Bir zamanlar uzak diyarlarda Cemre adında hırsız bir kız yaşarmış. Bir gün yakınlarında bulunan mandalin tarlalarına girip, mandalin toplayıp topladıkları mandalinleri pazarda satmaya karar verir.Kış dolayısıyla hava soğuk ve ayazdır ama gökyüzü aydınlık pırıl pırıldır. Bu durumda onun görüş açısını kolaylaştırır. Büyükçe bir sepet alır ve eşeğiyle tarlaya gitmek için yola koyulur. Tarlaya vardığında kimsenin onu görmediğinden emin olmak için küçük bir keşif yapar ardından mandalin toplamaya başlar. Düzinelerce mandalin topladıktan sonra o mandalinleri düzgünce sepetine yerleştirir. Sepeti ağzına kadar dolmuştur. Mandalin dolu sepeti eşeğe yükleyip gitmeye karar verir. Mandalin dolu sepeti eşeğe yükleyince eşeği bu yükü kaldıramaz ve inlemeye başlar.Bu zamana kadar buradan bir çok kez geçmesine rağmen tarlanın öbür ucundaki derme çatma barakayı ilk kez görür. Sepeti eşeğinden indirir ve saklaya bileceği bir yer arar. Mandalin ağaçlarını yanlarına kırılıp dökülen dallarla gizleyerek kulübeye doğru kulak kabartır. Barakada ağlayan çocuk sesleri duyar ve barakaya doğru yönelir. Başını barakadan içeri uzattığında üstü başı yırtık , yamalı iki çocuk birde kadın görür. Çocuklar acıkmışlar ve üşüyordurlar. Annelerinin haliyse çocuklarınkinden bin beterdir. Kadın telaş içinde ocak yakmaya çalışır fakat elindeki ne ısınmalarına nede yemek yapmalarına yetecek kadardır. Cemre bu duruma çok üzülür . Kendisine kolay olan yolu seçip başkasına ait olan meyveleri kendi toplayıp satmayı düşünürken onların neden bunu yapmadığını merak eder. kapıyı çalıp kadına sormak ister fakat cemrede çok utangaç biri olduğu için bunu kadına sorup sormamak konusunda kararsız kalır ve en sonunda sormaya karar verir.Kırık dökük derme çatma kapıyı çalarak bu tanrı misafirini kabul eder misiniz diye sorar. Evin sahibi kadın utanıp sıkılarak içeri buyur eder. --- Sizi ağırlaya bileceğim ne bir tas çayım nede bir tas yemeğim var der . Cemre ocaktaki tencereye belli etmeden göz gezdirir. Kocaman bir tas ve su vardır. Kepçeyle karıştırıp durur kadın. Çocukların ağlayışı dahada hiddetlenmiş kadın ne yapacağını şaşırıp kalmıştır. Cemre kadına tarlada bu kadar mandalin varken neden toplayıp satmadığını sorar. Kazanacağı parayla hem çocuklarını doyurabileceğini hemde yakacak alabilceğini anlatır. Kadın gözleri dolarak hikayesini anlatmaya başlar. Bu yöreye geleli bir kaç hafta olmuş. Yaşadığı yerde kocaman şırıl şırıl akan dereler yem yeşil üzüm bağları kekik kokan dağları tarlalarda koşar derelerinde yıkanırlarmış. Gel zaman git zaman güzel yüzlü bir deli kanlıya gölünü kaptırmış . Çok sevmiş ikisi de birbirini evlenmeye karar vermişler önceleri ailesi vermek istememiş kızlarını bu çocuğa tam 4 kez istemişler kızı aile inanınca bu adamın kızlarını sevdiğine vermişler kızlarını bu adama.Öyle bir düğün yapmışlar ki dillere destan nasıl olmaz ki aşıkmış ikisi de mutlularmış gel zaman git zaman ilk oğulları can doğmuş ardından Ayşe. Zaman su gibi akıyormuş.Kocası köyün ağasının yanında çalışırmış kadın ağayı ara sıra kendisini seyrederken yakalar görmezden gelirmiş kocasını öyle severmiş ki gözü kimseyi görmez ağa günden güne fesatlanıp kıskanmaya başlamış. Ağa : Ben bu kadar zenginken bir bakışıma tüm köyün kadını gelirken bu neden yüzüme bakmaz diye düşünür. Günlerden bir gün kadın dere de çamaşır yıkarken ağa başına dikilmiş içindekileri dökmüş kadın kocasını çok sevdiğini anlatmış çamaşırlarını alıp uzaklaşmış. Bu duruma sinirlenen ağa tek çarenin kocasının uzaklarda olmasının iyi olacağına karar vermiş.Bir zaman sonra gecenin bir vakti kapıları acı acı çalar. Ağanın kahyası Hüseyin Efendi hayat memat meselesi seninle konuşmalıyız diyerek kadının kocasını çağırır. Evden çıkarlar kadın kocasını sabaha kadar bekler kocası gelmez ertesi gün endişeyle kocasını aramaya başlar.Kahyayı arar kahyayı da bulamaz. Akşama doğru komşusu koşarak gelir endişeli ağlamaklı yakın tarlalardan birinde yangın çıktığını söndürmeye çalışırken eşinin dumanlardan zehirlenip öldüğünü söyler. Köy meydanına getirmişlerdir kocasının cansız bedenini. Ağlar sızlar günlerce, aylarca ama çocukları vardır onlara bakmalıdır ağa bu durumu kullanmak ister çocukluluğun gençliğinin mutlu olduğu köyünü hatıralarını bırakıp buralara gelmiştir tarlanın sahibi koruması karşılığında bu barakayı vermiştir.Şartı mahsülünden 1 tane dahi almamasıdır. Başını sokabileceği bir yere kavuştuğu için kabul edip şükretmiştir. cemre bu olanları dinleyince utancından nefesi kesilmiş bunca zor durumuna rağmen Fatma bir tane mandaline el sürmezken kendisi kolay olanı yapıyormuş.Bu utanç karşısında kendisine bir daha hırsızlık yapmayıp emeğiyle çalışmaya karar vermiş Fatma ya yani kadına kendisine çocuklarıyla beraber gelip yaşamasını birlikte yaşayıp çalışıp emeklerini kazanmalarını teklif eder. Teklife şaşıran Fatma bu kezde mutluluktan ağlayıp teklifi kabul etmiş. Yol a çıkıp eve yönelmiş bu sırada köyün muhtarı cemrenin yolunu keserek 2 kadın işçiye ihtiyaç olduğunu söyleyerek çalışıp çalışmayacaklarını sormuş teklifi hemen kabul etmişler mutlu bir şekilde yaşamış kötü günleri geride bırakmışlar ve bir daha hatırlamamışlar.