[D2] φ 48 φ

336 37 2
                                    

Kelime Sayısı: 2122
Anlatan Karakter: Leoris
Irkı: İnsan
Gelişim Eldiveni Seviyesi: 6

Rüzgar, soğuk bir şekilde biz hızlı hızlı ilerlerken etrafımızdan esmeye, ve bizi bir hayli rahatsız ederek ilerlemeye devam ediyordu. Her ne kadar ağaçların içinden yürümeye gayret etsekte, çoğu yüksek rüzgara maruz kalmadan ilerleyebileceğimiz patika, bizi asıl amacımızdan uzaklaştırıyordu. Bu yüzden, ovalardan, boşluklardan, ormanlardan, bazen nehirlerin üzerinden, nereden ilerlememiz gerekirse oradan ilerleyerek gidiyorduk. Kar en ufak bir hız kaybetmeden çok şiddetlice yağarken, herkes kürküne sarılmış durumda ilerlemeye devam ediyordu. Auramızı salmaktan yorulmuş olsak bile -ki bu bizi lanet adımları aynı tempoyla atmaktan daha çok yoruyordu- onu yaymaya devam ediyorduk çünkü kar zaman zaman çukurları ve doğanın tuzaklarını saklıyordu. Bir saat daha durmaksızın ilerledik. Herkes en sonunda, yürürken ve soğuktan tüm o kürklere rağmen donarken, katın amacını anladı.

Kat, bizi düşmanlarla ve yaratıklarla yıpratmak üzerine kurulu bir kat değildi. Bu kat bizi bilinmezlikle karşı karşıya getirip, hep neler olacağı şüphesinin içerisinde, bizi zamana karşı, zor ve güçlü bir iklime karşı yüzleştiriyordu. Kaslarımızı yıpratmak asıl amacı değildi. Asıl amacı, kafamızı yıpratıp bizi mental olarak çökeltmekti ve herkes bunun farkına varmıştı. Yinede dağın görünen uzaklığı, rüzgarın soğukluğu ve etrafımızda dönen rüzgarın çıkardığı dört saatten sonra artık kafanın içinde yankılanmaya başlayan ve herkesi çıldırtacak duruma gelen uğultusu, bizi bir hayli mental olarak yormuştu. Ruhkan arada bir oflayıp pufluyordu. Ben bir hayli yorgun hissediyordum ama sesimi çıkarmıyordum. Açıkladığım gibi bu yorgunluk, kas yorgunluğu değildi. Bir gün daha rahat rahat yürüyebilirdim ama konumuz o değildi. Rüzgarın uğultusu ve soğuk beni bunaltmıştı. Tüm bunlar olurken hiçbir tepki göstermeden ruhsuzca ilerleyen üç kişi vardı. En önde ilerleyen iki kişi, Vyrm ve Vorungath. Birde en arkada ilerleyen Jaron. En ufak bir şikayet etmiyorlardı ve sadece yürüyerek tepkisiz devam ediyorlardı. Bazen kurt ulumaları duysakta biz bir sıra halinde yürürken bize herhangi bir şeyin dokunma ihtimali yoktu. Özellikle yaratık gücüyle öne çıkmayan bu katta.

Birinci engelmiz olan bariyeri geçtikten, iki saat sonra, ikinci engelimizle karşılaştık. Herkes çok daha yorgun, çok daha bitik durumdaydı ama yinede Vorungath'ın hatırlatması kafamda yankılanıyordu. Merdivenden daha kolay olacağını söylemişti. Kesinlikle öyleydi. İkinci engelimiz, önümüzde uzanan bir mezarlıktı. Oraya ilk yaklaştığımızda, kalın bir halka şeklinde tüm bölgeyi bir mezarlığın sarmaladığını gördük. Uzun ve eğri bir sırada uzun uzun demir parmaklıklar, ve arkalarında yüzlerce, sayılmayacak sayıda mezartaşları uzanıyordu. Parmaklıklar, öylece duruyordu. Üzerlerinde herhangi bir büyü yok gibiydi. Herkes içeriye girdiğimiz gibi ne olacağının farkındaydı.

Vorungath bir anda duraksadı. Herkes onun arkasından duraksadı. Hiçbir şey söylemeden, iki adım daha atıp yaklaştı ve yavaşça demirlere dokundu. Demirlerle ne bir büyü gücü vardı, ne de herhangi bir dış kuvvet. Eli hafif bir şekilde mor büyü gücüyle kaplandı. Parmaklığı sıkıp yavaşça ittirdi. İttirmesiyle birlikte parmaklık arkaya doğru kıvrıldı ve kırılarak kara düştü.

Vorungath: İçeriye girdiğimiz an ne olacağını hepimiz biliyoruz. Kendinizi hazırlayın. Burası tipik bir Ktuaah Mezarlığı. Parmaklıklar, son üyemiz girdikten sonra kilitlenecek ve içerideki tüm ölüler dirilecek. Tabii bir yolumuz var. Birini arkada bırakıp, parmaklıklardan on kişi olarak geçmek. Bunu yapmak istediğimizi sanmıyorum. O halde, mezartaşı sayısını gördüğünüzü düşünüyorum. Girdikten sonra kaybedecek çok zamanımızın olmadığını hatırlayın. Ve tüm bunları ne kadar hızlı temizleyebilirseniz o kadar hızlı temizleyin. Biz bunların hepsini öldürmeden, bu parmaklıklar açılmayacak.

|| Kule φ Yedi Dünya ||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin