"Demirin eritilmesi için 1535 derecelik bir ısı gereklidir.1534 derecelik ısıya sahip kızgın bir demir düşünün,kalbimin tam da ortasında.Korkuya tepki veren vücudumun sıcaklığıyla demirin ısısı bir derece artıyor ve eriyen demir kalbimin en ücra köşelerine kadar serpiştiriliyor.Yere çöküp acı içinde kıvranmama sebebiyet verecek acının tarifini aklım bu şekilde açıklığa kavuşturuyor.Ancak aklımın ürünü olan bu tarif yetersiz,çünkü bu canımı yakan fiziksel acının ötesinde,daha derinlerde yer alıyor.Acı bedenime bütünüyle hakim,nitekim kızgın mızrakların ucunda hunharca ezilmiş parçam KALBİM.Karanlığın benliğimi sarması an be an katlanarak büyüyor.SİYAH.Duyularımın varlığından bihaberim çünkü hislerim onları karanlık kuyunun derinliklerine göndermiş ve tüm çıkış olanaklarını ortadan kaldırmış.Varlığından ikincil derecede şüpheye düştüğüm bir diğer şeyse aklım.Ancak kırmızı ışıklarla yanıp sönen "KORKU" kelimesi aklımın varlığını kanıtlar nitelikte."Ben buradayım!" diyen aklımın çağrısına kulak verip düşünmeye zorluyorum kendimi.Çıkışı bulmam gerek!Fakat ne zavallıcadır ki karanlığın ortasında tek başımayken sözlükte 'çıkış' denilen kelimenin karşısında açıklayıcı cümlelerinin olduğunu onaylayamıyorum.Fakat O'na ulaşmamın en nihayetinde çıkış yolunu bulmakla sağlanacağının da farkındayım.Fakat Tanrının şundan haberi yok mu?Ben karanlıktan korkarım.En başından beri çocuk misali bir köşeye sinip gözlerimi açmamacasına kapamamış olmam bile başarının bir ürünüdür.Durum böyle iken çıkışı bulmaya yönelik umutlarımın daha yeşeremeden üzerine basılarak zalimce eziliyor.Karanlığın veziri ıse boşluk.Etrafımda korumacı bir dal görevi görecek tutunabileceğim tek bir nesne seçemiyorum.YALNIZIM.Çaresizlik soğuk bir meltem olup kalbimi titretmeyi başarıyor.Meltemin ardından yağmur çıkar ve kalbim bu korkunç duyguların seline kapılır diye bir endişe parıltısı geçiyor içimden.Denizin en sakin mavi tonuna sahip gözlerimi yumup düşünmek, silkelenip kendime gelmek için birkaç dakika harcıyorum kendi adıma.Hiddetle gözlerimi açıyorum ve karanlığın zorlu savaşta beni yenmesine öylece izin vermeyeceğimi düşünerek iç sesimle kendimi telkin ediyorum.Anlık felç yaşamış bedenim sanki beynim tarafından ilk kez hareket emri almış gibi tereddütle kıpırdıyor.Adım attığım anda soğuktan taş kesmiş bedenimin yeni farkına varıyorum.Üzerimde siyah hüküm sürüyor.Asi bir tavrın içinde durumu yumuşatan sadece kahverengi dalgalı uzun saçlarım ve bu kez kararlılıkla bezenmiş olmasına rağmen hala sakinliğini koruyan mavi gözlerim.Yere sağlam adımlar atarak bilhassa dünyaya doğuştan gözlerini yumarak gelen insanlara bir kez daha Tanrı dan merhamet diliyorum.Çünkü gözünüzün gördüğü tek renk siyahken bilinmezliğe adım atıyor olmak içinizde,tam olarak boğazınızı kendine mesken edinen bir yumruyu anımsatıyor size.Yuktunmanın dahi zaferi getirmediği bir yumrudan söz ediyorum.Olabildiğince temkinli olmaya çalışarak adımlarımı sürdürdüm.Sessizliğin yoldaşlığında bana yıllara bedel olmuş hissini yansıtan bir zaman zarfı içinde ilerledim. Ta ki tökezleyip düşerek sert zemine asilliğin rengi kırmızının yoğun kıvamına nail olmuş kanımla imzamı atana dek.Bu zamana değin uğursuz kırmızı sıvının en çok beyaza damgasını vuracağı,en çok saf beyazda yankı yapacağı kanısına varmıştım.Ama siyah elbisemin kana bulanmış eteklerini gördüğüm zaman yanıldığımın farkına vardım.Bilinç altımın algıladığında aklıma "asil" sözcüğünü fısıldadığı kırmızı rengin uğursuz bu sıvıya hayat verişi ironik bir durumdu.Zorlu da olsa çıkışı bulmayı amaç edinmiştim bir kez ve kendini yılmaz ilan eden karakterim vazgeçmeyi kesinkez reddediyordu.Bundan güç alarak doğruldum.Karanlık varlığını korurken onun emri altında olan sessizlik fısıltılarla bölündü.Tamamıyla refleksiv bir dürtü ile başımı saçlarımın uçuşup yüzümü sıvazlayarak dalgalanmasına neden olacak şekilde sağa sola çevirdim ve zihnime odaklanma emrini verdim.Belki fısıltıların geldiği yöne gidersem çıkışı bulur ve havayı bu kez O'nun güvenli kollarında kalbimde salt huzur mevcut iken alırdım.Bu umuda sıkı sıkı tutunarak bacağımdaki sızıyı görmezden geldim ve soluma döndüm.Kulaklarımın yanlış işitme olasılığını katıyen kabul edemezdim zira sabrımın iplerini elimde tutabileceğim zaman dilimi sınırlıydı.Her an patlamaya hazır lavlarını saçmak için can atan sönmüş olmasını şu zamanda ne çok istediğim bir yanardağ bulunuyordu içimde.Yürümemde bana engel olacak hiçbir etmeni sineye çekemeyeceğim için elbisenin eteklerini lanetle bacaklarıma dolanmaktan alıkoydum.Gittikçe fısıltı olmaktan çıkan sesleri duydukça göğsümde uçmaya hazırlanan kartal hareketleniyor kalbimin hızına bu sabırsız hareketleriyle katkı sağlıyordu.Bu kez sese yönelmenin yanı sıra sırtladıkları anlamı kavramaya da yoğunlaştım.Saniyeler içinde rahatlatıcı tınının sahibini gözlerimin önüne çok gerçekçi bir tablo misali serdim.Kalbimi Kalbimi doldurup taşıran adamın duydukça kendimi kollarına atma isteğiyle dolduğum sesini işittim.Öyle ki bu sesi duyduğu için algılamama yardımcı olduğu için kulaklarımın işitir oluşuna bile minnet ettim kısa bir an.Sonra aklımda yeni bir şey belirdi, belki kulaklarım işitir gözlerim görür ve ellerim dokunur özelliğe sahip olmasaydı bile yaşamaya devam ettiğim sürece atan kalbimle onun bana olan aşkıyla varlığını kabul ederdim.Sesi bir kez daha duyduğumda harflerin adımın şeklini aldığını duyumsadım.Bana sesleniyordu.Gayri ihtiyari dudaklarımdan onun adı çıktı.Ayaklarım bu kez beynimden emir almaksızın hızlandı ve kendimi koşarken buldum.Sessizlik bölünmüştü ve her ne kadar boşluk beni sarmalasa da artık tutunduğum bir şey vardı.SEVGİM.Ona olan sevgime gayet tabii tutanabilirdim.Geriye yalnızca bir şey kalıyordu;korkulu rüyam karanlık.Koşarak savrulan bedenimi durdurdum ve gözlerimi titreşen gür kirpiklerim eşliğinde yumdum.Derince bir nefesin ciğerlerimi ferrahlıkla doldurmasına izin verdim.Korkularından kurtulamayan korkak ürkek çelimsiz zayıf bir kişiliğin vücut bulmuş hali olamazdım.Bu kadar basit bir insan olmayı sineme çekemezdim. Ben güçlüydüm neticede ve bunu kanıtladığım taktirde önümde hiçbir engel kalmayaktı.Bitkin bedenimde mevcut olan gücü tek bir noktaya yönlendirdim."ÇIKIŞ ELLERİMİN ARASINDA" dedim kendi kendimi teselli ederek.Eğer gözlerimi açarsam ve karanlıkla yüzleşirsem O'na ulaşaktım ve yalnızlık uzak diyarlara sürüklenekti.Ne kadar olduğunu algılarımın kapalı oluşundan olsa gerek sayamadığım dakikaların ardından titrek nefesimi karanlığın kucağına doğru üfledim.Zaman;insanların elde edemeyeceği tek kavram,bilinçsizce hayata feda ettiğimiz zaman.İşte tam da şu an doğru zamandı.Bir salise öncesi ya da sonrası olamazdı çünkü gücümü yitirmenin eşiğindeydim.Bir nebze olsun hazır hissettiğimde üzerine kilit vurulmuşcasına açılmayı reddeden göz kapaklarımı oynattım."