Bahar-
Sınanmak…Bazen en acele zamanında sıkışan trafikle, bazen kaldırıma parkedilmiş bi araba gördüğünde, veya daha kötüsü, sevgilinden ayrılıp bide üstüne anne babanızla kavga etmekle… Daha da kötüsü sağlığını kaybetmekle. Tabi örnekler daha da çoğaltılabilir, şuan basit ama beni çileden çıkarmaya yeten bir olayla karşı karşıya kaldığımı söyleyebilirim. Bilirim? Söyledim bile.
Yukarıdan gelen ‘’tak,tak,tak’’ sesleri beynimin içinde yankılandı adeta. Bütün geceyi uykusuz geçirmiş olmanın verdiği sinir ve gerginlikte kalktım yatağımdan.
Yanı başımda daima duran saatim sabahın henüz 9’unu gösterirken, sinirlerimin artması için bir sebep daha olduğunu düşündürdü bana.
Hiçte sakin olmayan bir tavırla dış kapıya yöneldim. Soğuk zemin ayağımı sızlattığında, geri dönüp ayıcıklı, oldukça çocuksu pantiflerimi giydim. Ne yani sabahın bu saatinde bunu düşünecek değildim ya?
Sakin olmaya çalışıyordum ama nafile. Hala kulağıma gelen sesler beni oldukça zorlamıştı sakinlik konusunda.
Birkaç kere kapıya vurup zile bastım. Ardından derin bi nefes alıp kapının açılmasını bekledim.‘’Buyrun’’ sonunda duymayı beklediğim sesti bu.
‘’Beyefendi saatin kaç olduğu hakkında bi fikriniz var mı?’’ direk konuya girmiştim. Birde durup daha önce hiç görmediğim bu adamı selamlayacak değildim heralde.
Ondan da bi sıcaklık görmemiştim zaten. Oldukça sert mizacı vardı. Mavi gözleri soğuk havada bile insanın içini ısıtabilecek cinstendi ama bakışları bi o kadar korkunç. Küstahça kolundaki saate bakıp cevap verdi.‘’Saat dokuz. Bunu sormak için mi geldiniz?’’ Gözlerini yüzümden çekip kısa bir gezintiye çıkardı bakışlarını. Ah! Ayaklarımı gizlemek için büyük bir çaba sarfetmek istiyordum ama ne yapsam saklayamayacağımı çok iyi biliyordum. O yüzden üste çıkıp onu yerin dibine sokmak en mantıklı seçenekti.
‘’Sabahın 9’unda bu kadar gürültü yapamazsınız. Bunu söylemek için geldim’’
Alt dudağını ısırıp mahçup sayılabilecek bir ifadeyle baktı yüzüme.
‘’Kusura bakmayın, henüz dün taşındım. Yerleşmeye çalışıyorum’’
Hiç anlayışla karşılayacak günümde değildim.
‘’Yerleşmek için daha uygun saatleri seçin o zaman. Bi daha tekrarlanmazsa iyi olur’’ arkamı dönüp zafer kazanmış edasıyla yürüdüm.
‘’Hoşbuldum’’ gayet manidar bi ses tonuyla söylemişti. Terbiyesizlik miydi şimdi yaptığım? Yok canım ne alakası var. Asıl onun yaptığı terbiyesizlikti.Pişman olma Bahar!
Arkamı dönüp yüzümü buruşturarak yarım bi gülümseme yolladım. Buda ikinci zaferim olsun. Ne yapayım gıcıklığım tutunca tam tutuyor.
Merdivenlerden hızla inip evin önüne geldiğimde gördüğüm manzara sinirden delirmeme yetmişti. Çığlık atarak saçımı başımı yolmak istiyordum. Anahtarımı almayı unutmuştum. Anahtar, telefon. Evden çıkarken bi bu pantiflerimi almayı mı akıl edebilmiştim yani? Öfkeyle bir tekme savurdum kapıya.
Duyduğum ayak seslerine kulak verip arkamı döndüğümde, şuan da görmek isteyeceğim en son kişiyi gördüm. Biraz önce zafer gülüşü attığımı düşünüp atarlandığım adam.‘’Bi sorun mu var?’’
‘’Yok sorun falan sen işine bak ‘’ ne çok isterdim o an gerçekten bunları söylemeyi.
‘’Anahtarım içerde kalmışta’’ demekle yetindim sadece.Eliyle burnuna dokunuyor. Alttan da gülümsemeyi ihmal etmiyor tabi. Belanı bulmuşsun der gibi bi surat ifadesi var.
‘’İsterseniz ben bi bakıyım’’
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİNİN GÖLGESİNDE (YavBah)
Fanfiction"Seni çok özledim "dedi adam.Kadın duymadı bile, tüm olanlardan habersiz boş gözlerle baktı etrafına...Birinin soluk alıp verişini hissedebiliyordu, korkup öylece sindi köşeye. Kalbini tutup bu hissin geçmesini beklemekle yetindi... YavuzBahar aşkın...