yirmi birinci bölüm

5.8K 269 125
                                    

Halim çok perişan bağrım yaralı
şu dünyada bir yar sevdim el aldı
Konuşacak eşim dostum kalmadı

*

"Bebeği kaybettik." diyen doktorla az önce Botan'ın getirdiği ayakta durmakta zorluk çeken Gülsüm Xanım kendini düşünmeden yere bıraktı.

"Benim bahtsız yavrum." dedi hastane koridorunu çığlıklarıyla inletirken "Benim kızım bu acıyla nasıl yaşar, benim evladım buna nasıl dayanır?"

Gözünde yaş kalmayan Evin, Gülsüm Xanım'ın yanına çökerken Botan boş bir sandalyeye oturmuştu. Kardeşinin bir bebek özlemiyle uzun zamandır yanıp kavrulduğunu biliyordu, hayalini kurduğu şeye kavuşacağını ise daha bir kaç gün önce duymuş kırgın olduğu kardeşine gitmemek için kendini zor tutmuştu. İlk adımı ondan bekliyordu, bir özürle kolları arasına alacaktı değerlisini. Ama olmamıştı, geç bulmuş çabuk kaybetmişlerdi.

"Ne yaptın Allahın belası?" diye bir bağırtı koptu o sırada sadece hıçkırıkların ve ağlayışların hakim olduğu koridorda, Beritan yerde oturan Mirhan'ın yakalarına yapışırken adam sadece başını eğmiş yeri izliyordu.

Botan öfkeli adımlarını oraya yöneltmişken bir çığlık duyuldu önünde durdukları kapısı kapalı odadan. Yürek dağlayan, acı kokan bir ses... Herkesin canından bir parça alan, kendi canını kaybeden bir kadının sesi...

"Bırakmaz!" diye can havliyle atılan çığlık...

"Ben yavruma daha yeni kavuşmuşken o beni bırakmaz!"

İşte o an Beritan'ın Mirhan'ın yakasındaki elleri düştü, Mirhan'ın güç aldığı bacakları onu yenilgiye uğrattı, Botan her şeyi unuttu, Evin hıçkırıklarını serbest bıraktı.

O gün o koridor bir çok acıya şahit oldu, hiçbiri de Asmin'in ki kadar yakmadı yıkmadı.

*

"İyiyim ben." dedi düz bir sesle, yaşanan olayların üzerinden tam tamına 2 hafta geçmişti, gün olarak 14 gün.

Alışmıştı Asmin elinde başka bir seçeneği olmadığından, kaybetmişti daha kavuşamadığı yavrusunu. Bir kere öpüp koklayamamıştı, en azından bir kere kucağına alsa evlat kokusu neymiş bir bilseydi... Bir kere anne olmayı tatsaydı ya.

Varlığını öğrendiğinden beri onun için renk renk kazaklar örmüştü, küçücük ayakları için patikler, yumuk elleri üşümesin diye aldığı eldivenler... Ne çok beklemişti o anı, annesinin ona söylediği ninnileri bebeğine söylemek için ne çok beklemişti...

Sonra canım dediği almıştı canını.
Bir hatasıyla evliliğini yıkmıştı, karısını yakmıştı, bebeğinin katili olmuştu. Tüm yolları tıkamak değil silmişti Mirhan. Ayakları çıplak olsa önünde iki yol olsa Asmin'in, Mirhan'a gideceği yolun üstü pamuktan olsa, diğeri ise taştan, taşlı yolu tercih ederdi bu saatten sonra Asmin. İşte öyle bir bitişti, öyle bir siliş...

Asmin'in bugünlerdeki tek dayanağı olan Gülsüm Xanım kızını eve götüremediği için kendisi konağa gelmişti. Kimseyle konuşmuyor, kızının yanında kalıyor onun dışında bu odadan dışarı bir adım atmıyordu.

"Yavrum." dedi elleri kızının koyu sarı saçlarını bulurken.

"Toparla kendini gülüm, bahar çiçeğim. Toparla ananı daha fazla üzme, her şeyin bir çaresi bulunur." dediğinde Asmin saçlarındaki eli tutmuş avuç içine bir öpücük kondurmuştu.

YARIM KALAN (KUMA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin