Öksürmesi azalmıştı ama kesilmemişti.Boğazı kırpkırmızıydı.Yüzü,kazağı,pantolonu her şeyi kan içindeydi.Yanındaki ölü adamın kanı heryerine bulaşmıştı.Ayrıca bacağında keskin bir acı vardı.
Nefesini düzeltince dizlerinin üstünde doğruldu.Ayağa kalkmaya çalışınca bacağındaki acı buna izin vermedi.Dizlerinin üstünde sürünerek koridorda ilerlemeye başladı.Saçlarının bazı tutamları gözünün önüne düşmüştü.Eliyle alnının üstünden geri itti.Eline bulaşan kanlara baktı.Artık kesinlikle bir katildi her nekadar nefsi müdaafa olsa da.İç sesi de buna karşı çıkmadı.
Doktor odasına vardığında tek ayağının üzerinde doğrulacak gücü buldu.iki eliylede duvara tutunarak ilerlemeye başladı.
Boğazı çok kurumuştu.Odanın diğer duvarındaki lavoboya doğru ilerledi.Lavobunun yanında bir kutu vardı.İçinden plastik eldivenler sarkıyordu.Musluğu yavaşça kaldırdı ve başta su gelmedi.Sonra musluktan kesik kesik sesler geldi ardından su aktı.İlk başta kana kana su içti Emre.Ardıdan ellerini yıkadı,yüzüne su vurdu.Kurulanacak bir havlu yoktu.O da plastik eldivenlerle kuruladı kendini,çöpe atma zahmetine bile girmeden kanlı eldivenleri yere attı.Aynada kendine baktı.
Saçlarının heryeri kanlıydı,boğazı da ona sanki bir miktar içeri göçmüş gibi geliyordu.Boğazını da yıkamasına rağmen adam boğazını okadar sıkı sıkmıştı ki parmak izleri hala belliydi.
Ayağına ve bacağına henüz bakmamıştı.Sadece durmaksızın bir sızı hissediyor ve kanın aktığını hissedebiliyordu.Değişik tıbbi gereçlerin olduğu duvara asılmış dolabın iki tarafıda camdı.Üzerinde kırmızı hilal vardı.
Emre camı açmaya tenezzül etmeden dolabı yumruklayıp camları kırdı.Bir an önce mermiyi çıkarmak istiyordu.Asıl korktuğu şeyse kalıcı hasara yol açmış olma ihtimaliydi.
Dolabın içinden sargı bezi,makas,bant,oksijenli su alıp yatağın üstüne bıraktı.Asıl bulmak istediğiniyse henüz bulamamıştı.Mermiyi bıçakla çıkarmak zorunda kalmak istemiyordu.
Etrafı araştırmaya başladı.Bir demir tas içinde yaklaşık on santim uzunluğunda cımbıza benzeyen ama uçlarında yaklaşık 3 4 santim aşağı inen bir alet buldu.Bıçaktan iyidir diye düşündü ve kırkırdadı.Tası su doldurup yatağa gitti.
Bacağını yatağa uzattıktan sonra ilk defa hasara baktı.Baldırında ufak bir delik vardı.İçinden yavaşça koyu kırmızı renkli bir kan akıyordu.Neyseki toplardamar diye düşündü.Ayak bileğindeyse bir delik yoktu.Mermi sıyırıp geçmiş,geçerken de bir miktar etini kesip kaldırmıştı.Halbuki sorsalar bileğine mermi girdiğini bacağını sıyırdığını söyleyebilirdi.
Bezlerden birkaçını akan kanın üstüne bastırdı,bezler anında kan oldu.Kanlı bezlerin üstüne daha fazla bez yerleştirip bastırdı.Bir dakika kadar bastırdıktan sonra suyla bileğini kandan arındırdı.Sonrada oksijenli bezle yaranın etrafını temizledi.Yaranın üstünden de geçecek şekilde sargı bezini bileğinin etrafında 9 10 tur çevirdi,büyük kare bantlardan yapıştırdı ve birkaç tur daha üzerinden sargı bezi çevirip bağladı.Çok basit bir tedaviydi,sade bir uygulamaydı.Öyle tıp okumak gerekmiyordu bunun için.Asıl olay mermiyi çıkarmakta olacaktı.
