3.BÖLÜM / 2 'SAHTE OLGUNLUK'

352 127 15
                                    


Sanem Hanım ise evini seyreden bu genç adamın kim olduğunu uzaktan anlamasada yakına gelince hemen anladı. Yüzünde en ufak bir şaşkınlık izi olmaksızın, adımlarını daha sessiz ve yavaş bir şekilde atarken, yıllar sonra oğluna yönelttiği bakışları donuk ve yaşamsızdı.

"Evin hali de benim gibi... Devrildi devrilecek..."

Caner, bir anda irkilerek duyduğu sesin sahibine baktı. Çürüyüp giden eve nazaran annesinin hali gayet iyiydi. İlk başta hiç değişmediğini düşünsede daha sonra onun da geçip giden yıllardan nasibini aldığını fark etti. Genede annesinin öyle büyük bir değişimi yoktu onun nazarında.

"Korkma, sana bir şey olmaz. Sen herkesi gömersin..."

Son derece ciddi bir ses tonuyla konuşan Caner, annesiyle bir iki kelime konuşmak istemesine rağmen konuşamadı. Bir müddet derin bir sessizlik oluştu.
"Hoş geldin" diyen yoktu.
"Hoş bulduk" diyen de olmayacaktı. Birbirleriyle hiç anlaşamayan anne ve oğul sadece susmakla yetindiler.

Bakışları yeniden eski evininin üzerinde gezinmeye başladığı an da demin yaşadığı tuhaf hissi yaşadı ve buraya ait anılarının kutusunu tam da açacakken, içine bu kutuyu açmasını engelleyen başka bir his doğdu. Zaten Caner bu şehre adım attığından beridir, yaşadığı diğer şehirlerdeki anılarını unutmuştu.
Cinayet davalarını, yakalanmayan suçluları, arkadaşlarını, hatta Halaskar davasını bile unutmuştu. Aklında sadece Ela vardı. Şu an da düşündüğü tek dava onunkiydi...

Sanem Hanım, kollarını açıp; yıllardır görmediği oğluna sarılmak yerine ellerini kollarında birleştirerek zoraki bir şekilde ağzını oynattı;

"Niye geldin?"

Caner, annesinin bu sorusunu duymamazlıktan gelerek, adeta ağzıyla değilde, birkaç saniye önce evini yeniden kolaçan etmeye başlayan gözleriyle konuştu:

"Sanki yıllardır burada kimse yaşamamış...
Baksana, sanki her şey eski bir zaman düşünde..."

Annesi istifini bozmayarak eve baktı ve hiçbir şey söylemedi.
Bu kez gözlerini yavaşça seyrettiği viraneden çeken Caner, annesine bakarak konuşmasına devam ettiğinde, tavrı az önceki kadar ciddi değildi;

"Doğruyu söyle, ben gidince kavga edecek kimseyi bulamadığın için evi mi terk ettin? Yoksa 8 yılda bir ev nasıl bu hale gelebilir ki."

Annesi son cümleye kulak kabartarak; "8 yıl..." dedi şaşkınlıkla. Sesinin tonundan bile geçip giden yılları saymadığı belliydi.
Caner, bir anda tenhalaşan annesine baktığında fark ettiği ilk şey; Gözlerine inen uzak yalnızlığıydı. Dayanamayıp sordu:

"Yalnız mısın? Nerede o adam?"

Annesi katılaşan yüreğiyle gözlerini kaçırdı.

"Sana ne?"

Caner alaycı bir şekilde gülerek, kaşlarını çatıp baktı katı yürekli kadına;

"Hoşgeldin Sanem Hanım... Ben de diyordum ki nerede kaldı bu kadın. Seni merak edipte soranda kabahat zaten..."

Aralarına giren soğuklukla tartışmaya başladılar yeniden. Tahammülünü kaybedip de arkasını dönüp gitme isteği bir anda belirince, hareket etti ve tam da gidecekken annesi aynı soğuk ifadeyle, uzun bir zamandır kendisini rahatsız eden o şeyi söyledi:

"O kız buraya gene geldi."

Hızlıca annesinin yanına yaklaşıp, duyduklarını idrak etmeye çalışan Caner; şimdi annesi kovsa bile gitmeyecekti. Çünkü geliş amacını hatırlamıştı:

KİMLİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin