Bölüm 31: Fizik Kanunlarını Aşmak

3.1K 207 30
                                    

Bir çocuk ormanda gece vakti ilerliyordu. Yüzündeki bıkmış ifade, karanlıkta çok belli olmasada, görenin içini bükebilirdi.

Çocuk babasının saatlerdir söylediği ve söylemekten bıkmadığı nasihatleri yüzünden bıkmıştı. Aslında bu nasihatlerden şikayet etmezdi  ama yolculuğa çıktığından beri babası hep nasihat ediyordu.

"Kendini büyük görme..."

"Her zaman senden güçlü bir kişi olacak..."

"Hala tecrübesizsin, hiç bir şey görmedin.."

"Senin anlayamayacağın kadar kötü insanlar mevcut, o kadar iyiler ki kötülükte, senin ruhun bile duymaz, iyi biri sanırsın..."

"Kimseye güvenme..."

Gibisinden bir sürü nasihat..

Hala daha devam ediyordu.

"...evlat son olarak kendini asla büyük görme, kibirlenme, unutma ki se..." diye konuşmaya devam ediyordu ki Hævn lafını kesmişti.

"Biliyorum her zaman benden daha iyileri, daha güçlüleri olacak, unutmadım merak etme" diye lafını kestiğinde babası kafasının içinde memnun olduğunu belli edercesine kafasını sallamıştı.

"Aferin evlat unutma bunları, şunu da ekleyeyim bunu da aklında tut.  Biz acı çektikçe gülüyoruz, zevk alıyoruz, bizi asla yenemezler!" Demişti. Bu cümle o kadar etkiliydi ki Hævn'ın tüyleri diken diken olmuştu.

Mezarlıktan çıktığından beri yaklaşık iki ay gibi bir süre geçmişti. Bu sürenin başlarında, bir hayvanı bedeni ile karşılamaya çalıştığından beri babası bu konuşmaları yapıyordu. Bu güne kadar aynı konuşmalardı, ama bu gün farklı olarak, bu tüylerini diken diken eden cümleyi kurmuştu.

İşte o an fark etmişti, kendisi, eğitimleri, yaşantıları sonucu acıya alışmaya, onu sevmeye başlamıştı. Bazen bu o kadar ileri gidiyordu ki diğer insanlarında acı çektiğini görüp, bunu izlemek istiyordu. Bazan ise insanların ölümü, onun psikolojik acısını tatması için öldürüyordu. Sonuçta kendisi de bir kere ölmüştü, tatmıştı o acıyı, o karışık her duyguyu içeren duyguyu düşündükçe ürperiyordu.

Kendisi ölürken, hiç vücudu soğumamıştı, öyle bir imkanı olmamıştı. Normal bir ölüm değildi onunki, intahar etmişti. Herkes hayattan o kadar bıkmazdı, tutunurdu hayata, o ise bıkmış, ne olacağını umursamadan bırakmıştı kendini. Kafasındaki düşüncelerle, kendi hissettikleri ile ölmüştü. Kendini yiyip bitiren düşüncelerle ölmüştü, normal bir ölüm gibi vücudu soğumamış, nefes alışverişi yavaşlamamıştı, veya kalbi sonunda durmamıştı. Paramparça olmuştu o! Uçurumun dibinde iken etleri, organları birkaç metre etrafa saçılmıştı!

Sadece ilk yere değdiğinde ufak bir acı hissetmişti, gerisi yoktu kendisinde, gözlerini başka bir yerde açmıştı. Ölümden sonrasında bir şey yok sanıyordu, ama o bir kere daha doğmuştu.

O süreçten bu zamanki sürece kadar, çok şey yaşamamıştı belki, ama baya bir acı çektiği söylenebilirdi. Çocuk yaşta eğitime başlamıştı. Her yeri mosmordu o çocukken, yatamıyordu, bazen acıları yüzünden uyuyamıyordu, bu acıları başka birinin de tatmasını istiyordu, belki o zaman kendini anlarlardı.

Bazı çocuklar sıcacık yatağında yatarken, o küçük yaşta intikamı için, eğitime girmiş, soğukta acıları ile beraber uyumak zorunda kalmıştı. Zengin çocuklarının yadırgayacağı, ayak basmayacağı mağaranın zeminlerinde gecesini geçirmişti.

UnighedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin