Başlıktanda anlaşılacağı üzerine bu bölümde hikaye sona eriyor. Öncelikle bu kitabı baştan sona kadar hiç sıkılmadan okuyanlara çok teşekkürler. Okuma listelerine ekleyenler, onlara buradan sevgilerimi gönderiyorum. Bu bölümü son bölüm olduğu için uzun yazmaya karar verdim. Bölüm uzun olduğundan, olaylar ardı ardına gelecek. Ve sizi hayal dünyasına çekecek.
Daha fazla oyalamadan iyi okumalar diyorum :)
"Pekala, her şeyi geçtim. Sen, sen nasıl yaşadın? Nasım tekrar hayata döndün?"
Albert bay johna baktı, sonrada bana. "Emmetı zar zor konuşturdum. Claradan aldığı sihirle malia'yı yaşatmış." Üzgündüm. Bir sihir sayesinde ayaktaydım, nefes alıyordum. Bu hoşuma gitmemişti. Emmet'a teşekkür etmek aklımın bir ucundan geçmişti. Ama geçmişti, etmeye gerek yoktu. Çünkü ölsem, şuan tabutta olsam içim daha rahat olurdu. En azından benim için. "Clara'nın evine girmek ve hırsızlık yapmak mı?!" Sandranın ani bir korku ve şaşkınlık patlaması beni güldürmüştü. Kısa bir süre hiç kimse konuşmadı. Herkes olanları düşünüyordu. Düşünmekten yorulduğumda ayağa kalktım yavaşça. Albert baktığında 'nereye' dercesine kaş göz yaptı. "Biraz hava alacağım."
Albert koltuğun üstünden siyah ceketini alıp üstüne geçirdi ve elimden tuttu. Sandra ve bay john bize kısa süre bakıp önlerine dönmüşlerdi. Kapıdan çıktığımızda soğuk rüzgar tenime çarptı. Hava kararmıştı. Emmet ise, albert'ın cezasına kalmıştı. Nerede olduğunu bilmiyordum. Ama pek iyi olduğundan umudum yoktu. "Neden yaptı peki bunu bana?"
"Dedim ya," beni kolunun altına aldı. "Psikolojisi bozuk, sen o insana dönüştüğünde kızdığın bağırdığın için rezil olmuş. Ki, bu saçma." Karanlık sokağa değilde yere baktım. İyice albert'a sokuldum. Kim bilir, albert beni bulmasaydı o manyak bana neler yapardı. İlk başta sevgilim olarak tanıtmıştı kendini. Sırf ona güvemem için. Güvendim, ama şüphelendim. Yinede sustum. Ama sonradan hatırladım. Herşeyi, herşeyimi. Albert'a baktım. "Emmet nerede? Naptın ona?"
"Acıyor musun yoksa ona?" Bana yandan bir bakış attığında kendimi tutamayıp kıkırdadım. Aslında moralim bozuktu. Sadece sevdiklerim güldürüyordu beni. "Hayır, sadece merak ettim." Tekrardan somurtkan yüzüm geldi. Karanlık sokağa bakmaya başladım. Evden baya uzaklaşmıştık. "Boşver, en azından seni geri getirdi. Sen olmasan intihar edecektim ben. Yaşayamazdım Malia." Gülümsedi. Ama ben gülümseyemedim. "Hayır albert. Yanlış düşünüyorsun. Ben ölsemde sen yaşayacaksın, başkalarıyla en azından." Albert'ın başkasıyla birlikte olmasını düşünürken kıskançlığımı boşverdim. Ben ölseydim, emmet beni yaşatmasaydı o yaşamaya devam etmeliydi. "Senden başka kimseyi sevemem."
"Emmet beni sihirle geri hayata döndürdü. Sanki ben yaşamamalıymışım gibi hissediyorum. Ben ölmeliymişim gibi sanki." Cümlelerim üzerine durdu ve karşıma geçti. "Şuan emmet'a teşekkür bile edebilirim." Bu cümlesi herşeyi açıklıyordu. Emmet'tan nefret ediyordu, onu öldürecek kadar. Ama teşekkür edebileceğini söylüyordu. Yeniden kolunu omzuma attı. Yeniden ona sığınarak karanlık sokakta yürümeye başladık.
***
"Ciddi misiniz?" Sandranın yüzündeki her türlü duyguyu aldırmadım. Çünkü size güzel bir haberim var! Albert bana dün gece evlenme teklifi etti. Ve.. Hayır diyeceğimi sanmıyorsunuz değil mi? Evet dedim. Ve öncelikle yakınlarımıza söyledik. Şuan bu durumun içerisindeydik. Sıkılmıştık, sandranın 'ciddi misin' sorusunu 6. Kez dinliyor, 'evet' diyorduk. "Evet sandra, bu son kez diyişim." Çığlık attı ve boynuma sarıldı. Ellerini iki yanağıma alıp ciddi bir bakış attı, "bana bak şu," diyip alberta baktı. "Gereksiz insanla yaşarken beni unutmicak çocuğunun adınıda sandra koyacaksın." Ellerini hemen yüzümden çekmesini sağladım. Ve güldüm. Albertta gülüyordu. Sandra bize tip tip bakınmakla yetiniyordu. Diğerlerine baktım. Ah, bay johnla albertın arası ne zaman düzelecekti? Alberta yaklaşıp onun duyabileceği seste konuştum. "Artık babanl.. Yani bay johnla barışman gerekiyor albert. Biliyorum, ona kızgınsın, ama.." Vücudunu bana doğru döndürdü. "Onla asla barışmam. Yüzüne bakmaya bile utanırken.." O sırada herkesin bizi dinlediğini fark ettik. Albertta sözüni yarım bırakmıştı. Bay john utançla bakıyordu. Ki bende öyle. "Bay john," bay john gözlerini alberttan alıp bana döndü. "Ben.. Eve uğramalıyım." Arkasınj dönüp ışıklı ve insan dolu sokağa doğru yürümeye başladı. Dudaklarımı birbirine bastırıp derin bir nefes aldım ve arkamı döndüm. "Albert, peşinden git. Konuşun, barışmayın en azından konuşun." Ellerimle yüzünü avcuma aldım. "Lütfen." Yalvarırcasına söylemiştim. Bizim mutlu olmamız gerekiyordu ama.. Yinede onların barışması önemliydi. "Senin için malia. Sadece senin için." Gülümsedim. O peşinden giderken diğerlerine baktım gülerek. "Ee, e düşünüyorsunuz?" Hiç bir şey olamamış gibi yapıyordum ama, onlar bunu umursamadı. Edward'tan ericadan ve sandradan bahsediyordum. "Ah hadi ama, ben burda evleniyorum şu sizin asık suratlarınıza bakın!" Hepsi bi anda yüzlerini değiştirdiler. Bu duruma gülümsedim. "En özel şeyi sormadım, nasıl bir evlenme teklifiydi?" Sandranın olmassa olmazıydı bu meraklılık. Aslında albert bana sürpriz yapmıştı. Kasabadaki bazı insanlar o sessiz sokakta saklıydılar. Sadece sürprizin zamanını bekliyorlardı. Bir anda birisi çıktığında korkmuştum. Şarkı söyleme başladı. Sonra diğeri çıktı, sonra başka birisi derken hepsi çıktı ve şarkıyı devam ettirmeye başladılar. Daha sonra konfeti patladı bir evin çatısından. Güller döküldü, sokak lambaların yarısı açık değildi onlar açıldı. Bizimkiler dışarı çıktı ve sevinç ve şaşkınlıkla bize baktılar. Bunların hepsi az önce olmuştu. Acayip uykum olduğu için bir rüya olduğunu düşünmüştüm ama gerçekti. Bunu sandranın kolumu cimcikleyerek deşmesiyle anlamıştım. Teklifin tamamını, yani onlar gelmeden önceki şeyleri anlattım. Daha sonrası albert önümde eğildi ve tam olarak şu sözleri söylemişti; 'artık seni kaybetmekten bıktım. Kaçırılmandan bıktım, kaybolmandan bıktım, kavga edip evi terketmenden bıktım. Eğer bu ediceğim teklifi kabul edersen bunların hiç biri asla olmayacak. Benimle bir ömür geçirmeye var mısın?' Ben şok olmuş bir şekilde resmen beş dakika bekledim. Ama sonra evet cevabını verebilmiştim. "Çok ormantik." Ericanın dediği şeye gülerek ve göz devirerek cevapladım. "Ne zaman nişan felan?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurt kız
Teen FictionÖlüm canavarı, kurtların başı. Yıllardır ondan kaçarak yaşadım. Annemin babamın ölümü bu yüzdendi. Ne annemi ne babamı kurtarabildim. Bizi bulmayı başarıyordu bir şekilde, biz ise korkarak başka bir yerlere gidiyorduk. Bıkmıştım. Önüme benim gibi ol...