-Ma Ri-
Ae Mi bir hafta izinliydi. Ailesinin yanına ziyarete gidecekti ve ayrıca birlikte büyüdüğümüz o mahalleye geri dönüyordu. İki gündür onun evinde kalıyordum, geceleri gördüğü kabusların haddi hesabı yoktu. O gün ona orada bunun için bağırıp sinirlendiğim için şimdi kendime kızıyordum. Ama yaşadıklarını saklamayı iyi biliyordu, dışarıya yansıtmamayı iyi beceriyordu.
Çocukken kendi uydurduğum oyunu sokakta yere çizip kendi kendime oynarken benimle yaşıt birkaç kişi daha gelip çizdiğim şeyin üstünden ayaklarıyla silerek geçmişlerdi ve benimle dalga geçerek beni ağlatmışlardı. O gün, mahallemize yeni taşınan küçük bir kız benim köşede ağladığımı görüp bana,
"Neden ağlıyorsun?" diye sordu.
Ben ise cevap veremeden kollarımla yüzümü kapatmaya çalışıyordum. O kızın da benimle dalga geçeceğini düşünüyordum.
"Onlar yaptı dimi?" diye sordu karşıda beni ağlatan çocukları göstererek.
Birden çömeldiği yerden kalktı ve,
"Onlar şimdi görür." diyerek hızla karşıya geçti.
Ben de başımı yavaşça kaldırarak ne yapacağını izledim. Sinirle,
"Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz?!" diye bağırdı. O haliyle korkutucu bile değildi, ama her zamanki gibi özgüveni yerindeydi.
Çocuklar alaylı bakışlarla kızı süzerken birisi yaklaştı ve kızın kolunu tuttu. Kız da çocuğun kolunu ısırarak,
"Bir daha o kıza karışırsanız sonunuz fena olur!" dedi.
Korkulması gereken bir tip de değildi ama o böyle söyleyince çocuklar dağılmıştı. Daha sonra tekrar bana dönerek hızlıca yanıma geldi ve elleriyle tutarak beni yavaşça ayağa kaldırdı.
"Adın ne senin?"
"Ma Ri, Jung Ma Ri." diyebildim ağladığım için daha ince çıkan ses tonumla.
"Ben de Ae Mi, Kim Ae Mi. Tanıştığıma memnun oldum."
O günden sonra da hiç ayrılmamıştık. Aynı okullara gitmiş, aynı hayalleri kurmuş, aynı şeyleri sevip aynı şeylerden nefret etmiştik. İkimiz de hemşire olmak istemiştik ve bu hayalimizi gerçekleştirmiştik. Benden iki yaş büyüktü ama benden ona sadece adıyla seslenmemi istemişti. Yaş farkından dolayı farklı sınıflardaydık ve okulu farklı yıllarda bitirmek zorunda kalmıştık. Ama yine de şu anda hayalimizi yaşıyorduk.
Ae Mi izin aldıktan sonra onun getir götür işleri bana kalmıştı. Çakma barbie onun yakın arkadaşıymışım diye bu görevleri benim yapmam gerektiğini söyledi. Kıçımın başhemşiresi.
Merdivenlerden çıkarken karşımda aceleyle merdivenden inen Jungkook'u gördüm. Onu görür görmez başımı yere indirdim. Ya hava çok sıcak oldu ya da ben yine utanç krizlerine girdim. Ya hayır ya, yine kızarıyordum. Beni fark etmeden yanından çıkıp gideceğim anda birden durup,
"Bu utangaç hallerini ne yapacağız biz?" diye sordu.
Birden başımı kaldırdım ve yüzüne bakarak,
"Bir şey yapamayacağız çünkü oluyor işte ne yapabilirim kızarıyor domates oluyorum." diye çıkıştım. Geri geri adımlar atarak yanıma geldi ve iki elini yanaklarıma koydu.
"Bayağı da kızarmış cidden. Baksana çok sıcak. Domates."
"Dalga geçme."
"Hadi söyle dinliyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CARPE DIEM // Kim Taehyung
FanfictionGeçmişi miydi hayatından vazgeçmesini sağlayan, ya da şimdisi miydi? Yoksa, geleceği miydi hayatını elinden alacak olan?