1.bölüm 🧚🏻‍♀️

41 4 4
                                    

On yıl önce,altıncı doğum günümde babam ortadan kayboldu.
Hayır,bizi terk etmedi.Terk etmek demek;bavullar,boş çekmeceler,
Terk etmek demek,babamın annem ve benimle mutsuz olup sevgiyi başka bir yerde bulması demektir.bunların hiç biri söz konusu değildi.
Ölmedi de,öyle olsaydı duyardık ne tırafik kazası,ne ceset ne de bir cinayet söz konusuydu. Her şey sessiz sedasız olmuştu.

Babam beni altıncı doğum günümde ,o yaşlarda gitmeyi sevdiğim yerlerden biri olan parka götürdü.Çam ağaçlarıyla çevrili,sisli küçük bir göleti ve küçük bir patikası olan,hiçliğin ortasında bir parktı.
Tepenin üzerindeki otoparkta bulunan dondurma arabasını sesini duyduğumda,
Göletin kenarlarında ördekleri besliyorduk.
Dondurma alması için yalvarınca, babam bir kahkaha attıktan sonra bana biraz para vererek arabanın peşinden yolladı.
Bu,onu son görüşümdü.
Daha sonra polis alanı taradı,suyun kenarında ayakkabılarını buldular.Başka hiçbir şey yoktu yoktu.Gölete dalgıçlar girdi ama derinlik en fazla üç metreydi ve aşağıda dallar ile çamurdan başka bir şey bulamadılar.Babam iz bırakmadan ortadan kaybolmuştu.
Sonraki aylarda sürekli o tepeden aşağı bakıp babanın gölete girişini izlediğim kâbuslar görmeye başladım.Su babamın başının üzerine çıkarken,arka planda dondurma arabasını tam olarak çıkaramadığım sözleriyle birlikte,ağır,ürkütücü müziğin duyabiliyordum.
Ne zaman sözleri dinlemeye çalısam uyanıyordum.
Babamın ortadan kayboluşunun kısa bir süre sonra annem istanbuldaki evimizden Ankara'ya taşınmamızı uygun gördü.
"Yeniden başlamak"istedğini söylemişti
ama ben,içten içe onun bir şeylerden kaçtığnı hep biliyordum.
Bunun ne olduğnu anlamam ise bir on yılımı daha aldı.
ADIM MERVE CERİ.
17 yaşıma girmeme yirmi dört saaten az kaldı.
"Tatlı on yedi" sihirli bir tınısı var. On yedi yaş;kızların prenseslere. Dönüştüğü,âşık olduğu,danslara ve balolara gittiği yaş olarak bilinir.bir kızın gerçek aşkını bulduğu,yıldızların onun için parladığı ve yakışıklı pirensin onu günbatımına taşıdığı bu harika yaşla ilgili saygısız hikâye,şarkı ve şiir yazılmıştır.
Benimkinin öyle olucağnı hiç sanmıyordum.
Doğum günümden önceki sabah uyandım,duş aldım ve giyicek bir şeyler bulmak için dolabımın didik didik ettim. Normalde,yerde temize yakın ne varsa alır giyerdim ama bugün özeldi.Ömer yıldırım'ın nihayet beni fark ediceği gündü.mükemmel görünmek istiyordum.Dolabımın modaya uygun giysilerden yoksundu elbette.Diğer kızlar dolapların önünde,"ne giyiceğim?" Diye sızlanıp saatler geçirirken benim çekmecelerimde üç temel parça bulunurd:hayır kurumlarından alınmış kıyafetler,kulanılmış giysiler ve tulumlar.
Bu kadar fakir olmamayı dilerdim.
İşe yaramaz dolabıma iğrenerek baktım.ah evet,karşısında bir aptal gibi görünmesem ömer benim doğal zarafetime ve büyüme hayran olmak zorunda kalacak.
Sonunda fırçayı platin sarı saclarımda gedirmeden. Önce kargo pantolonumu,rengi solmuş yeşil tişörtümü ve yıpranmış ayakabılrımı giydim. Saçım düzdü ve teterince iyi görünüyordu ama sanki parmağımı prize sokmuşum gibi elektriklenmişti yine.
Hemen atkuyruğu yapıp aşağıya indim.
******

Üvey babam Ahmet masada oturmuş kahve içiyor ve gazete okuyordu.
4 yaşındaki erkek kardeşim efe babasının dizinde oturmuş,meyveli kırabiye yiyor,kırıntılarınıda Ahmetin tukumuna döküyoedu. Floppy adındaki sevgili oyuncak tavşanını kolununa altına almış,arada bir ona da bir şeyler yedirmeye çalışıyordu;tavşanın yüzü kırıntı ve meyve parçalarıyla doluydu.

Efe iyi bir çocuktu.kıvırcık kahverengi saçının babsından almış. Benimkini andıran iri mavi gözlerini de annemden almıştı.Yaşlı teyzelerin yolda durup sevgiyle konuştukları , yabancı insanların gülümsedikelri ve yolun karşısından el salladıkları, çocuklardandı.
Annem ve Ahmet onun üzerine titriyor ama allaha şükür onu çok şımartmıyorlardı.
Mutfağ girince"Annem nerede?"diye sordum. Dolap kapaklarını açıp annemin almayı unutmadığnı umarak,çok sevdiğim mısır gevreği kutularını aradım.Elbette unutmuştu.
Efe'nin sevdiği iğrenç yukaflı şekerlemeli mısrı gevreğinden başka bir şey yoktu. Benim sevdiklerimi hatırlamak bu kadar zor muydu?
Ahmet beni görmezden gelip kahvesini içmeye devam etti.
Tatmin edici bir gürültüyle mutfak dolanını kapağını çarptım.
Bu kez daha yüksek bir sesle "Annem nerede?"
Diye sordum. Ahmet nihayet başını kaldırıp bana baktı. Misket kahverengi gözleri bir ineğinkilere gibi hafif bir şaşkınlıkla bakıyordu
"Ah selam merve"dedi sakince."geldiğni duymadım ne sormuştun"
İç geçirdim ve üçüncü kez sorumu yeniledim.
Gazaetesine geri dönerek,"okula bazı hanımlarla toplantısı vardı," diye mırıldandı."birkaç saaten önce dönmiyecek. Bu yüzden otobüsle gitmek zorundasın."
Hep otobüsle giderdim.sadece bu hafta sonu acemi sürücü ehliyetimi almak için beni götürmes gerektiğni hatırlatmak istemiştim.ama bunu Ahmet e söylemenin bir faydası yoktu. Ona bunu on dört farklı şekilde söyliye bilirdim ama odayı terk ettiğim anda yine unuturdu. Bu ahmet'in kötü,hain veya aptal olduğu anlamına gelmiyordu. Ama ne zman üvey babamla konuşmaya çalışsam sanki benim de onlarla yaşadığmı unutmuş
gibi bana samimi bir şaşkınlıkla bakardı.



Selamlar arkadaşlar bu benim ilk kitabım profisyonel olmıya bilirim ama yazmayı severim güzel ellerinizle şu poncik sudenize yıldız ve yorum bırakırsanız ne şanslı bir pofudukmor sude olur dimi❤️❤️❤️❤️❤️🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹

❤️"Pofudukmorsude "❤️

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 19, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BUZ PERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin