Odaya doğru ittirilen Jongin'i görmemle oturduğum yerden kalkıp kollarımı göğsümün altında birleştirdim. Beni görünce korkuyla yutkundu. "Ah, hayır."
Sinirli bir gülümseme bahşettim ona. Ardından az önce Jongin'i odaya iten Chanyeol ve Baekhyun'a döndüm. "Teşekkür ederim ikinize de. Cesedi işim bittikten sonra alabilirsiniz."
İkisi de gülerek odadan çıkarken Jongin titreyen sesiyle konuştu. "C-ceset mi?" Yavru köpek bakışları atarak ince bir sesle konuştu. "Seni seviyorum."
Yüzümde oluşmak üzere olan gülümsemeyi bastırdım. Bu iki kelimenin beni yumuşatmasına izin vermemeliydim! Mimiklerimin değişmediğinden emin olarak konuştum. "Bunlar bende işe yaramaz, Jongin."
Aslında yarıyordu, bütün gün bana 'seni seviyorum' diyerek istediği her şeyi yaptırabilirdi.
Hepiniz neler olduğunu merak ediyorsunuz, değil mi? Hemen anlatayım.
Eskiden Jongin'in çalıştığım şirkette bu kadar vakit geçirmesinin nedenini hatırlıyorsunuzdur umarım. Nan Hee'yle çıkacak şarkılarından bahsediyorum.
İşte o şarkının sonuda klibi çıkmıştı.
Keşke çıkmasaydı.
"O zaman arkadaş bile değildik." Omuz silktim. "Yine de onu sevmediğimi biliyordun." Dudaklarını büzdü. "O yüzden yaptım zaten. Benden neden ayrıldığını bile bilmiyordum. Beni anla Hye Ji, üzülmeni istedim."
İç çektim. Ne kadar kızarsam kızayım haklı olduğu ortadaydı. Küçük de olsa aldığı intikamdan dolayı rahatlayacağını düşünmüş olmalıydı. Ben de öyle düşünürdüm.
"Yine de ona çok sıkı sarılıyordun," dedim bakışlarımı ayaklarıma çevirerek. "Gerçek bir çift gibi görünüyordunuz."
Ellerini aniden belime doladığında bakışlarım tekrar onunkilerle buluştu, gülümsüyordu. "Benimle ilgili gerçek olabilecek her şeyin içinde sen varsın."
Yanaklarımın yanmaya başladığını hissettiğimde kafamı Jongin'in göğsüne yasladım. "Çok güzel konuşuyorsun." Güldü. "Havalı olduğum konulardan biri daha." Koluna vurdum. "Salak."
Buraya son derece sinirli gelmiş, Jongin'e yapabileceğim işkenceleri dakikalarca düşünmüştüm. Fakat o, beni tek cümlesiyle yumuşatmayı başarıyordu.
Bu bir o kadar korkutucu, bir o kadar da muhteşemdi. Ona aşık olmak muhteşemdi, onun bana aşık olması çok daha muhteşemdi.
"Ee, hani kavga?!" Yarı aralık kapıdan bağıran Chen'i gördüğümde Jongin'den ayrıldım. "Çok sıkıcı," diyerek burun kıvırdı. Baekhyun da ona katıldı. "Onu gömebilmek için kürek bile alacaktık oysa."
"Siz nasıl hyunglarsınız ya?" diye yakınan Jongin'e güldüm. "Neyse ki sevgilim üzerinde bir etkim var da kendimi affettirebiliyorum." Gözlerimi devirdim. "Beni hep zayıf noktamdan vuracakmışsın gibi hissettim." Sırıttı. "Umarım zayıf noktan öpülmektir."
"Öf burası iğrenç derece aşk koktu. Ben gidiyorum," diyerek uzaklaşan Chanyeol'ün arkasından Chen ve Baekhyun da koşmaya başladı.
Onlara aldırmayarak Jongin'e döndüm. "Bugün konuşacak mıyız?" Beni rahatlatmak istercesine gülümsedi. "Bugün her şey bitecek."
-
3 saatlik dans çalışmasından sonra öylece oturmak bile dünyanın en harika olayı gibi geliyordu. Nefes alışverişimi düzene sokmaya çalışırken Soo Min'in kaşlarının çatıldığını fark ettim. "Buraya doğru geliyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stajyer Kampı || Kai
FanfictionGülümsedi. ❝Sanırım yanılmışım, seninle arkadaş olmak güzel olacak gibi.❞ Elini uzattı. ❝Park Hye Ji, benim adım Kim Jong In.❞ Ben de elini sıkarak karşılık verdim. ❝Memnun oldum, Kim Jong In. ❞ • Kai & You