Tövbe

51 8 2
                                    


TÖVBE VE ÖNEMİ

Yaratıkların en mükemmeli olan insana yüce Allah, çeşitli özellikler ve farklı güzellikler vermiştir. İnsan iyi ve kötü, hayır ve şer, sevap ve günah olan şeyleri yapabilecek yetenekte yaratılmıştır. Günahsız olarak doğan insan, ergenlik çağından sonra nefsine ve şeytana uyarak günah işleyebilir. Bu itibarla Allah'ın koruması altında bulunan Peygamberler hariç bütün insanların az çok günahı vardır. Peygamberimizin (a.s.)
كل بني ادم خطاء
“Ademoğullarının hepsi günahkardır” hadisi bu gerçeği ifade etmektedir.
Günah işleyebilen bir varlık olması nedeniyle Yüce Allah günahtan kurtuluş yolu olarak "tövbe kapısını" insanlara açmıştır. Her insanın tövbeye ihtiyacı vardır. Önemli olan hiç günah işlememek değil günahta ısrar etmemektir. Peygamberimizin
خير الخطائين التوابون
"Günahkârların en hayırlısı tövbe edenlerdir " hadisi buna işaret etmektedir.
Müslüman’ın günahlarına tövbe etmesi dînî bir görevdir. Bu görev ömür boyunca devam eder. Beşer olarak günah işlemekten tamamen kendimizi koruyamayız. Ancak hatalarımız ve işlediğimiz günahlar bizi huzursuz eder, bir çıkış yolu ararız. İşte böyle bir durumda Yüce Rabbimiz bize aradığımız o çıkış yolunu göstermiş, bize mutluluk verecek, günahların affına vesile olacak tövbe kapısını ardına kadar açmıştır, yeter ki insan tövbe etsin, Allah'a yönelebilsin.
I. TÖVBENİN TANIMI
Sözlükte "dönmek ve vazgeçmek" anlamına gelen ve daha çok Allah’a dönme ve yönelmeyi ifade eden "tövbe"; “günah ve hataların verdiği iç sancısı ve kötü huyları iyi huylarla değiştirmedir.”
Din ıstılahında "tövbe"; insanın işlediği günahını anlayıp, onu bırakması ve Allah’a dönüp O'ndan, yaptığı kötülüğü ve işlediği günahı affedip bağışlamasını dilemesi, pişman olduğunu da belirterek yalnız O'na yalvarması demektir.
"Tövbe"; kişinin şirk, küfür ve nifaktan îmana, isyandan itaate, günahtan sevaba, yanlıştan doğruya yönelmesidir. Bu itibarla tövbe, imanın ilk makamı, hak yolculuğunun başlangıcı ve Allah'a ulaşma kapısının anahtarıdır.
Tövbe, sırf günah olduğu için pişmanlık duyularak o günahtan vazgeçmektir. Günah işlemiş olmaktan dolayı vicdanında oluşan tepkiden dolayı değil de bedenine, malına veya şerefine zarar verme gibi bir endişeden veya umduğu bir dünya menfaatini elde etmek arzusundan dolayı kötülükten vazgeçmek tövbe değildir. Asıl tövbe, menfaatini görse dahi yaptığı günahın çirkinliğini hissedip ondan vazgeçmektir. Bir sahâbînin, sorusu üzerine Peygamberimiz günahı,
الاثم ما حاك في نفسك و كرهت ان يطلع عليه الناس
"Günah, vicdanını tırmalayıp, seni huzursuz eden ve insanların bilmesini istemediğin şeydir" şeklinde tanımlamıştır.
II. TÖVBENİN ÖNEMİ
Tövbe, günah işleyen insanın kurtuluş ve Allah'a sığınma kapısıdır. Bu kapıya muhtaç olmayan hiçbir insan yoktur.
لو لم تذنبوا لذهب الله بكم و لجاء بقوم يذنبون فيستغفرون الله فيغفر لهم
“Eğer siz günah işlememiş olsaydınız Allah sizi yok eder, başka bir kavim getirir, onlar günah işlerler, günahlarının bağışlanmasını Allah'tan isterler, Allah da onları bağışlar" anlamındaki hadis bu gerçeğe işaret etmektedir.
Kur'ân'ı Kerîm'de pek çok âyette yüce Allah ve bir çok hadis-i şerifte Peygamberimiz (a.s.) tövbe etmeyi emretmektedir:
و توبوا الى الله جميعا ايه المؤمنون لعلكم تفلحون
“Ey müminler! Hepiniz Allah’a tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz” (Nur, 24/31).
يا ايها الناس توبوا الى الله و استغفروه فاني اتوب في اليوم ماة مرة
"Ey insanlar! Allah'a tövbe edip O'ndan af dileyiniz. Zira ben O'na günde yüz defa tövbe ediyorum."
و الله لاستغفر الله و اتوب اليه في اليوم اكثر من سبعين مرة
"Vallahi ben günde yetmiş defadan fazla Allah'tan beni bağışlamasını diliyor, tövbe ediyorum."
Anlamındaki âyet ve hadisler, işlediğimiz günaha mutlaka tövbe etmemiz gerektiğini ifade etmektedir. Tövbe etmek, hem Allah ve Peygambere itaattir hem de günahlardan kurtuluştur. Tövbe etmeyen insan kendisine zulmetmiş olur.
و من لم يتب فولئك هم الظا لمو ن
"Kim tövbe etmezse işte onlar zalimlerin ta kendileridir" (Hucûrat, 49/11) anlamındaki âyet bunun delilidir.
Kur'ân-ı Kerîm'da, işlenen günahlara tövbe etme ile ilgili örnekler vardır.
Yüce Allah Adem (a.s.) ve eşini cennete koymuş ve orada her türlü nimetten yiyip içebileceğini bildirmiş, imtihan için bir ağacın meyvesinden yemeyi yasaklamış ve
و لا تقربا هذه الشجرة فتكونا من الظالمين
"…Şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz" (Bakara, 2/35) buyurmuştur. Adem (a.s.) ve eşi Şeytana kanarak bu yasağa riayet edememişlerdir (Bakara, 2/36). Adem (a.s.) ve eşi yaptığına pişman olmuşlar ve günahlarına tövbe etmişlerdir:
فَتَلَقَّى آدَمُ مِنْ رَبِّهِ كَلِمَاتٍ فَتَابَ عَلَيْهِ "
Adem (vahiy yoluyla) Rabbinden bir takım kelimeler aldı ve O'na tövbe etti …(Bakara, 2/37) .
قالا ربنا ظلمنا انفسنا و ان لم تغفر لنا و ترحمنا لنكونن من الخاسرين
"Rabbimiz! Biz nefsimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen mutlaka biz ziyana uğrayanlardan oluruz' diye yalvardılar" (A'râf, 7/23). Allah da onların tövbelerini kabul etti.
Musa (a.s.) birine bir yumruk vurmuş ve adam ölüvermiştir (Kasas, 28/15). Bunun üzerine,
قال رب اني ظلمت نفسي فاغفرلي فغفر له
"Rabbim, ben nefsime zulmettim, beni bağışla (diye) yalvarmış Allah da onu bağışlamıştır" (Kasas,28/16).
Zikrettiğimiz ayet ve hadisler, tövbe etmenin gerekliliğini, verdiğimiz örnekler ise yapılan tövbeleri Allah'ın kabul ettiğini ifade etmektedir.
III. TÖVBE’NİN UNSURLARI
Tövbenin üç unsuru varıdır: a) Tövbe etmeyi gerektiren günah b) Günaha tövbe eden insan c) Tövbeyi kabul eden Allah.
1. Tövbe etmeyi gerektiren günah
Tövbenin söz konusu olabilmesi için işlenmiş bir günahın bulunması gerekir. Günah, Kur'ân-ı Kerim'de "büyük günah" ve "küçük günah" olmak üzere iki çeşit olarak zikredilmiştir:
ان تجتنبوا كبائر ما تنهون عنه نكفر عنكم سيئاتكم و ند خلكم مد خلا كريما
"Eğer siz size yasaklanan günahların büyüklerinden kaçınırsanız sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi güzel bir yere (cennete) koyarız" (Nisa, 4/31) buyurulmuştur. Bu âyette büyük günahlar "kebâir" kelimesi ile küçük günahlar ise "seyyiât" kelimesi ile ifade edilmiştir. Başka bir âyette bu husus şöyle ifade edilmektedir.
الذين يجتنبون كبائرالاثم و الفواحش الا اللمم ان ربك واسع المغفرة...
"(İşlerini en güzel biçimde yapan mümin) kimseler, küçük günahlar hariç büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınırlar. Şüphesiz Rabbin, bağışlaması çok geniş olandır…" (Necm, 53/32). Bu âyette de günahlar, "büyük günahlar - çirkin işler" ve "küçük günahlar" olmak üzere iki çeşit olarak zikredilmiştir.
Mümin büyük veya küçük her türlü günahtan sakınmalı, günahını sırtında kendisine sıkıntı veren ağır bir yük olarak görmelidir. Bir hadis-i şerifte Peygamberimiz şöyle buyurmuştur.
ان المؤمن يرى ذنوبه كانه في اصل جبل يخاف ان يقع عليه و ان الفاجر يرى ذنوبه كذباب وقع على انفه
“Mümin günahlarını, sanki dibinde oturup da üzerine düşeceğini sandığı bir dağ gibi görür. Fâcir ise günahlarını burnuna konan sinek gibi görür.”

İSLAM AŞKINA ♥Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin