Kafamı kurcalayan tek şey olanları Archie'ye söylemeli miydim? Yoksa bu sır derinliklerime mi gömülmeliydi. Soru şu ki tek güvenebileceğim ve aynı zamanda yanımdaki tek kişiydi. Aslında bunun kötü fikir olduğunu bile bile saklamaya karar verdim.
Sabah elimizdeki son ekmek parçasını da bölüştük. Artık civardaki köylerden yiyecek ve su temin etmek zorundaydık. Bu da biraz daha riske giriyoruz demekti. Hemen yola çıktık ve gizlendik. Yol izlerinden ve yoldan geçen tek tük insanlara sorarak yakındaki bir köye ulaştık. Köy sakin ve huzurluydu. Birkaç çocuk cıvıltısı ve köpek havlamaları dışında ortama sessizlik hakimdi. Küçük bir köy olacak ki bizim yabancı olduğumuzu hemen anlayan genç bir adam yanımıza geldi:
'Köyümüze hoşgeldiniz. Fakat siz kimsiniz? Yani buralara pek uğrayan olmaz ve köyümüzde nüfus çok azdır.
'Biz sadece yoldan geçiyorduk ve dinlenmemiz gerekiyor. Burada kalacak bir yer var mı?' dedi Archie.
'Elbette. Şurada ileride, kahverengi çatısı olan ev yoldan geçen yolcuların konaklaması için yapılmıştır.' dedi. Genç adamın nazik ve kibar olması dikkatimi çekti. Bu köyü şimdiden sevmiştim. Archie teşekkür edip adamın gösterdiği eve doğru ilerledi. Eve geldiğimizde ev 2 katlı sıradan bir ev gibi gözüküyordu. Girişte bir masada orta yaşlı bir kadın oturuyordu ve kitap okuyordu. Onu şimdiden sevmiştim.
'Pardon, bölüyoruz ama biz bir odada kalmak istiyoruz yeriniz var mı?' dedim tatlı bir sesle.
Kadın başını kitaptan kaldırdı ve sıcak bir şekilde gülümsedi:
'Ah tabii var. Bu arada hoşgeldiniz. Buralara gelen hiç olmuyor. Biz farklı yüzler görünce çok seviniyoruz. ' dedi ve anahtarların asılı olduğu bir askılıktan bir anahtarı seçti ve:
'Beni takip edin.' dedi. Üst kata çıkarken köydeki insanlardan ve buradaki yaşamdan söz etti. son kez kapıya geldiğimizde de:
'Siz evlisiniz değil mi ah ne kadar da yakışıyorsunuz! Gençliğimde ben de sizin gibiydim. Onu-sevgili kocamı- hala özlüyorum.
Ben hemen atılıp evli olmadığımızı söyleyecekken Archie atıldı:
'Ah evet evliyiz ve kocanız için üzgünüm.' dedi. Hemen yan tarafını dürttüm ve 'ne yapıyorsun' der gibi bir bakış attım. O da işaret parmağını dudaklarına götürüp 'sus' anlamında işaret yaptı.
Odaya girdiğimizde kadın başka bir ihtiyacımızın olup olmadığını sormuştu. Biz teşekkür ettikten sonra kadın gitmişti. Odada -yine- iki kişilik yatak vardı. Archie ile birbirimize bakış attıktan sonra:
'Neden böyle bir şey dedin?'
'Bilerek dedim çünkü insanların yanlış anlamamaları ve aynı zamanda bildiğin gibi kralın askerlerinden kaçanlar evli bir çift değildi. Yani olur da buraya gelirlerse halk bizi gösteremeyecek. En azından yani.
'Tamam, peki öyle diyorsan...'
'Şu an yapmak istediğim dinlenmek.Üstümden at sürüsü geçmiş gibi hissediyorum.' dedi ve yatağa uzandı.
'Sen hiç yorulmadın mı turuncu kafa?' dedi. Kolye sayesinde kendimi çok enerjik hissediyordum ancak bunu belli etmemem lazım. Yatağa uzanmaya karar verdim.Gülümsedi ve 'iyi uykular' demeyi de unutmadı.
Belki uyurum diye düşündüm ama kolye o kadar enerjik tutuyordu ki bunu yapamıyordum. Archie çoktan uyumuştu. O gerçekten çok yorulmuştu bunu hissedebiliyordum. Onu izlemeye karar verdim. Öyle huzurlu uyuyordu ki...Yüzünü ezbere biliyordum ancak yüzünde birkaç yara izi ve daha önce görmediğim çizgiler ortaya çıkmıştı. Elimle yanağını okşadım ve:
'Seni kaybetmeyeceğim.' diye fısıldadım. Gözleri kapalıydı ama o da elini elimin üzerine koydu ve:
'Ben de seni kaybetmeyeceğim.' dedi fısıltıyla. Ellerimiz biraz böyle kaldıktan sonra Archie'nin eli elimden kaydı ve uyuduğunu anladım.Sonrasını hatırlamıyorum sanırım uyumuşum.
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Simurg'un İntikamı
FantasyKüçük Amelia ve ailesi kendi krallıklarından sürgün edileli tam 18 yıl olmuştu. Şimdi 18 yaşında ve ailesine ve kendine olanlardan yalnızca intikam almak istiyor. Kılıç ustası ve cesur ruhlu -ve turuncu saçlı- Amelia'nın bilmediği bir şey daha var:...