Kendimin kabullenemeyeceği bir şey yapmıştım. Ona aşık olmuştum. Gerçekten. O bir çok şey olabilirdi. Ama her seferinde beni kurtarmaya gelmişti. Önemli olan bu değil miydi? Onun beni önemsemesi. Matt'ten sonra hiçbir zaman böyle hissetmemiştim. Onun yanında kendimi iyi hissediyordum. Sadece biraz rahatsızdım, ona aşık olma hissi beni korkutuyordu. Çünkü Matt'ten sonra değişmiştim. Kalpsizleşmiş, hissizleşmiştim. Ama son zamanlarda yaşadığım şeyler beni değiştirmişti. Duygularım olduğunu biliyordum ama sadece yokmuş gibi davranıyordum. Erkeklerle sadece takılıyor, kimseye aşık olmuyordum. Onunla konuşana kadar. Evet ondan nefret ediyordum. Hâlâ ediyorum. Sebebini bilmediğim bir şekilde. Ama onu seviyor muyum? Yani, sevebilir miyim? Bunun cevabını bilmiyordum. Ama bu sefer kaçmayacaktım.
Geri çekilip, Alex'in yeşil gözlerine baktım. Hafifçe gülümsedi. "Seni tanımasam, bana hayranmış gibi baktığını söylerdim."
Elimle omzuna vurdum. Gülümseyerek, "Beni gerçekten nasıl buldun?" diye sordum.
"Hangi devirde yaşıyorsun Momsen? Sen telefonu kapatınca bir şeyler olduğunu anladım. Birkaç kişiyi aradım ve senin telefonunu izlemesini söyledim. Biraz geç olsa da, sonunda yerini buldular. Bende hemen buraya geldim."
"Peki katilin o olduğunu nereden biliyordun?"
"Bilmiyordum," dedi tiz bir sesle. "Arkadaşım Edward, telefon açtı ve yüz algılama programında katilin biriyle eşleştiğini söyledi. O Chris'i tanımadığı için kim olduğunu çözememişti. Yasa dışı işlerle, bulmaya kalkıştığı için, katili bulması bu yüzden zaman almıştı. Bende hemen arabama atlayarak, Edward'ın yanına gittim. İşte sonrada, katilin Chris olduğunu öğrendim ve direk seni aradım."
"Şimdi ne yapacağız?"
"Onu öldüreceğim," dedi arsızca sırıtarak.
Gözlerimi büyüterek ona baktım.
Eliyle yanağımı okşadı. "Şaka yapıyorum Momsen. Buraya gelmeden polisleri aradım. Birazdan burada olurlar." Alex duvarları inceledi. "Gerçekten fena halde takıntılıymış ha."
Başımı salladım.
"Şu eline bir bakayım," dedi bana dönerek.
Kanayan elimi ona uzattım. Alex elimi bırakarak yere eğildi ve elini bacaklarımın üzerinde gezdirdi.
"Ne yapıyorsun?" dememe kalmadan siyah kısa elbisemin alt kısmını parçaladı. Elbisem şimdi daha kısa gözüküyordu. Alex elindeki bez parçasını elime sıkıca sardı.
"Bu kanamayı durdurur. Acıyor mu?"
Hayır anlamında başımı salladım. Elimi öptü. "İyileşeceksin," dedi dalga geçerek. Gülümsedim.
Chris'in inlemesiyle başımı ondan tarafa çevirdim. Doğrulmaya çalıştı ve duvara yaslanarak oturdu. Başı kanıyordu. "Bölmüyorum ya?"
Alex, Chris'in yanında duran silahı, ayağıyla uzaklaştırdı. "Seni piç kurusu. Seni öldürmediğim için şanslısın."
Chris kahkaha attı. Gözleriyle beni süzmeye başladı. "Buna inanamıyorum Taylor."
Alex, "Neymiş inanamadığın?," diye sordu.
Anlamsızca izliyordum. Chris konuşmaya devam etti. "Gördüğüm kadarıyla Taylor'ın sana aşık olması. İddia tersine dönmüş." Chris tekrar gülümsedi. Bir eliyle başını tutuyordu.
Eğer bir an önce Alex'i buradan gitmeye ikna edemezsem, iddiayı öğrenecekti. Aman Tanrım.
"Alex," diye mırıldandım. Alex bana döndü. "Gidebilir miyiz? Polisler zaten gelecek. Buradan gidelim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAD CHOICE
Novela Juvenil“Evet, iddia gibi,” dedi Chris tekrar arsızca sırıtarak. Gülümsedim. Yapamayacağım hiçbir şey olamazdı. Chris eliyle karşıda ki masada oturan çocuğu gösterdi. “Onu iki hafta içinde kendine aşık edeceksin. Eğer kaybedersen benimle yatarsın.” Gösterdi...