Kadıköy'de

89 7 0
                                    

    Binadan dışarı çıktığında yağmur şiddetini azaltmış olmasına rağmen hala yağıyordu.Normalde dışarı çıkarken yağmurlu günlerde bahçeden çok güzel kokular gelirdi burnuna.Şimdiyse tek gelen koku cesetlerdeki çürümeye başlayan bölgelerin kokusuydu.Bir süre sonra burnu alışacaktı,o yüzden sorun değildi.
   Emre kulaklığını telefonuna taktı,şarkı listesini açtı.Elektrikler kesilmeden önce telefonunu ve depo cihazını şarj etmişti neyseki.Ne dinleyeceğini bilemeden şarkıları yavaşça geçerken bir şarkıda durdu:Wye Oak-Civilian.Ekrana dokununca şarkı çalmaya başladı.Kapşonunu kafasına geçirdi ve motorsikleti bıraktığı yere doğru ilerledi.Motorsiklete bindi ve yola koyuldu.
   Yolda ilerlerken bir şey düşünmüyordu.Zaten aklında tek bir şey vardı.O'nu bulacaktı.O yaşıyordu.Hasta değildi ve gene son kez birbirlerini gördüklere yere gelecekti,buna emindi.Nasıl emindi,açıklayamazdı.Böyle hissediyordu.
    Yol boyunca kimseyi görmedi.Ne bağışıklık sahibi ne de hasta bir insan.Dünya birden sessizliğe gömülmüştü.Kendini çok yalnız hissetti.Biri daha yanında olsaydı.O yanımda olsaydı diye düşündü.Gerçekten biri daha olsaydı her şey daha kolay olurdu.Yalnızlık bir süre sonra katlanılmaz oluyordu.
    Kadıköy'e varması 20dakikasını almıştı.Sonuçta trafik yoktu.Sahil kısmına,vapur gişelerinin olduğu bölüme giden yola girdi,devam etti.Metroya iniş olduğunu gösteren işareti gördüğü zaman metroda yaşadığı korku dolu anlar gözünün önüne geldi.Hayatı için koştuğu dakikalar...
    Motorsikleti kenara çekti.Kontağı kapadı,kulaklıklarını çıkardı,ceketinin iç cebine koydu telefonuyla birlikte.Silahını eline aldı,çantasını sırtladı.Silahının güvenliği açık mı diye kontrol ettikten sonra sahile doğru yürümeye başladı.
    Normalde burası güzel sayılabilecek bir yerdi.Sağında Haydarpaşa Garı,karşısında Ayasofya,Sultan Ahmet,Topkapı Sarayı üçlüsü...Güzel manzaraydı.Emre zaman zaman buraya gelir,bankalara oturur,dinlenirken hayal kurardı.O günler artık geride kalmıştı.
    Yerler insan cesetleriyle doluydu.Ortalık çok sessizdi,çıt çıkmıyordu.Sadece kıyıya vuran dalgaların sesine martılar eşlik ediyordu,okadar.
    İnsanlara basmamaya dikkat ederek ilerlemeyi sürdürdü.Artık hiçbir cesetten tiksinmiyordu,okadar çok görmüştü ki...Hatta bazen atış talimi yaparken insanların kafalarına bile ateş etmişti.Nasıl bir insana dönüşmüştü böyle?Hissizleşmiş miydi?Hayır.Ama artık iki hafta önce olduğu insan değildi.Artık kendini,daha güçlü,daha özgür hissediyordu.Garipti ama sanki bu durum hoşuna gitmişti.Tabiki yalnızlık iğrenç bir duyguydu ama şuan hayatında hiç olmadığı kadar özgürdü değil mi?İsterse ilerdeki ışıkların orada park etmiş Porsche marka üstü açık arabaya kimseye sormadan binebilir veya Özsüt'te bir dilim pastaya 20 lira ödemeden istediği kadar pasta yiyebilirdi.Her şeyi yapabilirdi!Ona engel olacak kimse kalmamıştı.
   Bu düşünceler içinde ilerlerken güzel sanatlar fakültesini geçip sağa döndü,ışıklara vardı.Trafik lambaları hala çalışıyordu.Yayalar için kırmızı yandığını gördü.Gülümsedi.Tabancasıyla trafik lambasına ateş etti ve ışık söndü.Artık geçebilirdi,kırmızı yanmıyordu.
     Şehrin bu kısmında ceset sayısı tavan yapmıştı.Okadar ki bazen cesetler üst üste duruyordu.İleride sağda Simit Sarayı'nın harflerinden bazıları düşmüştü.Sokaktaysa bir çöp arabası yan devrilmişti.Arka kısmındansa cesetler dökülüyordu.Sokakta da durum farklı değildi.Tranvaydan sarkan cesetler,kaza yapmış araçlar,bazı yerlerdeki hala yanan alevler,pislik içindeki yerler,kırılmış camlar,havada uçuşan kağıt ve sararmış yaprak parçaları...Burası artık bir mezarlıktı.
    Karşıya geçtikten sonra bir süre izlendiğini hissetti.Bunu nasıl anlatabilirdi bilmiyordu ama biliyordu.Biri onu izliyordu.Silahını daha sıkı kavradı.Silah ona ihtiyacı olan güveni veriyordu.Evden çıkmadan çelik yeleğini giymişti ama bulduğu askeri kaskı takmaya gerek görmemişti.Çantadan alıp kafasına geçirdi,boynunun altından geçen kemeri bağladı.
    Bankaları geçti ve işte o sokak.Onunla en son burada karşılaşmıştı.Şimdiyse burada yaşayan hiçbir şey yoktu.Hayal kırıklığına uğradı.Kendi kendine burada olmalıydı diye düşündü.İçini bir umutsuzluk kapladı.Koşmaya başladı,nereye gidecekti,sokak sokak onu mu arayacaktı?Gerekirse evet.Peki ya dışarıda onun silahlarını almak isteyen kötü niyetli birine davetiye çıkarmıyor muydu?Varsın gelsin diye düşündü.Caddeden yukarı doğru koşuyordu,koşarkende bağırıyordu:Dilaraaaaaaa!
   Kimse sesine cevap vermedi.Yorulmaya da başlamıştı.Sırtında kocaman ve ağır bir çantayla keza elindeki uzun ve ağır silahla koşmak insanı çok yoruyordu.Kan ter içinde kalmıştı.Hava serindi ama ceketini çıkardı,çantasına koydu.Sokak sokak O'nu aramaya devam etti.Bir ara sokağa giriyor,sonra ötekine geçiyordu.Kabul etmek istemiyordu,hayır.O YAŞIYORDU!Ölmemişti.Ölmemesi gerekiyordu.Çünkü bütün kötü hikayelerde bile en son iyiler kazanır,sonsuza dek mutlu yaşarlardı değil mi?Çocukken böyle öğrenmişti okuduğu kitaplardan.Filmlerde de durum farksızdı.En sonunda mutlaka izleyiciyi tatmin etmek için iyiler kazanırdı.Fakat gerçek hayata geldiğinde durum her zaman böyle olmuyordu.
   Durdu silahını yere bıraktı.Nefes nefeseydi.Eğildi nefesini düzeltmeye çalıştı.Kafasını kaldırdığındaysa bir heykelle karşılaştı.Bir futbolcunun heykeliydi ve ona karşı sırıtıyordu.Emre çok sinirlenmiş,hayal kırıklığına uğramış,garip,karışık duygular içindeydi.Bir anlığına kendini kaybetti.
   Çantadan Ump45 silahını çıkarıp heykeli taramaya başladı.Silahın tetiğine basılı tutup heykelin kafasını delik deşik etti.Ateş ederkende bağırıyordu.Şarjör boşalana kadar sıktı,heykelden fırlayan mermerler etrafa sıçrıyordu.Sonunda mermisi bitti,silahın gümbürdemesi de kesildi.Emre'yse hala tetiğe basıyordu.Silahtan da merminin bittiğini anlatmak istercesine tık tık tık diye tekleme sesleri geliyordu.
