-ASLA BURAK OLMAYACAKSIN!-

54 6 0
                                    


Şimdiki zaman: Asla Burak olmayacaksın!

Seni severim.. yine seni.. hep seni..

Gözlerimi yavaşça açıp bulunduğum odaya göz gezdirdim. Güneşin gözüme geldiği hafif aralık perdeye bakıp iç çektim. Bizim dağ evindeydik. Burak'ın , benim, cem' in ve Aslı'nındı burası. Başkasının değil. Veya yağız'ın değildi. Dördümüzündü. Eski dörtlünün. Yeni dörtlünün değil. Yeni dörtlü diye bir şey bile yoktu ki. Kısacası yağız yoktu...

Yavaşça yataktan kalkıp cama yöneldim. Perdeyi açıp ışığa alıştıktan sonra dışarıya baktım. Biraz ötedeki iskele ve cam çardak görünüyordu. Her şey sahne sahne kesit olarak aklıma gelirken başımın ağrısını hissettim. Başımın ağrısı ile oflayıp elimi başımı koyarken bileğime sarılı bezi görünce durdum. Şuan başımı hissetmiyordum bile. Kalbim ağrıyordu sadece. Ben nasıl ailemin yüzüne bakacaktım. Ben intihara kalkışmıştım. Pişman değildim. Şansım olsa bir daha yapardım. Ama annemler? Annemler ne düşünmüştü? Annemin dün ki yere çöküşü babamın bana bakışı. Gözümden akmak için bekleyen yaşı silip derin bir nefes aldım. Nefes ile birlikte başım daha da ağrırken gözlerimi sıkıca kapattım. İçmiştim ben dün. Ne güzel. Sarhoş olmuştum da ne olmuştu. Şimdi çek çekebiliyorsan baş ağrısını.


Kafamı ovarak odadaki tuvalete girip yüzümü yıkadım. Bileğimdeki bezi çıkartıp yarayı yıkadım. Çok fazla derin değildi. Kabuk bağlamıştı. Keşke kalbim de kabuk bağlasaydı böyle. Ama artık kesmiştim umudu. Bitmiştim ben. Yoktum. Bir hiçtim. Düşünülmek, acınılmak, yorulmak ve yaşamak için savaşmak.. yoktu. Bitmişti. Kabus kazanmıştı. Direnmeyecektim. Hayatın izin verdiği kadar yaşayacaktım ama daha fazlası değil. Tek yaşayıp tek ölecektim.

Odadan çıkıp merdivenlere yöneldim. Merdivenin tam yanındaki odanın kapısı açıktı. Biri kalmıyor olsa kilitli olurdu. İçeriye bakınca koltukta olan kıyafetleri gördüm. Gözlerimi sımsıkı kapatıp sakinleşmeyi bekledim. Demek öyleydi. Yağız da vardı. Yağız o köşeyi asla doldurmayacaktı. Asla. Nasıl girdiyse dörtlümüze yine kendisi gidecekti hayatımızdan.

Merdivenleriinerek hemen krep yapmaya başladım. Kahvaltı etmeyi sevmediğim için geneldekrep yerdim. Krep yaparken mutfağa esneyerek giren aslıya göz devirdim. Bunu görmüş olacak ki hızlanıp tam yanıma geldi ve konuşmaya başladı.


"Sen az önce bana göz mü devirdin?"

"Hayır."

"Ya hani barışmıştık. Açıkladık ya sana herşeyi. İçtiğinde mi unuttun acaba? Ya sen açıklamamızı hatırlıyor musun?"

"Herşeyi hatırlıyorum merak etme. Bir sorun da yok."

"suratın da öyle diyordu zaten. Neye canın sıkkın söyle bakalım. Bak hep sen söylerdin 'konuşmadan çözemeyiz' diye. "

"Yağız, Burak'ın yerine mi geçti?" dedim derinden. Söylemenin rahatlığı ile iç çekerek krebe döndüm. Aslı biraz bana baktıktan sonra konuşmaya hazırlandı. Ben alışmıştım her zaman konuşmadan önce kafasında kurardı ne diyeceğini.

"bak o her acı günümüzde yanı-"


"Hangi acı gün! Bir kere yanımızda oldu. Peki burak ne kadar yanımızda oldu? Sayamazsın!"

"yağız, Cem her kriz geçirdiğinde yanımızdaydı! "

"Ne?" ve bir çöküntü. Kafamda soru işaretleri. Ağzımdan sadece 'ne?' çıktı. Aslı birikmişlikle gözyaşlarını tutamayıp başını yere eğdi. Ben ona şaşkınlıkla bakarken. Devam etmesi gerektiğini biliyordu. Başını kaldırmadan devam etti.

KABUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin