Bu bölümde Jongin'i sadece başta konuşturmuşum nerdeyse aqüalwoksp diğer bölümde telafi ederim ;)
***
"Bu yüzden mi yani?" diye mırıldandım titreyen sesimle. Sinirden ve üzüntüden gözlerim dolmuştu. "Sadece beni sevmediğin için mi mahvediyorsun hayatımı? Bu yüzden mi şirkete ilişkimizi söyleyip beni zor durumda bıraktın? Bu yüzden mi sevdiğim adamın benden nefret etmesini sağlamak zorunda kaldım? Sadece beni sevmediğin için mi?"
Yerden gelen gürültülü sesi duyduğumda korkuyla kafamı sesin geldiği yöne çevirdim, bir su şişesi yavaşça yuvarlanarak ayağıma çarptı ve durdu.
Jongin hızla birkaç kez gözlerini kırpıştırarak bize bakmayı sürdürdü. Şaşkınlıktan açılan ağzından sadece bir soru cümlesi çıkmıştı. "Senin yüzünden miydi?"
-
İkimiz de şaşkınlıkla kapının kenarında dikilen Jongin'e bakıyorduk. Her şeyi duymuştu.
"K-Kai...Ben açıklayabilirim." Nan Hee'nin titreyen sesine karşı Jongin soğukkanlılıkla onu engelledi. "Umrumda değil." Ardından gözleri benimkilerle buluştu, ben sessizce yutkunurken aniden kolumdan tuttu ve beni odadan çıkardı. Yüzünde oluşan o küçük gülümsemeyi yakalamıştım, bu beni dünyanın en mutlu insanı yapmaya yeterdi.
Nan Hee'nin gerçek yüzünü görmüştü. Ama en önemlisi...Onu isteyerek terk etmediğimi öğrenmişti.
Kimsenin olmadığı koridorun ortasında kolumu bırakarak bana döndüğünde konuşmamı beklediğini fark ettim. Açıklama yapmam gerekiyordu, fakat ağzımdan çıkan ilk sözcükler bununla ilgili değildi. "Kızdın mı?"
Beş yıl boyunca onu kandırmıştım, belki kötü niyetli değildim ama kandırmıştım işte. Kızması normaldi, hatta yüzümü görmek istememesi de normaldi.
Yine de beklediğimin aksine başını olumsuz anlamda sağa sola salladı. "Biliyordum zaten."
Gözlerimi şaşkınlıkla kırpıştırdığımda gülümsedi. "Hala aynı tepkileri veriyorsun." Dediği şeyle utanarak başımı eğerek bakışlarımı ayaklarıma çevirdim. "Nasıl öğrendin? Başından beri biliyor muydun?"
"Hayır ve bunun hesabını hepinizden soracağım," dedi. Gülen ifadesi gitmiş yüzünü ciddiyet kaplamıştı. "Böyle bir şeyi nasıl bana söylemezsiniz? Üstelik sadece sen değil, hyunglarım bile beni kandırdı." İç çektim. "Üzgünüm."
"Benden daha ne kadar saklamayı düşünüyordunuz?" Hafif yükselen sesi kızmadım demesine rağmen kızdığının kesin bir kanıtıydı. "Eğer Sehun olmasaydı belki de hiç öğrenemeyecektim."
"Sehun mu?" diye sordum kaşlarımı çatarak. "O bilmiyordu ama." Yüzünde hala bizi yargılama isteğiyle yanıp tutuştuğunu belli eden bir ifade vardı, fakat bana açıklama yapmayı daha uygun gördü. "Birlikte yemeğe gittiğimiz zaman, Baekhyun hyung tuvalete gittiğinde Sehun onun telefonunu karıştırdı."
"Ne saygısızlık ama!" dediğim sırada onun bakışlarını görerek tekrar sustum. "Gerçekten anlamıyorum!" diye çıkıştı bir anda. Sakinliğinin ve sinirinin art arda baş göstermesinin nedenini anlayabiliyordum. Beş yıl sonra benden hesap sorabilecekti. "Eğer bana beş yıl önce çıkış yapacağım için ayrılmamız gerektiğini söyleseydin," sesi biraz daha yumuşadı. "Bir çözüm bulabilirdik."
"Başka çözüm yoktu. İnan bana, aradım. Ama yoktu. Senin kariyerin, benim stajyerliğim tehdit altına girebilirdi." Haklı olduğumu bildiği için iç çekti. "Yine de...5 yıl boyunca kendimi senden nefret etmeye zorlamazdım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stajyer Kampı || Kai
FanfictionGülümsedi. ❝Sanırım yanılmışım, seninle arkadaş olmak güzel olacak gibi.❞ Elini uzattı. ❝Park Hye Ji, benim adım Kim Jong In.❞ Ben de elini sıkarak karşılık verdim. ❝Memnun oldum, Kim Jong In. ❞ • Kai & You