Sabah olduğunda, Kerim işin heyecanıyla önceki günün stresinden biraz olsun uzaklaşmıştı. Kendini işe konsantre etti ve güzel bir kahvaltı yaptı. Hatta uzunca bir süredir bu kadar iyi hissetmiyor gibiydi. Eski yaşantısındaymış gibi, her şey olağanmışçasına bir güne uyanmıştı. Kahvaltısının ardından kahvesini yudumlamaya başlayan genç adam, Murat'ın gelmesiyle irkildi.
"İyi sabahlar, afiyet olsun."
"Teşekkür ederim. Hoş geldin. "
"Hoş bulmadım Kerim. Dün ne yaptığının farkında mısın? Başını belaya sokabilirsin. Hatta kesin başını belaya soktun. O adama evet demek çok aptalca bir fikirdi. "
"Sabaha kadar arka odadan tartışmanızı dinleyemezdim. Konuya el koymam gerekiyordu. İstediğineevet demesem, evden gitmezdi. Yapmam gerekeni yaptım. "
"Ben onu evden bir şekilde gönderecektim ve peşini bırakacaktı. Ama şimdi istediği olana kadar yanından ayrılmayacak. "
"Bunları sonra tartışsak. İlk iş günümde geç kalmak istemiyorum. "
"Haklısın. Özür dilerim. Fazla tepki gösterdim. Sadece huzurunun kaçmasını istemiyorum. Hadi gel çıkalım. "
İkili, evden çıkarak birkaç cadde ilerideki kafenin sokağına doğru yürümeye başladılar. Kerim yolda giderken veya iş yerinde, en azından bugün başka bir ruh görmemeyi umut ediyordu.
"Şu karşıma çıkan ruhlarla ilgili gelişme var mı peki? Bir şeyler öğrenebildin mi? "
"Evet. Benimle arandaki güçlü bağ getirdi beni sana, bunu biliyorsun. Ama aslına bakarsan durum bundan ibaret değil. Sezgiselsınırların buna müsait olmasaydı, beni göremezdin. Bizimbulunduğumuz boyuta olan yakınlığın, benimle görüşmeye devam ettikçe artmayabaşlamış. Bu olağan bir durummuş. Dolayısıyla diğer ruhları da görebiliyorsun. "
"Yaşadıklarımızı şimdi anlıyorum. Ozaman bu duruma biran önce alışmaya başlasam iyi olacak. Yoksa karşılaştığım her olayda, dün geceki gibi tökezleyebilirim."
"Aynen öyle. Şu anda yapabileceğimiz bir şey yok gibi duruyor. "
İkili, yol boyunca sohbet ede ede yürümeye devam ettiler. Kafeteryayaulaştıklarında Kerim'i bir heyecan bastırdı. Kalbi, okul müsameresinde şiir okuyacak bir çocuk gibi atıyordu. Dükkân henüz açılmamıştı. Saat sekizdi ve patron masaları düzenliyordu. "Kapalı" yazılı kapıyı iterek içeri girdi.
"Günaydın ..."
"Tam zamanında, sana da günaydın."
"Teşekkür ederim. Oyalanmadan, size yardım etmeye başlayım. "
"Çok iyi olur. Bak, paspas kovası şu ilerideki masanın yanında. Ben masaları düzenlerken, sen de paspas yapabilirsin."
Kerim, paspas kovasının olduğu masaya doğru yürüdü. Askıda duran önlüğünü giydi ve paspası aldı. Aklına askerlik günleri gelmişti. Askerde de acemi birliğinde, az paspas yapmamıştı. Kendini o kadar sevdirmişti ki; usta birliğinde de orada kaldı. Bunları düşünürken, tekrar içi burkuldu. Kafasından bu düşünceleri uzaklaştırmak istedi. Zira Murat'ın sezgileri çok güçlüydü ve her an durumu fark edebilirdi. Onunbu konudaki düşüncelerini, moral vermek için nasıl paralandığınınbilincindeydi. Yüzüne gülümse kondurdu. Aslında çalışmak onagerçekten de iyi gelmişti. Sadece, birliğini, komutanını, askerliği özlemişti. Tüm bunları düşünürken paspası bitirdi. Zaten çok çalışkan bir insandı. Verilen görevleri layıkıyla yerine getirirdi. Kerim'in nasıl muntazam temizlik yaptığını gören Yunus, içinden "sonunda aradığım yardımcıyı buldum." diye geçirdi.
Paspası tamamlayan Kerim, tezgâhın arkasına geçerek tozları aldı ve kahveyi hazırladı. Kafe, müşterilerin gelmesi için hazırdı. Yunus rahat bir nefes aldı.
"Ellerine sağlık. Böyle çalışmaya devam edersen, ikimiz, rahatlıkla işin altından kalkarız."
"Şüpheniz olmasın. Çalışmak bana iyi geldi. Hareket etmeyi özlemişim. "
"Tahmin edebiliyorum. Ne kadar şikâyet etsem de, sanırım sanırım bir gün çalışmasam çıldırırım. Miskince bir hayat bana göre değil. Hadi gel, birlikte birer yorgunluk kahvesi içelim. Hem sohbet eder, birbirimizi biraz daha yakından tanırız. "
Tümbunlar olurken, Murat oturmuş, onları izliyordu. Geçen sefer yaşadıklarından sonra, ağzını dahi açmamış ve arkadaşının nasıl şevkle çalıştığını izlemeye dalmıştı. Onuböyle gördüğü için mutluydu. Yalnız akşam, iş çıkışı neler yaşayacakları konusunda endişeleri vardı.
Kahve alıp gelen Kerim, Yunus'un oturduğu masada, yeni patronunun karşısına oturdu. Gözleriyle, dostuna yanına oturmasını işaret etti. Kahvelerini içmeye başlamayan ikili, sohbete başladılar.
"Engel nasıl oldu? Kaza mı geçirdin? "
"Ben gaziyim. Biroperasyon sırasında, çatışma sonucu ağır yaralandım. Uzun sürede ameliyat ve yoğun bakım sürecinin ardından, fizik terapiler ... Sonuç; karşınızda gördüğünüz gibiyim. "
"Bana Yunus abi diyebilirsin. Hatta lütfen öyle hitap et. Resmiyetten hoşlanmıyorum. "
"Eyvallah Yunus abi, nasıl istersen."
"Peki, askerden önce neler yapıyordun. Belli ki çalışkan bir gençsin sen. "
"Askerden önce, benzeri işlerde çalıştım. Asıl hayalim asker olabilmekti. Ama maalesef bu durumumla mümkün olmadı. Olanet gecenin üzerinden neredeyse 1 yıl geçti. Ağır kayıplar verdik. Kısacası, toparlanmaya çalışıyorum."
"Birlikte atlatırız. Üzmekendini. Benim bir kızım var. Şu an, yurt dışında okuyor. 2 yıl sonra kesin dönüş yapacak. Sanırım aynı yaşlardasınız. Adı Cemre. Gideli 3 sene oluyor. Gitmeden evvel bana o yardım ediyordu. "
"Ne okuyor?"
"Psikoloji okuyor. Bütün hayali başarılı bir doktor olmak. "
"Ne kadar güzel."
"Peki, senin ailen nerde yaşıyor?"
"Ailemi, çok küçükken trafik kazasında kaybettim. Akrabalarımla yaşadım bir süre ... Sonrada tek tabanca hayata asılmaya başladım. "
Bu sırada dükkâna ilk müşteriler gelmeye başladı. İşe gitmeden evvel, bir şeyler atıştırmaya gelen insanlar, çok telaşlı bir kalabalık oluşturmaya koyuluyorlardı. Kerim, heyecanla ilk günün koşturmacasına başladı.
Akşamolduğunda, sorunsuz bir şekilde tatlı yorgunluk sarmıştı genci. Murat söylediğinde haklı çıkmıştı. Çalışmak, Kerim'e iyi gelmişti. Mesai bitimine yakın, evvelsi akşam evine gelen esmer adamın, karşı caddede kendisini beklediğini fark etti. O ana kadar, tamamen aklından çıkan olaylar, tekrar hafızasında canlandı.
Dükkânın kapanış saati yaklaştığında, Yunus Kerim'e çıkabileceğini söyledi. Kerim,ceketini alarak kapıya doğru ilerledi. Murat, Kerim'den yarım saat önce çıkmış, Tahsin'le hararetli bir şeyler konuşuyordu. Arkadaşının tekrar onu koruma çabasına giriştiğini anlamıştı. Ama bu inatçı adamın gitmeye niyeti yoktu. İş yerinde rahatsız edilmeden mesaisini tamamlayabildiği için mutluydu.
"Selam. Böyle sevimli sevimli, ne konuşuyorsunuz yine? "
"Sonunda çıktın." Bu seninki iş değil, resmen kölelik. Seni izlerken ben yoruldum. İstersen, benim çalıştığım sektörde çalışman için, sana yardımcı olabilirim. "
"Neden? Benimde senin gibi vurulabilmem için mi? Teşekkür ederim. Köle olarak çalışmayı yeğlerim. Ayrıca bana yardım edebiliyorsan, git eşine yardım et. Benden ne istiyorsun o zaman? "
"Bütün gece beni azarla diye beklemedim. Söz verdin. O yüzden şimdi gel de, daha fazla vakit kaybetmeden, ailemin oturduğu eve gidelim. Yolda ayrıntıları konuşuruz. "
Yol boyunca, yarı atışarak, yarı konuşarak durumhakkında konuşan Murat, Kerim ve Tahsin; zengin bir muhite doğru geldiler. Sokaktaki malikânelerden, ailenin çok varlıklı olduğu belliydi. Tahsin, yolda Kerim'in ailesine neler söylemesini istediğini bir bir anlattı ...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can Dostum
ParanormalÖlümün dahi ayıramadığı iki dostun, sıra dışı duygu yüklü hikâyesi ... Kerim ve Murat'ın sayfalara sığdırılamayacak kadar derin dostluğu ve diğer tarafta Cemre'yle yaşadığı fırtınalı aşk yolculuğu... Oldukça severek yazdığım bu öyküyü, beğenerek...