    Emre biraz durdu,dizlerinin üstüne çöktü,gözlerinden yaşlar akmaya başladı.Yumruklarını sıkıyordu.İçinden heykeli yumruklamak geliyordu.Böyle olmaması gerekiyordu,burda olmalıydı,onu bulup kulübemize gidecektik daha diye düşündü.Bir anda aklını korkunç bir düşünce kapladı:ona daha sevdiğini söyleyemeden ölmüş müydü?Bu sorunun cevabının evet olduğuna inanmaya başlıyordu.Ozaman o niye yaşıyordu?Dilara ölmüşse bunun ne anlamı kalmıştı?Belinden tabancasını çıkardı,eli titriyordu.Yanına geliyorum sevgilim diye düşündü yavaşça namluyu kafasına doğrulturken.Elleri okadar titriyordu ki silah bir sağa bir sola sallanıyordu.Sonunda kafasına yapıştırdı namluyu.Gözünden yaşlar akmaya devam ediyordu.Kahretsin,onu bulamamıştı,geç kalmıştı,intihar bile edemiyordu!Nekadar da acizsin he Emre?Madem ölesiye seviyorsun bassana tetiğe ozaman? dedi içindeki ses.Ağzı gerilmişti,dişleri takırdamaya başlamıştı.Duyduğu ses karşısında birden gözleri açıldı:"Dünya hala yaşanabilecek bir yer evlat,sadece insanları öldü."
   Doğruca silahı 5 metre ötede duran adama doğrulttu.Eli artık titremiyordu.Birden çok sakinleşmişti.İntiharını bölen saygısız da kim oluyordu?
   Kafasını çevirip baktığında 60'lı yaşlarda bir evsiz gördü karşısında.Üstü başı kir içindeydi,ama hasta değildi.Sakalları uzamış,beyazlamış,birbirine karışmıştı.Üstünde kolsuz bir yelek,kazak ve pantolon vardı.Ayaklarındaysa bir çift terlik.
-Yine de buna inanmıyorsan çek tetiği,sen bilirsin.Ama unutma hayat varsa umut hala vardır evlat.
   Yavaşça Emre'ye doğru ayaklarını sürüyordu.
-Var git yoluna ihtiyar!Biraz daha yaklaşırsan yol arkadaşım olarak senide alırım yanıma!
-Gerçekten mi?
   Emre'ye küçümsercesine bakıyordu.Sanki yapamayacağını ima ediyordu.Emre çileden çıkmaya başlamıştı.
-Biraz daha yaklaşırsan anlarsın,gerçekten mi değil mi.
-Sen iyi birisin,beni öldüremezsin evlat.Şu 63 yıllık hayatımda bir şey öğrenmişsem o da senin gibi insanların kininin,öfkesinin merhametini yenemeyeceğidir.
   Adam haklıydı,o adamı vurazmadı.
-Sevdiğin birini mi kaybettin?
   Emre'nin boğazı düğümlendi cevap veremedi.Evet demek bukadar zor muydu?Ama kabullenemiyordu işte.
-Peki evlat,sen bilirsin ama şunu da söyleyeyim,sahildeki motorsikleti sen bıraktıysan bir bak derim.
-Ne olmuş motorsikletime?
   Emre birden ayaklanmıştı.Üzüntüsü ve kederi birden yerini öfkeye bıraktı:saf öfke.
-Sanki başka taliplileri de varmış gibi duruyordu da haber vereyim dedim.He bu arada özür dilerim eğer böldüysem.İsted...
   Adam cümlesini tamamlayamadan Emre Ump'yi çantasına attı,yerden sniperini aldı.Sahile doğru koşarken tabancasının şarjörünü yeniliyordu ve çok öfkeliydi.Aklı donmuştu,tek düşünebildiği motorsikletine sırnaşanlara bir ders vereceğiydi.
   

Gri VirüsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin