-Taehyung-
Artmaya başlayan baş ağrılarımla birlikte artık anlık hafıza kayıpları da yaşıyordum ve bunu Ae Mi'ye belli etmemek için çok büyük uğraşlara giriyordum. Kendimi suçluyorum şimdi de, neden tam vazgeçmişken, tam ölecekken geldin karşıma çıktın ki? Daha önce gelseydin bu aciz adamın hayatına, ya da ben daha önceden dileklerin gerçekleşebileceğine inanıp bir dilek tutsaydım kayan yıldızlardan, inanıyorum ki her şey daha farklı olabilirdi.
Önümde bana sunulan bu kısıtlı süre olmadan sevgimizi birbirimizle daha çok paylaşarak, daha çok gülerek, gezerek, konuşarak uzun süre birlikte olabilirdik. Yine bu aciz adamın kalan yaşamına ondan izinsiz birdenbire girip ona tutunduğun için sana minnettarım. Çıkmaz sokaklara sapmaktan başka bir şey bilmeyen hayatıma yön veriyorsun. Buralara hiç esmeyen rüzgarları getiriyorsun içinde bir sürü güzel şeylerle. Ve benim tek yapacağım şey zaten parçası eksik olan senden bir parça daha koparmak olacak. İşte bu yüzden kendimden nefret ediyorum.
---------------------------------------------------------
Telefonu elime aldım ve Ae Mi'yi aradım.
"Bugün boş musun?"
"Evet. Ben de seni bir şeyler yapalım mı diye arayacaktım."
"Ben de onun için aramıştım."
"O zaman bugün ben seni götürüyorum. Sportif ol!" deyip telefonu kapattı.
Ani sevinçlerini seviyordum. O kadar bulaşıcı bir etkisi var ki herkesi etkisi altına almayı başarabilir. Öyle konuşmaları ve davranışları var ki elini çenenin altına koyup izlemelik. Plansız yaşamaktan, aklına ne gelirse hemen moda girip onu yapmaktan, düşüncelerinin estiği yönü değiştirmeden anı yaşamaktan hoşlanır ve bunu başkalarına da aşılar. Ve ben yönetmen koltuğumu bu kıza devredip seyirci konumuna geçebilirdim.
Dediği gibi sportif bir şekilde giyindim onun aramasını beklemeye başladım. Ve beklediğim gibi beni arayınca telefonu açtım.
"Nerede kaldın Taehyung aramasam hiç harekete geçmeyecekmiş gibi öyle oturacak mısın sadece?"
"Aklında neler dönüyor senin?"
"Kıçını kaldırıp bir zahmet etsen de dışarı çıksan göreceksin."
"Tamam anlaşıldı, geliyorum." deyip telefonu kapattım.
Spor ayakkabılarımı giyip kapıyı açtığımda Ae Mi'yi gördüm. İki bisikletle birlikte benim gelmemi bekliyor bir yandan da ayakkabılarının çözülen bağcıklarını bağlıyordu. İşini bitirip ayağa kalktığında beni fark etti ve 'işte sürpriz' der gibi kollarını iki yana açtı. Soğuktan burnu kızarmıştı, saçlarını hastanedeyken yaptığının aksine açmış ve hemşire karakterinden çıkmış sporcu moduna girmişti.
Saçları dirseklerinin biraz üzerinde kalıyordu ve esen rüzgar her bir saç telinin aralarına girip onları tarıyordu. Onu izlemek zevkliydi, aurasının renkliliğini hissedebiliyordum. Kısacası farklı, ekstraydı.
"Hey bir saattir neyi izliyorsun, gelsene!" diye bağırınca film seyreder gibi izlediğim Ae Mi'den gözlerimi çekerek koşar adımlarla yanına gittim.
"Bu eski bisikletim, bu da yeni bisikletim ve iyi yanı da şu ki ikisi de sapasağlam. O günden sonra bir daha bisiklet sürmeye gidememiştim ben de hemen bir fikir yürüterek seni bu işe alet edebileceğimi düşündüm."
'O günden sonra' derken farklı bir tonlaması vardı. Hangi günden bahsettiğini biliyordum.
"Beni takip et." deyip bisikleti sürmeye başladı. Ben de diğerine binerek arkasından gitmeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CARPE DIEM // Kim Taehyung
FanfictionGeçmişi miydi hayatından vazgeçmesini sağlayan, ya da şimdisi miydi? Yoksa, geleceği miydi hayatını elinden alacak olan?