Sehun telefonunu açtığında telefondan burnunu çeken bebeğinin sesini duyduğunda yaptığı işi bırakarak oturduğu sandalyede doğrulmuştu."Ne oldu Nini?"
"Huuuuuuun~"
Karşı taraftan ağlamak ve çığlık atmak gibi birbirine girmiş sesler gelirken Sehun ne olmuş olabileceği hakkında kafasındaki seçenekleri tartarken çoktan eve gitmek için ayaklanmıştı.
"Sorun ne Nini?"
"Nini bu dadıyı sevmedi Hun! Nini'ye byokoli yedirmeye çalıştı! Nini o yeşil ağaçları istemiyor."
Sehun endişelenecek bir şey olmadığını anladığı vakit rahatlamayla bir nefes alsa bile çoktan ofisinin kapısına varmıştı bile.
"Öncelikle byokoli değil, brokoli." Sehun, bebeğinin konuşmasını taklit ederek söylenmişti.
"Ayrıca bebeğim onu yemezsen hep küçük kalırsın, büyüyemezsin."
Sehun hızlı adımlarla koridoru geçerek asansöre binmiş ve otopark katının düğmesine basmıştı.
"Ama Nini tavuk yemek istiyoooor." Bebeği hala üzgün sesi ile konuşurken Sehun onun ağlamasını sevmediği için iç çekmişti.
"Peki, peki. Eğer şimdi o brokoliyi yersen gelirken sana tavuk getireceğim." Sehun otoparka vardığında hızla arabasına ilerledi. Sürücü koltuğuna oturduğunda telefonda hala bebeğinin ağlamasını dinliyordu.
"Ama Hun~" diye sızlanmıştı bebeği. "Ben tavuk istiyorum."
Her zaman olduğu gibi Jongin, Sehun'u ikna etmek için tatlı sesiyle konuşuyordu. Sehun şu an onun nasıl göründüğünü tahmin edebiliyordu. İri gözleri yaşlarla parlamış ve konuşurken pembe dudakları büzülmüş olmalıydı.
"Yoldayım bebeğim. Ben gelene kadar dadının sözünü dinle."
Sehun telefonu Jongin'in sızlanmalarıyla beraber kapatmış, Jongin'in çok sevdiği tavuk restoranına doğru sürmeye başlamıştı arabasını.
**
Sehun elindeki içi tavuk dolu poşet ile evin kapısını çaldığında, kapının açılması bir kaç dakika sürmüştü. Kapıyı dadı açmıştı, Sehun elindeki poşeti ona verdiğinde arkadan bebeğinin sesi duyulmuştu.
"Huuuuun!"
Dadı önünden çekildiğinde Sehun bir dizinin üzerine çöküp kollarını açtı ve ayıcık tulumu içerisindeki bebeğini kucakladı.
"Hun seni çok özledim. Niye geç geldin?"
Jongin tatlı tatlı konuşup kollarını Sehun'un boynuna doladığında Sehun şapkasının düşmesiyle açılan saçlara dudaklarını bastırıyordu.
"İşim vardı Nini. Hun geç gelmeyecek bir daha söz veriyorum."
Jongin memnun bir şekilde boynuna sokulduğunda Sehun ayağa kalkmış ve salona ilerlemişti. Beyaz büyük koltuğa oturduğunda Jongin de ellerini hararetle sallayarak bugün yaptığı şeyleri anlatıyordu. Bir yandan da dadısı ona o küçük ağaçları yedirdiği için üzgün ve Sehun'un buna izin verdiği için ona kızgındı. Ama Sehun ona tavuk almıştı o yüzden Jongin bu defa onu affediyordu.
Sehun'un aldığı tavuklar tepsiye konup getirildiğinde Jongin Hun'un kucağından kalkmayı reddetmişti ve tüm tabağı ona Sehun'un yedirmesi için gözlerini yaşartmıştı.
Sehun onun basık burnuna bir öpücük kondurup istediği şekilde koca bir tabak tavuk ile besledi bebeğini.
"Huuuun~"
Jongin sonunda şişmiş karnıyla beraber başını Sehun'un göğsüne yaslamıştı. Kısa bacakları Sehun'un belinin iki yanına doğru sarkıyor ve elleriyle de kucağında bulunduğu adamın tişörtüne tutunuyordu.
"Bebeğimin karnı doydu ve şimdi de kocaman göbeğiyle uyuyor."
Sehun uykulu olan Jongin'in yumuşak saçlarını okşarken mırıldanmıştı. Jongin'in yağlı ağızının tişörtüne bulaşmasını bile önemsemiyordu. Uzanıp onun başına bir öpücük koyarak kucağında uyuklamasana izin verdi.
Bebeği mutluydu, Sehun da mutluydu.
"İyi geceler Nini."
******
Ya ben geçen Instagramda dolanıyordum. Keşfete sürekli Jongin'in bebek olduğu fanartlar düşünce, dayanamadım. Kaç tane bölüm yazarım bilmiyorum ama böyle kısa kısa aklıma geldikçe yazar atarım gibi. Aşağıya da bir iki fanart bırakayım.
-Melodi