"Ne dedin?"
Yüzünde daha önce görmediğim bir ifadeyle boynumdan çekilip gözlerime baktı. "Görünen hiçbir yere iz bırakma," diye tekrarladım söylediğimi.
"Neden?" dedi, sesi bir oktav düştüğünden daha çekici ama bir o kadar da farklıydı. Karşımda farklı bir Yoongi vardı.
"İşe alındım, dikkat etmem gerekiyor böyle şeylere."
"Peki," dedi. Kabul etmesini beklemiyordum. Bir anda değişen karakteri beni öyle farklı hislere sokuyordu, öyle tüylerimi ürpertiyordu ki. Hem de nedenini anlamamıştım bile bu değişimin. "Ama bu sefer, sıra sende."
"Ne sırası?"
"Kontrol sende, bu seferlik."
Gözlerim büyümüştü, Yoongi'nin "farklı" diye tanımlandırdığım bakışlarıyla göz göze geldiğimde tamamen dediğini kavrayarak sinsice sırıttım. "Emin misin?" diye fısıldadım gözlerim normal boyutuna döndüğünde ve tutkunun yarattığı karanlıklara büründüğünde.
Bunu daha önce yapmıştım. Üstte ya da altta olmak benim için fark etmiyordu, ikisinden de zevk alıyordum. Hele ki bunu yapacağım kişi Yoongi'yse çok daha fazla zevk alacağımdan emindim. Ve aslında, bu teklifi uzun süredir bekliyordum. "Eminim," dediğinde yine sırıttım ve elinden tutup onu yatak odasına götürdüm. Çünkü kalbim farklı bir heyecanla atıyordu şimdi. Benim üstte olma durumlarım ve baskın halim Yoongi'den çok farklıydı. Ve her zaman aynı şekilde değildi. Farklı hallerimden birini ona göstermek için sabırsızlanıyordum, onun tepkilerini de çokça merak ediyordum.
İyi rol yapabilme becerilerimi kullanmaya hemen girişmiştim bile. Role girmem uzun sürmedi. Karanlık bakışlarımla ona döndüm. "Bu tekrar olacak mı bilmiyorum Yoongi, o yüzden sana acımayacağım."
Gözleri söylediğimle parıldadı. Ama hiçbir şey söylemedi. Ceketimi çıkarttım ve odamdaki sandalyelerden birine fırlattım. Kendimi iyi hissettiğim bir gündü ve git gide ilginçleşiyordu. Bugün her zamankinden farklı olacaktım.
"Soyun."
Soru sorar gibi baktı gözlerime.
"Anlamadın sanırım," dedim tek kaşımı havaya kaldırarak. "Soyun, sırt üstü uzan. Sana hemen dokunacağımı düşünmüyorsun herhalde? Öncelikle ikna olmalıyım."
İtaatkar bir şekilde ayağa kalkıp soyunmaya başladığında şaşıran bendim. Belli etmedim tabii ki, edemezdim. Her defasında önünde diz çökebileceğim adam kalkmış benim sözlerimle gömleğinin düğmelerini çözüyordu. Gömleğini çıkarıp yere attığında dudağımı ısırdım ama bunu belli edemezdim. Hemen eski halime geri döndüm. "İşte böyle... Ama biraz daha tutkuyla."
Dudağını ısırdı bakışını bana kaldırırken. Gözlerimin içine bakarak kemerini yavaşça çözüyordu. Çıplak beyaz teni gözlerimi alıyordu. Ceketimi fırlattığım sandalyeye oturup onu izlemeye devam ettim. Pantolonu yerdeydi şimdi ve iç çamaşırından sertliği belli oluyordu. "Cık cık cık, hemen mi?"
Bu yorumum onu utandırmış olacak ki yanakları kızardı. Tanrım, Min Yoongi gözümün önünde kızarıyordu. Son kumaş parçasını da biraz utangaç bir şekilde çıkarmıştı. Bu aylardır beni beceren adam mıydı?
"Yatağa uzan bebeğim."
Dediğimi yapıp uzandı. Vücudu iştahımı kabartıyordu ve benim de sertleşmeme neden oluyordu. Tabii ki bunu bilmesine gerek yoktu. Oturmamın sebebi bir yandan da buydu. "Sözlerini kullan güzelim, düşüncelerini saklama benden." Ses tonum derinleşmişti, bunun onu istediğimin işareti olduğunun farkındaydı. "Ne istiyorsun bakalım, ne yapmamı istiyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
boys like u | taegi
FanfictionBiraz daha yaklaştırdı sandalyesini yanıma, dudaklarını kulağıma yaslayıp fısıldadı. Bardaki gürültüye rağmen söylediklerini duymamam imkansızdı. "Benim olmak ister misin?" O gece evde uyumadım.