0.6/ "Acılarla yürümek , umut etmek"

44 9 0
                                    

Bu bölüm candan öte can arkadaşıma gelsin. Geçmiş doğum günü hediyesi olsun. Bölüm haddinden fazla geciktiği için özür dilerim fakat benimde bir öğrenci olarak vermem gereken sınavlar var. Yine de burayı çok özlemişim. Beni yorumsuz bırakmayın. Okuyan gözlerinizden öperim ❤

Bölüm şarkısı / Harun Kolçak & Gülçin Ergül- Ağlat beni...

Ilık rüzgar tüm naifliğiyle yüzümü yalayıp geçiyordu. Gözlerimi kapatıp kendimi bu büyülü ana bırakmak istiyordum.

Burnuma dolan deniz kokusu annemi hatırlatan yegane şeydi. Güzeldi ve özeldi.

Üstümdeki beyaz elbisenin etekleri rüzgarda uçuşup bacaklarıma dolanıyordu. Bu oldum olası hoşuma gitmişti. Çocukken annemin ve babamın prensesi olduğuma dair inancım büyüktü. Deniz kenarında beyaz elbisesiyle salınan bir prenses...

Beni kollarına alan huzur annemin bana seslenmesiyle katlanarak artmıştı. "Prensesim yanımıza gel !"

Babam annemin arkasında durmuş ve ellerini annemin beline sıkıca sarmıştı. Gözbebeklerime düşen görüntü aşka dair inancımı körüklüyor , doğru insanı bulabilecek olmanın hevesi minik kalbimde yeşermeye başlıyordu.

Olduğum yerden hareketlenerek annem ve babama doğru koşmaya başladım. Koştukça koşuyor ama yolu yarılayamıyordum. Sanki yerimde sayıyordum.

"Anne koşuyorum ama olmuyor. Babamın elinden tut siz bana gelin , siz bana gelin ". Beni duyduklarından emin değildim. Koşmaktan ciğerlerim yanmaya başlamıştı ama hiç yol kat edememiştim.

Bir an sonra annem ve babamın yüzündeki tebessüm yavaşça dondu. Güneşin bütün umutlarımızı aydınlatan havası silindi. Keskin bir rüzgar hızını arttırdı ve kanımı dondurdu. Gök gürüldemeye ve şimşek çakmaya başlamıştı. Etrafımda neler olup bittiğini anlamaya çalışırken annem ve babamı kaybetmemeyi umdum.

Kafamı çevirip onları aramaya başladığım vakit gördüğüm şey aklımı kaçırmama olanak sağlıyordu. Annem yerde hareketsiz yatıyordu ve babam ona bakarak donakalmıştı.

Bense hala onlara gidemiyordum...

Çığlıklar atarak uyandığımda daha uyanmadan ağladığımı fark etmiştim. Gördüğüm kabusun etkisiyle yattığım yerden bir anda kalkmış karnıma giren keskin sızıyla kalakalmıştım.

Yine bir sinir krizine esir düştüğümün farkındaydım. Ağlıyordum , deli gibi bağırıyordum ve saçlarımı çekiştiriyordum.

Saçlarımı çekiştiriyordum ki fiziksel acım ruhsal acımı bastırsın ama biçareydim.

Kim olduğunu kokusundan anladığım Mehir doğrulduğum yerde arkama oturmuş ve elinin birini belime sıkaca sarıp karnıma masaj yapmaya başlamıştı. Diğer eliyle ellerimi zapt edip saçlarımı çekiştirmemi önlemeye çalışıyordu. Bense daha çok bağırıyor , daha çok ağlıyordum...

Aradan ne kadar geçtiğini bilmediğim vakitte - ki bana çok uzun bir süre gibi gelmişti- Melis bağırış seslerime gelmiş Mehir'se onu gönderip yalnız kalmamızı sağlamıştı.

Yorgunluktan ellerim iki yana düştüğünde sırtımı göğsüne teslim etmiştim. Çektiğim saçlarımı tek tek okşayıp saç diplerime masaj yaptı. Bir eli hala belimde sıcaklığını benimle paylaşıyordu.

Fazla ağladığım ve yorulduğum için astımım arada beni yokluyordu. Mehir hemen montumun cebinden ilaçlarımı bulmuş ve içirmişti. Düşünceler öyle yoğundu ki Mehir'e kırgın ve kızgın olduğumu göz ardı etmek zorunda kalmıştım. Kimsesizdim ve gidecek yerim yoktu. Yine de Melis'in yanımda olması daha iyi olurdu.

Gecedeki Son NefesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin