Bana Napıyosun Hazal?

577 30 19
                                    

Multi: Hazal
"Dudaklarının tadı çok değişikti. Acıydı, yasaktı ve tatlıydı. Ölümün ramağında kalıp, yaşamakla ölmek arasındaki ince çizgi gibiydi. Yaşamak için ihtiyacın olan nefesi verirken, ölmen için nefesini çekiyor gibiydi. Sanki dudaklarını değil, ruhumu emiyordu...
-Savaş"
❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤
Elimdeki taşı yere bıraktım ve "hadi siyah ve beyaz. Gidelim." Savaş şaşkınlıkla bakarken, barış da şaşkınlıkla bakıyordu. "Onu burada mı bırakacağız?" Barışa döndüm ve "evet. Merak etme daha önce yapmadığım bir şey değil" arkamı döndüm ve yürümeye başladım. Son anda durup arkamı döndüm ve Pamire tekme attım. Hıncımı alamayıp bidaha vurdum. Vururken sövüyordum da "erkek orospusu! Pezevenk! Koduğumun salağı! Kiminle oynuyon lan sen?!" Bi el belime dolandı ve beni pamirden uzaklaştırdı. Arkamı dönmemle Barışı gördüm. Şaşkınlığı gitmiş, yerine keyif gelmişti. Ona alayla bakıp "beyazımızın hoşuna gitmez böyle şeyler. Sen merhametlisin! Unuttun mu?" Alayla bana baktı ve "cidden hiç insan öldürmediğimi düşünmüyorsun değil mi? Bende Savaş gibi birtakım kirli işlerde varım Hazal. Beni iyice gözünde masumlaştırma. Sadece savaş gibi ota boka saldırmıyorum ve duygularıma güvenmeyip aklıma güveniyorum" ona hıhı der gibi baktım ve tepinmeye başladım "olum ağzına sıçmadan bırak!" Beni yere indirmesiyle yürümeye başladım.
❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤❤
Savaşın Ağzından
Odamdaydım ve elimdeki kağıda rastgele birşeyler çiziyordum. Bana demişti! Siyahım demişti! Siyahım! Sahiplenmiş ti yani beni! Sakin ol savaş. Hayatımda kimse tarafından sahiplenilmemişken bu cadoloz kız tarafından sahiplenilmek hoşuma gitmişti. Rastgele karalamaca devam ederken aniden durdum ve şok içinde kağıda baktım. Hazalı çizmiştim. Farkında olmadan Hazalı çizmiştim. Anında kağıdı ters çevirdim ve ayağa kalkıp gergince elimi saçlarımdan geçirdim. "LANET OLSUN! BANA NAPIYORSUN HAZAL!" Kendimi yatağa atıp gözlerimi kapattım. Ve gözümün önüne Hazal gelince sinirle doğrulup "siktir!" Diye tısladım ve balkona çıktım. Bir sigara yakıp dışarıyı seyretmeye başladım. İçtiğim sigara bile iyi gelmiyordu. Sinirle dolabın karşısına geçip giyindim ve istediğim yere gittim. Hazalların evine. Zile art arda bastım ve kapıyı minicik, ayıcılıklı pijamalarıyla açan Hazalı gördüm. Gergindim. Çok gergindim. Hazal şaşkın bir şekilde bana bakıp "noldu savaş?" Sorusuna aldırmadan yutkundum ve Hazala yaklaşıp "bana napıyorsun Hazal? Ne yapıyorsun ve neden yapıyorsun? Neden kalbim avucunun içinde gibi hissediyorum?" Bana şaşkınca bakıp "nasıl ya?" Ona acıyan bakış atıp "o kadar safsın ki. Seni kirletmek istemiyorum. Kirletmeye kıyamadığım bir kağıt gibisin..." Bana hâlâ mal mal bakıp "ne diyosun hâlâ bı bok anlamadım" güldüm ve onu aniden kendime çektim. Dudaklarına yapıştığımda tepkisizdi. Hafiften karşılık verdi. Dudaklarının tadı çok değişikti. Acıydı, yasaktı ve tatlıydı. Ölümün ramağında kalıp, yaşamakla ölüm arasındaki ince çizgi gibiydi. Yaşamak için ihtiyacım olan nefesi verirken, ölmem için nefesimi içine çekiyor gibiydi. Sanki dudaklarımı değil, ruhumu emiyordu.

Bu bölüm kısa oldu. Merak etmeyin. Savaşı da Barışı da hemencecik Hazala aşık etmicem. Hazalın kimi seçeceği zaten muamma. Size bir soru;
- Hazal Savaşı mı seçsin? Yoksa Barışı mı?

Savaş Mı Barış Mı?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin