamıyorum ya böyle bir sey nasıl olur ki üstelik henüz çok erken" kız bilmiyorum der gibi baktı ben hala şoktaydım böyle bir şey nasıl olur diye düşünürken servis durdu herkes söylene söylene servisten indi.Merdivenlerden çıkıp bahçede müdürün açıklamasını beklemeye başladım,bu duruma sevinmem gerekti çünkü burada pek fazla arkadaş çevrem yok hatta Beyza dışında kimseyle iyi anlaşmam sürekli kavga ederim.Müdür gelmişti ama hiç bir açıklama yapmadan öğrenci isimlerini okumaya başladı.Birden "Özgü Sarıtaş"dedi daha sonra "odama gelin " kendinden emin bir şekilde Beyza'nın ismide okunmuştu beraber müdürün odasına gidip beklemeye başladık.Oturduğu koltuktan kalkıp isimleri ve staj için gidilecek hastaneleri söylemeye başladı "Özgü ve Beyza Akıl ve Ruh Sağlığı Hastanesine " gerçekten mükemmeldi geri kalanları dinlemeyip sinirle Beyzayla beraber odadan çıktık "Özgü bu nasıl olur anlamıyorum ama ikimizin aynı hastanede olması güzel " sakinleşerek "aynen ikimizin aynı hastanede olması güzel ama ne benim nede senin bölümün olan bir yer orada ne yapacağımızı bile bilmiyoruz" Beyza da bu söylediklerimden sonra benim fikreme hak verdi ama yapacak bir şey yoktu yarın staja başlıyorduk.Beyzayla beraber ailelerimizi arayıp haberi verdikten sonra müdürün yanına gidip izin aldık, okuldan çıktıktan sonra Beyza "Özgü nereye gidiyoruz?" dedi bu sorunun cevabını vermek çok zordu çünkü bende bilmiyordum moralimiz bozuk diye izin almıştık sadece bunu biliyordum aklıma ilk gelen fikri söyledim "önlük almaya" ömrümde gördüğüm en saçma fikirdi ama söylemiştim ve gitmek zorundaydım Beyza söylediğimi çok anlamlı bulmuş gibi kafa salladı. Minibüse bindik yaklaşık on beş dakikalık bir yolculuktan sonra mağazaya girdik ikimizde çok istemsizdik.Beyza bunu farkedip iki tane önlük alıp "hadi çıkalım bitti gitti ışte yarın görüşürüz" dedi "görüşürüz" tekrardan bir minibüse binip eve gittim.Eve girer girmez annem ve babam heyecanla "hayırlı olsun kızım" dediler, annem elimi tutarak "senin bölümün olsaydı daha güzel olurdu ama bu bölümde güzel"diye teselli ederken samimiyetsizce güldüm "çok yorgunum duş alıp yatacağım sizlere iyi geceler" odama gidip zaman kaybetmeden duş aldım sonra alarmı kurup kendimi yatağa attım, yarını düşünmemek için hemen gözlerimi kapattım,zaten kapatmamla uyumam bir oldu.
Sabah alarmın sesiyle uyandım kendime hiç özen göstermeden önlüğümü giydim,Beyza'nın "nerdesin"mesajıyla evden çıktım.Hastanenin servisi bu günlük bizi alamayacağı için Beyzayla beraber minibüsle gitmek zorunda kaldık hastane evimizden fazla uzak olmadığı için yirmi dakikada vardık.İkimiz de bunu istemiyorduk ama yapmaya mecburduk.Hastanenin bahçesinin kapısından içeri girdik Beyzayla etrafa bakarken birden camdan birinin bana baktığını gördüm simsiyah giyinmişti ve yüzünde iki tane dikiş izi vardı çok korkunçtu ve bakışları çok derindi.Beyzayı çekiştire çekiştire hızla hastaneye soktum.Yanımıza sevimli bir kız geldi "siz yeni stajerler olmalısınız hoşgeldiniz gelin sizi başhemşirenin yanına götüreyim " dedi sıcak bir gülümsemeyle "hoşbulduk" onu takip etmeye başladık, başhemşirenin kapısını çalıp "yeni stajerler" başhemşire "içeri gelin" çok soğuk ve sert bir kadına benziyordu "yeniler size ilgileneceginiz hastaları söyleyeceğim dikkatle dinleyin,ha ayrıca itiraz istemiyorum" masumca kafamızı salladık."Sen kıvırcık"dedi Beyzayı işaret ederek "104 ve 205 nolu hastadan sorumlusun ve sen sana sadece bir tane hasta veriyorum 110 nolu hastanın her şeyinden sorumlusun bu arada dikkat et en ağır hastalardandır" en ağır hasta mı? Yani şizofren falan şaka gibi bir şeydi bir tane delinin sorumlusu olacaktım onun başından hiç ayrılmamam mı gerekiyordu? Aklımda tonlarca soru vardı.Sevimli hemşire Beyzayı alıp hastalarının yanına götürürken beni de başhemşire götürüyordu hayat hiç bir şekilde yüzüme gülmüyordu derken 110 nolu odanın önüne geldik başhemşire "hastan bu odada sana birazdan liste gelecek orada ne yapacağın yazıyor,ayrıca yine söylüyorum en ağır hastalardan dikkatli ol kolay gelsin" "teşekkür ederim". Neden kendime dikkat etmemi söylüyordu ki? Anlamıyordum, hastamı görmek için kapıyı açtım karşımda ki camda gördüğüm korkunç adamdı son günlerde hiçbir şey iyiye gitmiyordu ama bu kadarıda fazlaydı birden gözlerini bana dikti ve tebessüm edip "içeriye gelsene" dedi korkudan ölmek üzereydim hatta vucudum korkudan titriyordu birden kapı sıkıca örtüldü,örten sevimli hemşireydi "sakin ol eğer sen böyle yaparsan o bunu farkedip sana saldırmaya başlar o yüzden korkma bir de bu odanın anahtarı al sürekli kilitli tut sakın açık bırakma bu arada seninle tanışmaya fırsatımız olmadı ben Nihal" elini uzattı,elini sıkarak "bende Özgü tanıştığımıza memnun oldum" " bende memnun oldum şimdi gitmem gerek görüşürüz" Nihal doğru söylüyordu her gün bu korkuyla yaşamam imkansızdı ama elimde değildi.Bir adam yanıma geldi "al bu liste bunlara göre hareket edeceksin kolay gelsin" "saol".Listeye baktığımda saat 14:00'da yemek vereceğim yazıyordu yok artık ben hemşire miydim yoksa hastabakıcı mı?
Korkum azalmış gibiydi 14:00 olmasına yarım saat vardı beklemek için koridordaki banka oturdum. Birden bağırma sesleri geldi,ses 110 nolu odadan benim hastamdan geliyordu şimdi ne yapmalıydım? telaşla kapıya yöneldim tam açacakken Nihal bağırdı "Özgü dur açma"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANIK CENNET
ChickLitBir şizofrenin aşk hikayesi.Özgü Mirzayi eski hayatına geri döndürebilecek mi?