O sabah kolundaki morlukla uyanmıştı. Bütün kemikleri en küçük sinir hücrelerine kadar sızlıyordu. Asla hatırlamadığı dün geceyi ve ondan önceki geceleri anımsamaya çalışırken kalkmak için bir hamle yaptı. Bedeninden canı çıkıyormuşcasına irkildi ve ağlamaya başladı. Nasıl böyle zavallı bir halde olabileceğini düşündü. Zor olsada kalkabildi ve ağır adımlarla banyoya gitti. Aynaya ulaşabildiğinde gördüğü yansımasına dahi yabancı gibiydi. Haline acıyor gibi bakışlar atıyor ve gözlerinden yaş dinmiyordu. Aynada öylece kaç dakika kendine baktığının farkında değildi ki kapı çaldı. Kapıya yöneldiğinde ise yere yığılıp kalmıştı. Saat gece yarısına yaklaşırken anca uyanabildi. Bu kadar uyuyabildiğine göre sabah uyandığında tüm gece uyumamış olabileceğini düşündü. Saniyeler içinde aklında milyon tane cevapsız soru beliri verdi. Uyandığında yığılıp kaldığı yerde değildi yatağında ve üzeri değiştirilmiş şekilde yatıyordu. Neler oluyor diye düşünürken acıktığını farketti. Mutfaktan bir ses:
"Demek uyanabildin Arsen daha iyi hissediyor musun?" dedi.
Arsen telaşlı bir sesle:
"Se se se sendee kimsin?" diye cevap verdi.
Mutfaktan başını uzattı Baybora, hatırlamıyor musun gibi bir mimikle sanki hatırlamadığını garantilemek için bir bakıştı bu emin olmak istermişcesine."Ben Baybora" dedi tedirgin tebessümüyle.
"Korkuyorum" dedi Arsen ağzından dökülen titrek sesle.
Baybora yaptığı çorbayı getirdi. Arsenin yanına bıraktı.
"Kendin içebilirsin bence o kadar kötü görünmüyorsun" dedi dalga geçer gibi.
Arsen kolundaki morluğu gösterdi sanki daha çok büyümüştü. Baybora aldırış etmedi bile üstüne düşmek istemiyordu sanki. Çorbasını koyup kapıya yöneldi tek bir açıklama yapmadan.
Bu tavrı neydi şimdi. Evine nasıl girmişti. Evine girebilecek bir insansa Arsen onu neden tanımıyordu. Bu soğukkanlı rahat tavırlarda neyin nesiydi. Bütün bunları aklından geçirirken "Baybora" dedi.Baybora bir an durdu. Sanki dünya ıssız kalmış köksüz bir ağaç yeşermişti o an. "Baybora" en çok Arsen'in ağzına yakışıyordu. Kan akışı hızlanmış olabilirdi. Kontrol etmeliydi. Umursamaz tavrını takındı ve Arsen'e döndü.
"Korkma geleceğim biraz işim var aklındaki soruları cevaplamak için de vakitten bol neyimiz var"
"Vakitten bol neyimiz var..."
Baybora kapıyı açıp çıktı. Arsen arkasından bakarken tekrar ağlamaklı oldu ama hayat böyle devam edemezdi, doğruldu. Çorbaya uzandı. Dünyanın en güzel çorbası olabilirdi o çorba. Kurt gibi açtı. Çorbayı nasıl içtiğini hatırlamıyordu. Boş kaseyi masaya uzatırken şuursuzca elinden kaydı artık paramparçaydı. İrkildi. Bir ses daha duydu evden ama hayır bu kadar olamazdı her kafasına esen bu eve nasıl gelebilirdi. Hafızasını yokladı, asla hatırlamadığı geçmişini. Ses yaklaşıyordu, alt kattan merdivenleri üçer beşer çıktığını duyar gibiydi. Korkusu vücudunu sarmış kaskatı olmuştu. Önce gölgesini gördü. Tam çığlık atacakken bir ses "Vakitten bol neyimiz var mı demiştim hazırlan çıkıyoruz" dedi.
Evet bu ses Bayboraya aitti. "Ne saçmalıyorsun sen, seni tanımıyorum bile sana güvenip geleceğimide nereden çıkardın" dedi Arsen.
"Üstelik sen çıkalı henüz bir kaç dakika oldu. Neler oluyor?." Baybora yaklaştıkça yaklaştı Arsen'in adeta boşlukta kanat çırpmak için çırpınan titrek bir kuş misali vücuduna. Boşlukta kanat çırpmak için çırpınmaya gerek var mıydı? "Ne olur güven bana" dedi. Arsen artık Baybora' nın nefesini hissediyordu. Göz göze geldiler. Arsen hiç hissetmediği bir duygu hissetti. Sanki geçmişi karşısındaydı. Sinir hücrelerine kadar ulaşan bu his ağrısını söküp atabilecek güçteydi. "Tamam" dedi sesindeki titremeyi kırmaya çalışan kendinden emin bir tavırla. "Bana neler olduğunu anlatacaksın önce.""O kadar vaktimiz yok ama her şeyi anlayacaksın zaten inanıyorum. Şimdi gözlerini kapat ve aç diyene kadar açma" dedi Baybora telaşlı sesiyle.
Arsen başka çaresi yokmuşcasına kapattı gözlerini. Baybora bir şeylerden kaçıyorcasına hızlı bir hamleyle Arsen'in kolunu kavradı ve elindeki şırıngayı tek hamlede koluna sapladı. Arsen canının acısıyla "Ne yapıyorsun!" diye çığlık attı. Gözlerini açar açmaz koluna baktı. Kolundaki morluk yavaş yavaş siliniyordu. Artık pes etmişti. Anlamaya çalışmayacaktı. Bayboraya bir güven besleyecek ve karşılığını bekleyecekti.
"Hazırlan mı demiştin? Baksana üzerimi bile değiştirmişsin dalga mı geçiyorsun." dedi Arsen tek hamlede ayağa kalkarak. Bütün vücudu sızladı ağrıdan ani hareketiyle fakat aldırış etmedi. Güçlü görünmeliydi. Hatırlamasada geçmişini, güçlü biri olduğundan emindi. Baybora arkasını dönerek tebessüm etti. Arsen'in kolundan çekiştirerek yürümeye başladılar aşağı indiklerinde Arsen gördükleri karşısında bir kez daha kaskatı olmuştu. Büyük bir toz bulutu yıkılan virane evler, yanan arabalar... "Baybora" dedi. Baybora tekrar durdu. Sıcacık olmuştu içi. "Bana hemen açıkla bu olanlarda neyin nesi?"
"Hangi olanlar?" dedi Baybora. Gördüklerini görmezden gelerek. Daha sonra sessizlik bürüdü ikisinide. Kapının önünde duran yarısı yanmış, aynasının biri kırılmış hareket edemeyecek halde bulunan arabaya bindiler. Arsen kaçıncı şoku atlatmak üzereydi artık sayamıyordu. Çok sıkılmıştı, açıklama bekliyordu. Baybora arabayı çalıştırdı. "Vakitten bol neyimiz var Arsen bana güven. Vakitten bol neyimiz var.."
Evden yaklaşık 600 metre uzaktaydılar büyük bir patlamayla irkildi Arsen. Az önce bulundukları ev artık yok olmuştu. "Evimm!" dedi titrek sesiyle.
"Üzülme, senin evin değildi." dedi Baybora. Gaza daha sert bastı oradan bir an önce uzaklaşmalılardı. İmkansızdı. 600 metre gerilerinde olabilirdi evi patlatan caniler. Cebinden iki küçük şişe çıkardı. "İç. Sakın gözlerini kapatmayı unutma." dedi. Telaşlı sesiyle. Arsen bakakaldı.
"Vaktimiz yok, iç şunu."
"Vakitten bol neyimiz var!?" dedi Arsen.
"Haklısın, vakit.. Çok bol. Hayatın keskin virajları manevra kabiliyetini kısıtlamamalı. Şimdi iç şunu." Uzattı şişeyi. Tek hamlede gözlerini kapatıp içiverdiler.Gözlerini açtıklarında güneş gözlerini yakıyordu. Hava çok sıcaktı. Çölün ortasında oksijensiz kaldığını düşündü Arsen. "Alışman uzun sürmeyecek güven bana." dedi Baybora.
"Bu kadar yeter hemen açıklıyorsun tüm olanları yoksa şurdan şuraya hareket etmeyeceğim." dedi Arsen.
"Sen.. sen zaten biliyorsun Arsen her şey sende saklı asıl sen anlat ben dinleyeyim" dedi Baybora. Bu anlamsız cümleler canını sıkmaya başladı Arsen'in. Arkasını döndü gitmek için bir hamleydi bu. Fakat arkasından akan koca şelale onu büyüledi. Şalaleye doğru yürüdü. "Nasıl olur" dedi. "Burası çöl. Güneş, kum ve kavurucu sıcaktan başka bir şey yok. Aklımda bir şelale belirivermişti. Şimdi ise öylece önümde duruyor."
"Anlat, sende ki sırrı bana anlat. Kimsin?" dedi Baybora. Saçmalıktı bu hiçbir şeyden haberi olmayanın kendisi olduğunu düşündü. "Sen anlat, benimle oynama artık şaşırmaktan da sıkıldım." dedi Arsen.
"Seni şaşırtan ben değilim, hatırlaman için vakit bol. Vakitten bol neyimiz var zaten."
"Şu lanet cümleyi söyleyip durma canımı sıkıyorsun. Vaktimiz filan yok bizim, artık yeter sana güvenmiyorum beni derhal evime götür."
Baybora soluk bir tebessümle "Evin mi? Hani nerede? Bir yol bir iz görebiliyor musun? Ya da herhangi bir insan? Hatırlamak zorundasın. Hatırlayacaksın!"
Arsen'in kafası iyice karışmıştı. Bir ev göründü uzaktan "Hadi gidelim yoksa açlıktan öleceğim" dedi bitkin sesiyle Baybora. Yola koyuldular. Yeni bir başlangıç için.
Merhaba..🤗
Burada henüz yeniyim her zaman yayımlanan ilk yazıları takip edip büyüyüşlerini izledim.
Belki sıra bendedir. Takipte kalın.
Beğendiğiniz beğenmediğiniz ne varsa yazarsanız sevinirim. Dikkate alırım.Çalıntı durumunda yasal işlem başlatılacaktır. Sağlıklı kalın🖑🖑😘😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YA DOĞARSAK 1. BÖLÜM
General Fiction"Vakitten bol neyimiz var!?" dedi Arsen. "Haklısın, vakit.. Çok bol. Hayatın keskin virajları manevra kabiliyetini kısıtlamamalı. Şimdi iç şunu." Uzattı şişeyi. Tek hamlede gözlerini kapatıp içiverdiler. "Sen.. sen zaten biliyorsun Arsen her şey s...