2 yıl önce: kabus günü 2
O öldü.Hani hayatın dönüm noktaları vardır. Bu dönüm noktalarında ya mutsuzluktan, mutlu bir hayata geçersin. Ya da mutlu bir hayattan mutsuz bir hayata. Ben mutsuz, acı ve kabus gibi bir hayata geçtim. Benim dönüm noktam Burağımın ölümüydü..
Gözlerimi yavaşça açarken beyaz bir tavan vardı önümde. Hiçbirşeyden habersiz tavanı izledim bir süre. Düşündüm. Neler oldu, ben ne ara buraya geldim, ne oldu?
Herşey bir bir aklıma gelirken acı bir nefes aldım. Hemen başımı kaldırıp elimdeki seruma sonra da bulunduğum yere baktım. Ben bir hastane odasındayım ve tam yan koltukta uyuyan bir adam var.
Kafamı üstüme çevirip üstünde kanlar olan elbiseme baktım. O zaman geldi herşey aklıma. Burak. Burak öldü mü?
Hemen acıya aldırmadan elimden serumu çözdüm. Normalde olsa onu çıkartamazdım. Korkardım. Ama artık korkmak yoktu. Hayat sana kabusu yaşatmak istiyorsa sende ona ayak uydurucaktın.
Hemen koltuktaki adamın başına gidip uyandırmaya çalıştım. Mantıklı hareket etmem gerekiyordu. Çıkıp Burak'ı aramaya kalksam deli sanarlardı. Bulamazdım da.
Adam irkilerek uyanınca
"Uyandın demek." dedi soğukça.
"Evet uyandım. Burak nerde?"
"Otur konuşalım."
"Konuşmakta. Oturmakta istemiyorum. Sadece Burak nerde?!"
"Elini kanattın işte. Niye çıkartıyorsun o serumu?" bunu söylerken bile sert olan bir adamdı. Gözlerinde hiçbişey yoktu. Hiçbir duygu kırıntısı. Boştu.
"Bak sadece Burak'ın nerde olduğunu söyle. Yoksa çıkıp ben aricam."
"Sakin ol konuşalım."
"Ya sakinim anlat iştee! Ölmedi de! Kabus gördün de! Uyuyor odasında de!! Nolur!"
Boğazımı kesiyorlarmışçasına acırken aldırmamaya çalışıyordum. Ama canım çok acıyordu bağırınca.
Kolumdan tutup yatağa oturttu.
"Bekle burada. Kıpırdarsan hiç öğrenemezsin onu" inanmamıştım bu söylediğine ama Burak 'in karşısına güçlü çıkmalıydım. Odaya bir hemşire ile girerken onları izledim. Hemşire önce serumuma baktı sonra da kanattığım dudağımdaki pansumanıma. O adama dönüp,
"Herşey yolunda. Serumu bitmişti zaten. Sadece dinlenmesi gerek. Geçmiş olsun." diyerek odadan çıktı. O çıktığı anda odaya ağlayarak giren anneme ve ardından soğukkanlılıkla bakan babam girdi. Annem koşup bana sarılınca karşılık veremedim. O kadar güçsüzdüm ki. Yanağımdan akan yaşa aldırmadan.
"O nerde?" dedim. Annem benden ayrılıp göz yaşımı sildikten sonra;
"Bak hayatım. Senden bunu saklamayı doğru bulmuyorum. Ama söylemek zorundayım. Çok üzücü biliyorum ama..." gözyaşları arasında konuşurken tepkisizce izledim. O siyah torbaya koyduklarını hatırlıyorum. Ama inanmak istemiyorum. Belki uyandı sonradan. Her zaman kalbimde bir umut vardır benim. Şimdi... Şimdi neden olmasın?
Annem başını eğip içi acıyarak;
"O.. O öldü."
O öldü.
O öldü.
O öldü.
Beynimin içinde bu kelime tekrarlanırken;"Yalan söylüyorsunuz! O nerde? Gitmek istiyorum yanına!"
"Hayatım sakin ol. Lütfen!"
"Gitmedi o bırakmadı beni! Uyandı! Ölmedi! Bırak! Bırak bulucam onu!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KABUS
Ficción GeneralCanınızdan çok sevdiğiniz insan kollarınızda can verdi mi? Her gün attığına şükrettiğiniz kalbi kollarınızda atmayı bıraktı mı? Boğazınız yırtılana kadar çığlık attınız mı? Ölmeyi istediniz mi? Ben hepsini yaşadım.. Tüm bunların KABUS olmasını diled...