Bakış açım hiç değişmedi. Sadece artık kendimi daha net kabul ediyorum. Hani büyüdün artık derler ya, aslında hiç bir şey değişmiyor. Karşılaştığın olaylar farklı ama olaylara verilen cevap sen, senin kişiliğin. Öğrendiklerini yorumlayan, tepkileri oluşturan da sensin.
Pek çok kişi ve onların kişilik yapıları, tepkiler, davranışlar. Hayatımıza olan etkileri, yol ayrımları, karar zamanları. İşin kolayına kaçabiliriz. Karşımdaki davranış yüzünde böyle yaptım diyebiliriz. Ama asıl olan kararı bizim vermiş olmamız. Yapacağımız şeye, davranışa, gülmeye, öfkelenmeye, azarlamaya, dışlamaya veya geri çekilmeye. Bunların her biri kendi seçimimiz.
Bazen kendime başka seçeneğin yoktu, olaylar bu yöndeydi diyorum. Gerçekçi olmak gerekirse aslında her olayda en az içi iki seçenek var. Yapmak zorunda hissettiğin, sana en doğru ya da en yakın gelen oluyor.
Güçlü olmak zorunda değiliz ya da mücadele etmek. Bazen kenara çekilip sadece dinlenmek ve gözlemlemek isteriz. Bunun doğruluğunu ya da yanlışlığını tartışmak yersiz. O an yapabileceğimiz, gücümüzün yettiği. Galiba tek yapmamız gereken bu kararın bize ait olduğu. Mükemmel olmadığımız. Kendimizi kabul etmemiz. Hani bazen doğan görünmek isteriz ama şahinizdir. Şahin olarak mutlu olmak.
Genelde mükemmeliyetçi bir yapım olduğunu belirtiyorlar. Ancak bu durumu karşımdakilere karşı değil kendime karşı kullanıyor olmam beni en çok yoran şey. ''Kendine karşı neden bu kadar acımasızsın. Sonuçta sende bir insansın. Her kararın doğru sonuçlar doğurmayabilir. '' Bu cümleleri duyduğumda önce çok şaşırmıştım. Başkaların hataları normal geliyordu. Onlara karşı anlayışlı ve affedici olabiliyordum. Kendimde ise olay çok farklıydı. Neden, neden, neden soruları. Neden böyle bir karar aldın ? Neden bu davranışı yaptın ? Neden bunu söyledin ? Neden bunları yapmadın ?. Bu soruların hepside kendimeydi. Neden farkındalığım olduğu halde bu davranışta bulundum ?.
Bazen affettiğim kişilere ve olaylara inanamazsınız. Olabilir insanız nede olsa dediğim ve karşımdakini dinlediğim, affettiğim. Canımın çok acımasına rağmen herkesin kendini ifade etme hakkı var deyip dinlediğim insanlar.
Yaptığım tek şey onları olduğu gibi kabul etmek. Bana zarar verdiklerini düşündüklerimi hayatımdan uzak tutmak, uzak tutamadıklarıma karşı mesafeli olmak. Yeri geldiğinde kızmak ve sinirlenmek, ama o ana takılı kalmamak.
Ha birde beslenmek. Sevgiyle. Her türlü sevgiyle. Karşılaştığım olaya karşı bu beslenmemin düzeyi ve miktarı da değişiyor tabi. Ne kadar acıkırsanız o kadar yemek yersiniz gibi. Bazen etrafımda gördüğüm ağaç dibinde veya çimlerin arasında belirmiş bir mantar, bazen yerde yatan bir köpek, size bakan bir kedi, gökyüzündeki beyaz bir bulut, bir bebek, bir tebessüm, bazende sizi seven kişinin ilgisi.