Bölüm 1 : KANLI PİYANO

37 7 2
                                    

Yoongi'den

Zevkliydi.

Üvey kardeşim önümde can çekişirken sadece ona bakıyor , kanlı elleriyle piyanodan destek alarak kalkmaya çalışmasını izliyordum. Tuşlardan ahenksiz sesler çıkıyor , bu sesler kulaklarımı tırmalıyordu. Ayağa kalkıp bana doğru yürümeye çalışsa da beceremeyip yere düştü. Yerde çaresizce kıvranırken tek yaptığım , ölüm denen şeyin onu almasını beklemek oldu. Elimdeki ucu sivri taşa baktım. Onun kanları ellerimdeydi. Bundan zevk aldığım için bir yanım kötü hissettiriyordu. Elimdeki taş yüksek bir gürültüyle yere düştüğünde abime yaklaştım. Bir şeyler mırıldanıyordu.

" Lütfen Yoongi ! Söz veriyorum bir daha kılına dahi dokunmayacağım. " Tişörtümün kollarına yüzümü sildim. Neden ağlıyordum ? Elimde olan son güçle onu kurtarmaya çalıştım. Ama bu adil miydi ? O beni yıllardır döverken , yaralarken , harçlığımı alırken onu kurtarmaya çalışmam adil miydi ? Ellerimi yavaşça üzerinden çektim. Kendimle savaşıyordum. Abim boş gözlerle bana bakarken gelen son bir titremeyle gözleri kaydı. Hemen elimi atıp nabzını yokladım. Tek bir hareket dahi yoktu. Tebessüm etmiştim , dışarıdan boş bir tebessüm gibi görünse de içerisinde bir çok duyguyu barındırıyordu. Başucundan kalkıp kanlarla renklenmiş piyanoya ilerledim. Üzerindeki kanlar kurumuştu. Ellerimi tuşlarda gezdirirken tabureye oturdum. Son bir kez daha abimi inceledikten sonra Beethoven'ın Moonlight Sonatı'nı (Op. 27 No. 22 ) çalmaya başladım. Ellerimde bulunan kanlar piyanoyu daha da renklendirirken kendimi kaybediyor gibiydim. Gözlerimi kapatarak az önce Olanları tekrar kafamda geçirirken aniden açılan kapıyla şarkı yarıda kesilmiş , korkuyla oturduğum yerden düşmüştüm. Ben ne olduğunu anlamadan boynuma dolanan yapma tırnaklı eller onun geldiğine işaretti. Tırnakları boğazımı çiziyor , yakıcı bir acıya neden oluyordu. Nefesimin sınırına dayanmıştım.

" Y-Yapma..." Fısıltı gibi çıkan sesime lanet ettim. Bilincim kapanıyor gibiydi. Görüşüm artık netleşmiyordu. Uyumak istiyordum. Ayaklarım yerden kesildiğinde bilincim kapandı.

Ve sonu görünmeyen bir karanlığın içine daldım.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

1 Hafta sonra

Yoongi'den

Koridorlarda küçük adımlarla yürüyordum. Boynum hala acıyordu ama alışmıştım. Tam o günün ertesi gününde beni akıl hastanesine yatırdılar. Deli olduğumu sanıyorlardı. Ama ben deli değildim ve bunu çok iyi biliyordum. Kafeteryaya indiğimde Namjoon her zamanki yerinde oturmuş , yemeğiyle oynuyordu. Yemeğimi alıp yanına oturdum. Saçlarını karıştırıp yemek tepsisini önünden ittirdi.

" Yemeyeceğim..." Önümdeki makarnaya bakıp iç çektim. Bir anda masaya sertçe bırakılan tepsinin sahibine kaşlarımı çatarak kafamı kaldırdım. Gözleri dolu dolu olan Kyungsoo'yu gördüğümde dudağımı ısırdım. Yine bir kriz geçirmiş , ya da geçirecekti. Namjoon'un demin ki umursamaz tavrından eser kalmamıştı.

" Sen iyi misin ? " Bir şey demeden oturup yemeğini yemeye başladı. O zaman görmüştüm. Bileklerinde yara izleri ve morluklar vardı.

" Kyungsoo , lütfen elini bana uzat. " Kyungsoo bana baktı.

" O-olmaz. " Namjoon da anlamıştı. Sinirle masadaki kaşıklardan birine saldırıp yamultmaya başladı. Ben de Kyungsoo'nun boşluğundan yaralandım ve elinden tutup kendime çektim.

" Doktorun yine dövdü değil mi ? " gözleri dolu olan Kyungsoo artık ağlıyordu. Bileğinde bulunan yaralar 10 yaşındaki bir çocuğa göre fazlaydı. Tanrı aşkına biz daha 10 yaşındaydık ! Birini nasıl teselli edeceğimi bilmiyordum. O yüzden susup ağlamasını izledim. Namjoon bir şey demiyordu. Kafeteryanın uğultusu arasında bir çığlık yükselirken ben her zamanki gibi yerimden fırladım. Kesinlikle yine bir hasta kendini öldürmeye çalışıyordu. Araya karışarak olayı izlemeye başladım. Boynuna çatal saplamıştı. En kısa zamanda ölecekti ama aptal doktorlar onu kurtarmaya çalışacaklardı. Omuz silkip geldiğim yerden geri çıktım. Namjoon gözlüklerini siliyordu. Beni görünce gözlüklerini takıp kaşlarını çattı.

" Yoongi sana böyle şeyleri umursamaman gerektiğini söyledim. Buradan çıkmak istiyorsan bazı zevklerinden vazgeçmelisin. " kafamı salladım. Saatim çaldığında psikiyatristim ile görüşme zamanımın geldiği yere yürümeye başladım. Namjoon da yanımdaydı. Buraya geldiğimden beri bana arkadaşlık ediyor , bu nedenle aramızdaki bağın her geçen gün daha da güçlendiğini hissediyordum. Beni doktorun kapısına kadar getirip bıraktı. Ellerini omuzlarıma yerleştirdiğinde aramızdaki boy farkının ne kadar çok olduğunu anlasam da bir şey demedim.

" Lütfen kendine dikkat et. " Bana sıkıca sarıldığında şoktan hareket edememiştim. İlk kez şidddet dışında bir şekilde başkasıyla tensel temasta bulunuyordum. Titredim. Namjoon bunu anlayıp geri çekildi. Elleri ensesine gitmişti.

" Ş-şey üzgünüm. " Koşarak yanımdan uzaklaşırken mırıldandım.

" S-sorun değildi. "

Gerçekten de sorun değil miydi ?

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Namjoon'dan

Kaçıyordum. Her şeyden , herkesten. Ona neden sarılmıştım bir fikrim yoktu. Onu kardeşim gibi gördüğüm doğruydu , ama o beni nesi olarak görüyordu ? Belki de ona bunu sormalıydım. Terapi saatim gelmişti, hatta geçiyordu ama bu kimin umrunda ? İlk olarak benim odama bakacakları için yine Yoongi'nin odasına gidecektim. Bir şarkı mırıldanarak odamın zıttı olan yerdeki odaya yürümeye başladım. Doktorum herkesin doktoru gibi dövüyordu. Bulunca da dövecekti de. Bir hafta daha sırtımda o deri kemerin izlerini taşımaya dayanamazdım. Gözlüğümü düzeltip elimde tuttuğumu yeni fark ettiğim defteri göğsüme bastırdım. İçinde şarkı sözlerimi , şiirlerimi , tüm sırlarımı barındırıyordu o eski defter. Eski doktorumdan arakladığım mp3 ve kulaklığı takıp boş koridorda dans etmeye başladım. Yakamdan çekilmem ile neye uğradığımı şaşırarak koşmaya çalıştım. Ama bir adım bile atamıyordum. Kahkahasını duymak içimi titretmişti.

" Demek bir haftadır yanıma gelmek yerine köpek gibi geziyorsun ha ? " Kulaklığı cebime geri tıkıştırıp doktoruma döndüm.

" Evet , geziyorum. Köpek gibi gezmek senin terapine gelmekten daha iyidir ! " Başım yana savruldu. Eli havada asılı kalmıştı. Yine oluyordu işte. Ağlayacaktım. Ellerimle yüzümü gizledim. Ben hep güçsüzdüm , hep zayıftım.

Hayır güçsüz değilsin.

Kafamı kaldırıp ellerim arasından etrafıma bakındım. Doktordan başkası yoktu. O zaman kimdi o? Neredeydi ?

Ben senim Namjoon. Kafanın içindeyim. Beni dinle.

Tanrım şimdi de deliriyordum. Ben kendimle konuşurken aniden gelen yumruk beni karşı duvara savurmuştu. Yere yığılıp kalmıştım. Karnıma yediğim ardı ardına gelen tekmeler nefesimin kesilmesine neden oluyordu.

Ona karşı koyabilirsin !

Ayağa kalkmaya çalıştım. Kalkıp dengemi sağladığımda kırılan gözlüğümü alıp bir kenara fırlattım. Defterimi de bir kenara koyduktan sonra ağzımı silip mırıldandım.

" Artık dayak yeme devri bitti. Şimdi gel buraya seni şerefsiz ! "

Selamlar
Yeni bir kitap ile karşınızdayım. Öncelikle bu bölümü thundertwins8 e yani kankama ithaf ediyorum. Umarım beğenirsiniz. Yorum ve oylarınızı esirgemeyin lütfen.
Şimdilik hoşçakalın...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 05, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

THE KİNG Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin