Ekim 1815
"Lütfen George" diye fısıldadı genç kadın
"Dük hazretleri" diyerek gürledi adam "bana Dük hazretleri diyeceksin ve haberin olsun diye söylüyorum bu yalvarmaların beni kararımdan döndürmeyecek. Şimdi git ve hazırlıklarını yap yarın büyükannemin Dewonshire'daki çiftliğine gidiyorsun"
Leydi Lavinia oturduğu koltuktan zorlukla kalkarak bej rengi perdelerle kaplı, her sabah kahvesini içtiği çardağa bakan geniş pencereye yöneldi. "Çocuk doğana kadar bekleyemez miyiz. Hakkımızda bir sürü dedikodu çıkartacaklar, söz veriyorum yüzümü dahi görmeyeceksin yalnızca burada kalmama izin ver. Bebeğimiz doğduktan sonra kendimi biraz toparlamaya ihtiyacım olduğunu söylerim." Genç kadın hiç sahip olamadığı kocasına dönerek gözlerinin içine baktı "Lütfen ekselansları, yalvarırım bunu yapmayın"
George oturduğu koltukta dirseklerini dizlerine koyarak ileriye doğru eğildi. Kısılmış gözlerle baktı karısına, hırıltılı ama kısık bir ses tonuyla suçlarcasına konuştu "O senin bebeğin, bizim değil. Bu bebeği kabullenmemin imkanı yok anlamıyor musun. Beş parasız bir kontun torununu Norfolk dükalığının varisi ilan edecek değilim. Sen çocuğunu doğurana kadar da beklemeyeceğim , seninle yaptığım evlilikle sosyetede yeterince alay konusu oldum zaten, biraz da seni konuşsunlar "
Lavinia'nın kaşları şaşkınlıkla havalandı. Kızgınlığından sesinin yüksek çıktığının farkında olmayarak bağırdı "Sen neler söylediğinin farkında mısın. Bu çocuk ikimizin ve meşru, nasıl olur da onu yok sayabilirsin. Tamam varisin ilan etme senin paranı da unvanını da istemiyoruz ama onu babasızlıkla cezalandırma, bebeğimin ne günahı var."
George oturduğu kahve koltuktan kalkarak tehditkar adımlarla yürüdü genç kadına doğru "Çocuk aklınla bana ne yapacağımı söyleme . Seni uyarıyorum bir daha buna cüret edersen sonuçlarından ben mesul değilim. Sevmediğim ve kabullenemediğim bir çocuğa babalık mı edeceğim yani. Her ay sana yeteri kadar para gönderirim başka bir şey bekleme benden. O zavallı babanın da senin de benden kopartabileceğiniz tek şey bu olacak. Bir fahişe gibi seni koynuma gönd....."
"Paranın da senin de canın cehenneme" diyerek bağırdı genç kadın adam henüz sözlerini bitirmeden. Buna nasıl cesaret ettiğine George'dan çok kendi şaşırmıştı. Nasıl olur da kendisine fahişe derdi. Onu sevdiği için evlendiğini söylemek istedi bir an ama hemen vazgeçti. Daha önce defalarca söylememiş miydi zaten neye yarardı ki bunu yinelemek nasıl olsa inanmayacaktı.
Adam sanki sakinleşmek ister gibi bir tur döndü kendi etrafında. Sinirinden elleri titriyordu. Bu kadın kimdi de kendisine bunları söyleyebiliyordu. "Sen aklını mı kaçırdın kadın" diye gürlemesiyle kadın bir adım geriye sıçradı. " Sen kendini ne zannediyorsun. O kahrolası çeneni tut Lavinia , kendi iyiliğin için tut şu çeneni."
"Yoksa ne yaparsın. Karnımda senin çocuğunu taşıyorken beni mi döveceksin. Hiç durma ekselansları ne kadar zavallı bir adam..." henüz sözlerini bitirmeden yediği tokadın etkisiyle cama doğru savruldu. Perdelere tutunarak ayakta kalmayı başarabildi.
Adam, uzun bir adımla genç kadının tepesinde durdu. Saçlarını eliyle kavrayarak başını geriye çekti ve kadını kendine bakmaya zorladı " Piçini de al defol evimden" sert bir hareketle bıraktı saçlarını ve uzun adımlarla çıktı kabul salonundan. Kadın yavaşça yere çömeldi. o güzel ela gözlerinden yaşların dökülmesine izin verdi; kendi için, doğacak çocuğu için, ailesi için, mahvolan yılları için ağladı.......
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON PİŞMANLIK
Historical Fiction7.Norfolk Dükü Arthur Wesley ile Granville Kontu John Sheridan ; Eton Kolejindeki eğitim yıllarından bu yana arkadaştırlar. Bu arkadaşlığı çocukları arasında kurulan bir evlilikle daha ileriye taşırlar. Kontun kızı Leydi Lavinia bu evliliği sevinçle...