"Jiyong, hala arıyor."
"Şunu uzatsana."
"Jiyong--"
"Umrumda değil." Jiyong mırıldanıp başka bir boya kutusuna uzandı.
"Herkesi arıyor, Jiyong."
"Ve sana söyledim, umrumda değil."
İç çekip hala çalmaya devam eden telefonu masanın üzerine bıraktım.Birkaç gün önce diğerlerine ikisinin ayrılıp ayrılmadığını sorduğumda hepsi gülmüştü ama bu iş bana ciddi geliyordu.Neden herkesin ayrılmayacaklarını düşündüğünü anlayamıyordum.
"Şimdi de Youngbae arıyor."
"Oh---Hey, Bae!" Jiyong aniden telefonu kapıp gülümseyince gözlerimi devirdim.
"Hayır---Umrumda değil Bae!----O yaptı!"
Somurtmaya devam ederken sızlanan lideri seyrettim, bu pek yeni bir şey değildi.Herkes Jiyong'un menajeri olmanın fazla havalı olduğunu düşünüyordu.Ben de böyle düşünüyordum, Soonho başka bir pozisyona geçeceğini söyleyip beni önerdiğinde buna şaşırmıştım.Çünkü onun fazla şanslı olduğunu düşünürdüm, havalı ve sert G-Dragon'un menajerliğini yapmak hayatta karşınıza iki kez çıkacak şeylerden biri değildi.
"O yaptı!----Söz vermişti! Biliyorsun!---Burada olması gerekiyordu ama gidip o yerden bitmeyle flört etmeyi seçti!---Hayır!---Umrumda değil!"
Jiyong aniden telefonu bana doğru atınca hızla havada yakaladım.
"Onu da mı aramış?" Aramayı sonlandırırken sordum.
"Evet." Jiyong gözlerini devirip saçlarını karıştırdı ve tekrar masaya yönelip başka bir boyaya uzandı. "Seungri'nin buraya geleceğini söyledi."
"NE?!"
"Jeju'ya gelmiş."
"Jiyong---Onun ne kadar saçmalayabileceğini biliyorsun---Bir uçağa binip buraya gelmiş ve hala telefonlarını açmıyor musun?"
Jiyong omuzlarını silkip elindeki kırmızı boyayı salladıktan sonra masanın üzerindeki örtüyü boyamaya devam etti.
"Çünkü onunla konuşmak istemiyorum."
"Ama--" Bir şey söylemek üzereyken aniden telefonumun çalmayı kestiğini farkettim.Uzun bir süre için.
"Jiyong...Neden bu beni korkutuyor?" mırıldanıp telefona uzandığımda yeni gelen mesajı farkettim.
Kimden: SoonHo
Kaç.
"Bence ben gitsem--" Ayağa kalkmışken kapı zilini duyunca gözlerimi kapatıp derin bir iç çektim. "TEBRİKLER, JIYONG!"
"Ne?" Jiyong kafasını kaldırıp bana masum bir şekilde baktı.
"Taehee! Kapıyı aç!"
"Mükemmel, kızgın ve sarhoş!"
"Sana söyledim--"
"Anladım, umrunda değil."
"Sana---kapıyı açmanı söyledim!"
"Sakın." Jiyong, köpüren maknaeyi içeri almak için kapıya doğru ilerlediğimi görünce bana dik dik baktı.
"Ama Jiyong--"