Sonunda çıkış saatim gelmişti. Wonwoo ile eve gidip konuştuktan sonra istifamı verecektim fakat bunu nasıl anlatabileceğimi bilmiyordum. Beraber eve gidip yemek yedik. Gün boyunca tek kelime bile etmemiştim, sadece sorulanlara cevap veriyordum. Geçmişi hatırladıkça göğsüme ağırlık çöküyordu. Wonwoo'ya içimi dökmek istiyordum ama pişmanlık ve alay edilme korkusu ile boğazım düğümleniyordu. Arada bir anlık gelen cesaret ile ağzımı açıyor, sonra vazgeçiyordum. Wonwoo bu tuhaf davranışlarımı fark etmişti.
"Bir sorun mu var Minghao?"
"Aslında..." bir süre susup düşündüm. "Ben istifa etmek istiyorum..."
Wonwoo şaşırmış bakışlarıyla bir süre bana baktıktan sonra konuştu.
"Bir şey mi oldu? Yoksa bir şey mi yapmaya çalıştı?"
"Hayır..."Gözlerimin dolduğunu fark etmemiştim. Şimdi olmasa bile geçmişte çok şey yapmıştı ve hâlâ canımı yakıyordu.
İnce uzun parmaklarıyla başımı okşadı. O an sanki gerçek bir abim varmış gibi hissettim. İçimden 'artık ne olursa olsun, zaten buradan siktir olup gideceğim' diyerek Jun ile geçmişte yaşadığım her şeyi anlattım.Anlatırken tuttuğum gözyaşlarımı lafımı bitirir bitirmez bırakıp hıçkıra hıçkıra ağladım. Etrafımdaki insanların benimle alay eden bakışları, öğretmenlerimin yargılayan gözleri, babamın ve akrabalarımın bana karşı tiksinen bakışları aklıma geldikçe gözümden birer damla yaş olarak akıp gidiyordu. Gözlerim kuruyana kadar ağladıktan sonra Wonwoo'ya baktım. Bana olan şefkatli bakışları bana annemi hatırlatıyordu. Wonwoo, annemden sonra beni yargılamayan tek kişiydi. Utanmasam hyung diye bağırarak sarılıp tekrar ağlardım.
"Rahatladın mı?"
"İlk defa annemden başkasının önünde ağladım, teşekkür ederim hyung..."
"Güzel, bir daha ağlama çünkü birazdan çirkinliğinden retinam yanacak."
İkimizde bir süre güldükten sonra kalkıp elimi yüzümü yıkadım. Ağladıktan sonra gelen rahatlama ile koltukta uyuya kalmıştım.// İyice Wonhao yaptın dediğinizi duyar gibiyim ancak Wonwoo ve Minghao'nun abi kardeş gibi olmasını çok seviyorum. Üzgünüm djfllfşlf //