XVI/aşık oldum

5.7K 630 101
                                    

Hava kararalı birkaç saat oluyordu. Ben ise hala bu lanet olasıca salonda, duş aldığı için saçları ıslak kalan Jimin ile oturuyordum. Havuz alanında değildik, havuza ve giyinme odasına giden koridorda yere kadar uzanan geniş pencerenin önüne yerleştirilen siyah deri kanepenin üzerinde iki ayrı uçta oturuyorduk. Jimin lekeli camlardan sessizliğe gömülmüş arka sokağı izliyordu, ben ise onu. Belki yarım saattir böylece oturuyorduk, hiçbir şey konuşmadan, gözlerimiz denk bile düşmeden.

Herkesi iyi olduğuna dair ikna ettiğinde herkesi buradan yollamıştı. Sadece ben inanmamıştım. İyi olduğuna sadece ben inanmamıştım. Ellerinde tuttuğu anahtarı mindeein üzerine fırlatırken kafasını pencereden çekti ve direk olarak gözlerimin içine baktı. Zaten ona bakıyor oluşumdan ötürü gerçekleşen bu an kısa bir an için garip gelmişti.

"Evine git, Jungkook." Bakışlarını indirdi ve yeniden buraya ait olduğunu tahmin ettiğim anahtarlarla oynadı. Çıkardığı aptal sesler sinirimi bozuyordu.

"Burada tek başına ne yapacaksın, Jimin? İyi görünmüyorsun." Sessiz kaldı. Dudaklarını diliyle ıslattı ve birbirine bastırdı. Bir şeyleri içinde tutuyor gibiydi. Onu, ondan koparacak bir şeyleri içinde saklı tutuyordu ve ben ne olduğunu deli gibi öğrenmek istiyordum.

"Bana anlatabilirsin. Seni dinlerim. Seni sabaha kadar dinlerim Jimin." Gözlerimin içine küçük bir umut kırıntısını giyinerek baktığı gözleri, dalıp gittiği karanlık sokaklardan bile ıssızdı. Jimin için ilk defa böylesine hazır hissediyordum. Sorun her neyse umursamadan kollarının arasına sokularak ona kocaman bir sarılma vermek istiyordum.

"İçinde tuttuğun şey her neyse seni yiyip bitiriyor, değil mi? Birilerine anlatmak istiyorsun. Birileriyle çaresizliğini paylaşmak istiyorsun çünkü tek bir beden için bu kadarı fazla. Biliyorum, yemin ederim anlıyorum seni." Alt dudağımı ısırdım ve aşağıya inen bakışlarından aldığım cesaretle devam ettim.

"Paylaş benimle. İçine dökülen şey her neyse kucakla ve kollarıma bırak. Kollarımda olmasını istediğim her ne kadar sen olsan da, senin için bunu da yapabilirim." Bakışları bir kere daha buldu yüzümü. Artık bakmıyordu, görüyordu. Ona olan savunmasızlığımı görüyordu.

"Ben," Dili, dolgun dudaklarının etrafında bir kere daha gezindi. Kırmızı birer leke gibi gölge düşürdü gözlerimin önüne dudakları.

Ömrümden ömür götüren o bir çift kırmızı dudakları...

"İki yıl önce sıradan bir marinada çalışıyordum." Derin bir nefes alarak cümlesini bitirdiğinde anlatacağını anladım. Bana kendini açacaktı, benimle paylaşacaktı. Heyecanla çarpan kalbime rağmen ona doğru kaydım kanepede. Aramızda sadece birkaç karışlık mesafe kaldı. Nefesimi tuttum ve onun o güzel dudaklarından dökülecek kelimeleri beklemeye başladım.

"Oranın güvenlik görevlisiydim, benimle birlikte çalışan samimi olduğum birkaç arkadaşım vardı. Her akşam mesai sonrası bir araya gelir takılır eve dönerdik. Aralarında birinin tıpkı benim gibi dalgıçlık sertifikası vardı. Denizi çok sevdiğim için çocukluğumdan beri suyla haşır neşir olmuştum. Denizin altı her zaman ilgi çekici gelmişti bana. Bu yüzden liseden mezun olduğumda reşit olur olmaz kursa yazıldım ve sertifika aldım. Ara sıra bir araya geldiğimizde marinada bizden başka biri kalmadığında yatlardan birini çözüp açılırdık." Duraklayıp kırık bir şekilde gülümsedi ve pencereden dışarı baktı. Onun o keskin çene hattını izleme fırsatı bulmuş olmakla birlikte geri kalanını bir an önce anlatması için sabırsızlıkla bekliyordum.

"Dört kişiydik. İkisi böyle şeylerden anlamazdı, yatta oturup bir şeyler içerken manzaranın tadını çıkarırdı. Biz ise suyun dibine dalar birkaç saat boyunca çıkmazdık. O gece," Sesi titreyerek cümlesi yarıda kesildiğinde tutuk bir nefes çekti ciğerlerine. Ben ise ona biraz daha yaklaştım. Dolan gözlerini görmemek imkansızdı. Yeniden önüne düşen bakışları anahtarı tuttu. Tıpkı onun gibi aşağıya baktım ve ellerinin arasındaki anahtarı çekip arkama fırlattım. Sağ elimi ellerinin arasına sıkıştırdığımda avucumun içinde küçücük kalan parmaklarını sarmaladım. Bu görüntüye bakarak gülümsedi yeniden. Kırık bir gülümseme dudaklarından geçti, kirpiklerime kondu.

kairos ¦ jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin