#SOMA
Biliyorum uzun süredir yazamadım, ama orada bir yerlerde kadınlar madende ölmüş eşleri, çocuklar eve beyazlar içinde gelen babaları için ağlarken, ben burada ne kendim eğlenirim ne de başkalarını öykümle eğlendiririm. İnsanlar orada can çekişirken, ailelerini son bir kez görebilmek için dua ederken bazılarının tepkisiz kalması gerçekten iğrenç. Siz de onlardansanız, bu hikayeyi okumamanızı rica ediyorum. Okuyucu veya voter kaybetmem önemli değil, önemli olan şu dünyadan ve kendi ülkesinden bi haber olan bir gençliğin yetişmemesi. Bu olanlara kimin neden olduğu, önlemlerin nasıl göz ardı edildiğini biliyorum, ve ben umursamadan geçmeyi reddediyorum.
Asla unutmayacağız.
Bölüm şarkısı (Stay the Night-James Blunt)
Kızartma olmama saniyeler kala, alevler etrafımda oluşan tuhaf mavi loş ışığa çarpıp etrafımızda kayarak dolaşmaya ve bize zarar vermeden akıp gitmeye başladı. Sanki bir kova kırmızı ve turuncu kaynar sıvı başımıza dökülüyor ama bize dokunamıyordu. Merakla grubun arasında şaşkın suratlara baktığımda, dişlerini ve yumruklarını sıkmış ama yine de dimdik duran Rendall'ı gördüm. Parmak ucuna doğru incelen alev şeklindeki gümüş yüzüğü mavi bir ışıkla parlıyordu ve bu ışık tüm grubun etrafını dev bir kubbe gibi sarmıştı.
Ignis yılmadan alevlerini püskürtmeye ve bizlere lanetler okumaya devam ediyordu. Rendall'ın şakaklarından çenesine doğru süzülen terleri daha fazla dayanamayacağını bağırır gibiydi. Ne yapacağımı bilemez bir halde kemerimden sarkan uzun sizvri hançeri yavaşça çektim, tebrikler Glyss, elebette bir feribot büyüklüğündeki ateş ve lavdan bir aslanı gümüş bir hançerle yenebilirsin!
Yavaşça gerilemeye başladığımda arkamda duran bedene çarpmamla irkildim, beni yavaşlattığı için Savient'e ters bakışlar attıktan sonra grubun arkasındaki klasik pozisyon yerimi aldım. Rendall acı içinde dişlerinin arasından hırlayıp dizleri üzerine çöktü, kalbinin olması gereken yer gözle görülür bir biçimde parlıyor, mavi kubbenin içinde kırmızı bir hale oluşturuyordu. Sonunda elini yumruk yaptı ve sıkmaktan yorulan gözlerini açtı, sarı ve yeşil renkler birbirine geçmiş, öfke içinde parıldıyorlardı.
Yumruğunu tüm gücüyle yere vurduğunda taşlar sarsılarak yeryüzünde metalik sesler çıkarmaya başladı, kubbe hızla genişledi ve son hızla alevden aslanın bedenine çarptı. Ignis sarsılarak etrafta gezinirken Rendall hafifçe yere düştü, parmak uçları ve göğsü sanki günlerce kavrulmuş gibi kıpkırmızıydı. Suratında ve kollarında kemiklerine kadar derin yaralar açılmıştı. Nefesi hırıltılı ve düzensiz geliyordu. Kıyafetleriminik küller şeklinde yere doğru düşüyordu. Quinn telaşla onun yanına koşarken, Aquila da karmaşık birkaç söz söyleyerek Rendall'ın acısını dindirmeye çalışıyordu. Hepimiz bir kaç saniye için neler olduğunu anlamaya çalıştık.
Gözlerim etrafta şakın bir şekilde dolaşan ve başına bir tekme yemiş bir kedi yavrusu gibi yelesini sallayıp duran Ignis'e takıldı. Sessizce sırıttım, aptal yaratık. Hala baygın yatan Rendall'ın yanına koştum ve Quinn'in tutmadığı elini de ben tuttum. Rendall benim için çok şey ifade ediyordu, o benim ilk dostumdu ve bana sevgiyi öğreten kişiydi. Bana bir süre yalan söylemiş olsa da ona asla kızamıyordum. Harika bir savaşçıydı ve bunun gibi kritik bir durumdan bizi kurtaran kişi o olmuştu. O benim için savginin ve umudun sembolüydü, onu böyle saçma bir nedenden dolayı bırakmaya hiç niyetim yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RADIA
FantasiHayata gözlerimi açtığım anda, farklı olduğumu biliyordum. Herkes gibi değildim, safkan ya da değil. Ben farklıydım, onlar gibi olmayacaktım, onların istedikleri gibi davranmayacaktım, ve onların istediği kişiyle evlenmeyecektim. Ben istediğimi yapa...