Başı yavaştan dönmeye başladı.Oturduğu yataktan aşağı kanların damladığını farketti.Geldiği yoldada geçtiği yerlerde düz bir hat halinde kanlar vardı.
Bezleri baldırından kaldırmaya çalışırken biraz canı yandı,en alttaki bezler kanın kurumasıyla derisine ve delik bölgesine yapışmıştı.Kaldırmadan önce bir miktar yavaşlayan kanın akması bezlerin kalkmasıyla eski haline döndü.Ne yapması gerektiğini biliyordu sadece başlamak için cesaret gerekiyordu.Birden aklına eskiden ananesinin parmağına kıymık battığında iğneyle çıkarmadan önce iğnenin ucunu çakmakla ısıttığını hatırladı.O da bu ismini bilmediği cımbızımsı aletin aşağı dönük uçlarını ısıtmalı mıydı?Sikerim ısıtmayı ya diyip aleti eline aldı.Tasın içindeki kanlı suyu yere boşalttı ve tası ısırdı.
Aleti yaraya yaklaştırınca duraksadı.Kendi bacağına bir şey sokacak olması içini gıcıklıyordu.Bacağını kafasının hizasına doğru kaldırıp yaraya baktı,mermiyi içerde göremedi.Tek gördüğü akan kandı.Aletin uçlarını akan kanın arasından içeri soktu.
Bacağının içine aletin uçları deyince kendini çok garip hissetti.Bu hissi sorsanız kelimelerle açıklayamazdı ama bu acı değildi hayır.Acı henüz başlamamıştı,şuan içi bir hoş olmuştu.
Aletin uçları sonunda sert,metalimsi bir şeye çarpmıştı.Emre parmaklarını biraz gevşeterek aletin uçlarının biraz açılmasını sağladı.Bu sırada içindeki etlerin iki tarafa doğru itilme hissi tuvaletini getirmişti ama şimdi sırası değildi.
Aletin uçlarıyla merminin arkasını kavramayı denedi,olmadı.Birdaha denedi,gene başaramadı.Çok kaygandı.Birkaç deneme sonra mermiyi tutmayı başardı.Derin bir nefes alıp elini çekti.Birden bütün vücudu öyle bir acıyla kaplandı ki Emre titremeyle beraber başını tavana kaldırıp haykırmaya başladı.Tası çok sert ısırıyordu,dişleri kırılacaktı.Boğazındaki damarlar belli olmuştu birden.Üç dört saniye çektikten sonra dayanamadı,bıraktı.Mermi gelmemişti.
Gözünden istemsizce yaşlar aktı.Bacağının içine bir şey sokması yetmezmiş gibi birde içinden bir şeyler çekmeye çalışıyordu.Acı dayanılmazdı.Sanki bacağının içinden et parçası koparıp çıkarmaya çalışıyor gibi hissettiriyordu.
Emre'nin daha fazla başı dönmeye başladı ama bayılmadı,elini de çekmedi.Tekrar mermiyi kavradı.Busefer nolursa olsun çıkaracaktı.Aniden mermiye asıldı ve tas ağzından kaydı.Artık avazı çıktığı kadar bağırıyordu.Her yer Emre'nin sesiyle inledi.3 saniye geçmişti ama mermi oynamamıştı.Enre direnmeye çalıştı.Bağırmaktan boğazları yanıyor,istemsizce ağlıyor ve titriyordu,eline verdiği gücü son raddesine kadar arttırdı ve bir süre sonra mermi yavaşça yukarı gelmeye başladı.Merminin soğuk metalini bacağının içinden hissediyordu.
Sonunda mermiyi çıkardı ama çıkarırken fazla hızlı çektiğinden deliği bir miktar büyüttü.
Aleti elinden fırtlattı,mermi bilye gibi yerde sekip biraz ilerledikten sonra durdu.
Emre biraz daha içeride kalsa gözlerinin yuvalarından çıkacağını düşünüyordu.
Bileğine yaptığı işlemleri bacağına da yaptı.Yalnız daha fazla malzeme kullanması gerekti ve ilk yardım çantasının içinden bulduğu iğne ve iple deliğe dikiş attı.Başta kanamasını durduramayacağını düşündü ama okadar çok bez koyup bastırdı ki bacağını bağladıktan sonra sağa doğru 4 5 santimlik bir bez çıkıntısı olduğunu gördü.
Ayaklarıyla yere basmayı denedi.Oldu.Bir süre ayakta durdu.Hala başı dönüyordu ama hareket etmesine engel değildi.Mermi çıkınca hem fiziksel hemde psikolojik olarak rahatlamıştı.Sadece bacağındaki sızı geçmemişti.
Bir miktar topallayarak koridora vardı.Çantası yerdeydi.Alıp sırtına astı,kanlı bıçağını yerdeki adamın gömleğine silip eski yerine taktı.Buraya bir amaç için gelmişti ve istediğini almadan dönmeye niyeti yoktu.
Kapıya vardı ve hangar tarzı odaya girdi.Oda çok büyüktü.Her tarafta silahlar,silah ekipmanları,kutular,dronelar ve adını daha bilmediği değişik askeri silahlarla doluydu.İlerleyip adamla karşılaşmadan önce adamın açmaya çalıştığı kutuları yerdeki levyeyi kullanarak açtı.Kutunun içi koyu yeşil renkte armuta benzeyen el bombalarıyla doluydu.Hiç fena bir başlangıç değildi.Emre ilk başta iki cebine de ikişer tane koydu.Sonra durup düşündü,kendi kendine savaşa mı gidiyoruz aq dedi ve iki tanesini geri bıraktı.Kapağı kapadı ve ilerlemeye devam etti.Raflar tabancalarla başlamıştı.Bir sürü modelde her modelden 30 40 tane tabanca yanyana dizilmiş halde raflarda ilerledi.Emre biraz ilerledikten sonra bir tabancayı eline aldı.Sağını solunu çevirip biraz inceledi.Tuttuğu yerinde Desert Eagle yazdığını okudu.Işık altında parlıyordu.Yanına alıp devam ederken başka bir tabanca gözüne çarpınca yanına aldığını bırakıp onla değiştirdi.Nedendir bilmiyordu ama susturuculu olan tabancayı yanına aldı.
Emre tabanca bulmuştu ama gerçek bir silah istiyordu.Bukadar yolu tabanca bulmak için gelmemişti.İstese öldürdüğü adamdan m4a1'i alabilirdi zaten.İlerlemeye devam etti ama bu raftakileri beğenmedi.Yan tarafa geçmeye karar verdi.Geçerken ilerideki bir kutu gözüne çarptı:koyu lacivert renginde,değişik bir plastikten yapılmış genişçe bir kutuydu.Kapağındada kilit vardı.Hemde 4 tarafında da.Emre kutuya yaklaştı kapakta büyük harflerle G.S. yazdığını gördü.Ne anlama geldiğini kutuyu açmadan anlayamadı.Tabancayla kilitlere ateş edip kırdı.Kapağı açtığındaysa karşısına silah çıkmamıştı.Kutuda kamuflaj kıyafeti vardı iki tane.Bukadar büyük bir kutuda sadece iki tane mi? diye düşündü.Biri açık kahverengi renginde diğeri koyu yeşil rengindeydi.Farklı alanlarda kamuflaj sağladığını düşündü.Plastik paketler içindeydi kıyafetler.Kahverengili olanda bazı yerlerinde kuru dallar benzeri şeyler,koyu yeşildeyse yapraklar vardı.Aslında ikisindede yapraklar vardı ama koyu yeşildeki daha gür ve daha canlı duruyordu.Bunlara ihtiyacı olmadığını biliyordu ama genede çantasına attı ikisini de.Sonuçta burda az kalsın ölmeyi,mermi yemeyi de düşünmüyordu değil mi?
Değişik silahların yanından geçmeye devam etti ve başka bir rafta daha büyük çantaların olduğunu gördü.Yedek çantasını bunlardan biriyle değiştirdi.
Yaklaşık 15 dakika boyunca yanına değişik araç gereçler aldı:ipler,hafif otomatik bir tüfek(Ump 45 tarzı bir silah olduğundan çantanın içine koymuştu),fenerler,işaret fişekleri,bolca silah şarjörleri,ilk yardım çantası 4 5 farklı silahlara takılabilen dürbünler,bir tane normal dürbün,matara,sis bombası olduğunu düşündüğü silindirik bir bomba,çengeller...okadar çok şey koymuştu ki çanta bayağı ağırlaşmıştı.Her şeye ihtiyacım olabilir düşüncesiyle bulduğu gerekli olabileceğini düşündüğü ne varsa en az bir tane alıyordu.Hala tam olarak aklında olan silahı bulamamıştı ama.En uç raflara vardı ve döndü.Gördüğü görüntü karşısında işte bundan bahsediyordum dedi içinden.Raflar uzun namlulu sniperlarla doluydu.Her sniperden bir tane vardı ve her rafta bir sürü çeşit sniper vardı.Çoğunu eline alıp nişan alıyormuş gibi dürbününe baktı,hiçbiri tam anlamıyla içine sinmedi.Aslında bir tanesi fena değildi.Tamamiyle siyah bir sniperdi.Üzerinde ATAK yazıyordu.Şarjör atmak için çekeceği kolun ucunda top tarzı yuvarlak bir şey vardı.Ama hala bulamamıştı.Silah kutuları gördü aynı koridorda.Bunlar uzun ama dar silah kutularıydı ve tek kilitle kapatılmıştı.Kilitleri teker teker açarak silahlara baktı:ilkini beğenmedi,ikincisi aynıydı,üçüncü kutu ise boştu.4. kutuyu ortaya getirdi kilide ateş etti.Açtığındaysa tamam dedi,işte buydu.Silahın uzun bir namlusu vardı.Her tarafı askeri Camo deseniyle yeşilin farklı renklerindeydi.Ucundaysa dikdörtgen şeklinde bir susturucu ve açılıp kapanabilen iki ayak vardı.Silahı tek kolundan geçirip sırtına astı ve yola koyuldu.Çıkarken rafın sonundaki bir kaskı kafasına geçirdi.Kaskta gece görüş gözlüğü de vardı.Sonra tekrar dışarı yöneldi.Artık iyice başı dönüyordu ama dışarı çıkıp soğuk hava suratına vurunca bir miktar kendine geldi.
Motoruna vardığındaysa gene kötüleşmişti ama idare edebileceğini düşündü.Motoru yola çıkardı ve binip çalıştırdı.Yola çıkmadan önce gece görüş gözlüğünü denemek istedi.Yukarı doğru kalkık olan gözlüğü göz hizasına indirdi ve başta hiçbir şey göremedi.Üzerinde bir düğme aradı ve buldu.Düğmeye basınca diiijjjuuuv diye bir ses çıktı,ardından heryer sanki aydınlanıp yeşil renge büründü.İster istemez sırıttı ve gecenin karanlığında yola koyuldu.
Binasına vardığında saat 3.17'ydi.Okadar bitkindi ve okadar başı dönüyordu ki motoru olduğu gibi sokağa bıraktı ama anahtarını almayı ihmal etmedi.
Dairesinden içeri girip kapıyı kapayınca elindeki sırtındaki her şeyi yere bırakıp yatağa gitti ve kendini yüzüstü yatağa bıraktı.Üstündeki kirli kıyafetler umrunda bile değildi.Tek istediği biraz uyumaktı.Uykuya dalması da zor olmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gri Virüs
Science FictionRusya'da biyolojik araştırmalar yapan bir labaratuvarda bir sorun çıkar ve insanların %99'unu iki hafta içinde öldürecek bir virüs tüm dünyaya yayılmaya başlar.Hastalık bulaşan insanın yüzünde gri lekeler çıktığından hastalıktan sonra hayatta kalan...