Önsöz

216 4 1
                                    



Yaşamın başlangıcı olarak bebeğin anne karnındaki süreci ve doğum kabul edilirken, dünya üzerinde vücut olarak var olmaya ömür ve ömrün son bulmasına da kısaca ölüm diyoruz. Ölümler ve doğumlar arasındaki fark – doğum > ölüm – nüfus kavramını ortaya çıkarır ve aynı zamanda bu fark nüfus artışına sebep olur. Yüzyıllar boyunca, dünya üzerinde birçok insan yaşamış ve günümüzde de şuan için 7.6 milyar insan ömrünü yaşamını devam ettirmektedir.

Geçmişten günümüze inanç kavramı varlığını sürdürmüştür. Eski çağlara gittiğimizde güneş ve ay, günümüze doğru geldiğimizde putperestlik gibi çok tanrılı dinler ve tek tanrılı dinlere olan inanç ortaya çıkmıştır. İnançsız olduğunu iddia eden insanlar bile inanmamaya inanmış görülmüş ve inanç kavramı geçmişten günümüze her evrede varlığını ciddi anlamda hissettirmiştir.

Peki bu kadar din ve bu kadar inanç yığını varken aynı zamanda her inanç kendi doğruluğunu iddia ederken, gerçekten biz şöyle bir oturup düşündüğümüzde 'neye inanmalıyız?'' sorusunu sorduğumuzda ya da '' hangi doğru en doğru ? '' sorusunu kendimize sorduğumuzda vereceğimiz cevap kendimiz açısından çok tatminkar olmakla beraber, bu soruya verdiğimiz cevabın realite de çokta sağlıklı bir cevap olmadığını bilmeliyiz kabul etmeliyiz.

Ne yapmalıyız? İnanmamalı mıyız? Yahut geçmişin bize getirdiği dayatmalara boyun eğip koyun gibi güdülmeyi mi beklemeliyiz? İşte bu evre de yapabileceğimiz şeyler olduğu düşüncesindeyim; en azından ufaktan da olsa bir şeyleri sorgulama ve zamanla sorgu yığınlarına verdiğimiz rasyonel akılcı cevaplarla aklımızın sınırlarını genişletip, beyin özgürlüğümüzü kazanma. Bunu başarabilirsek özgür inançları olan özgür bireyler olabilir, başkalarının baskısı altında kaldığımız inanç ve düşünce yığınlarından, baskılarından kurtulabiliriz.

Nitekim diğer inançlarda olduğu gibi İslam'ı yaşayanlarda da baskıcı ve aynı zamanda hatalı fikirler yer almaktadır. - Tabi bu fikirleri hatalı bulmak benim şahsi fikrimdir. Siz buna katılmamış olabilir, belki de böyle düşünmüyor olabilirsiniz. – Bu tip hataları engellemek en aza indirmek, en azından eleştirmek ya da doğru olup olmadığını açığa çıkarmak adına sadece Kuran incelenmeli ve yorumlanmalı, yorumlandıktan sonra hayatımıza entegre etmeliyiz.

Sadece Kuran incelenmeli dememden kastım şudur ki, dinlerde yer alan, kutsal veya ilahi kitap olduğuna inanılan kitaplar incelenmeli, beşer ürünü olan hiçbir kitap dinlere kaynak olmamalıdır. Bilgi edinmek için okunmalı ama asla dinlerin ana kaynakları arasında görülmemeli, dinin kuralları oradan takip edilmemelidir. Çünkü bu kitap gibi o kitaplarda şahsi bir yorum barındırdığı için, sadece yazan kişinin dinden anladığından öteye gidemeyecektir. Bireysel yapılmış, şahsi fikirlerden öteye gidemeyecektir.

Birazdan beraber yapacağımız yorumlama ve açıklamalar benim şahsi fikrim olduğu için, esasen din yorumlama ve yaşama konusunda bir kişiye bağlı kalmamayı savunduğum için, size böyle bir çalışma yaparak ilham olmayı amaç etmekteyim. Sizden isteğim, bu çalışmamdan sonra dosdoğru söylediklerim ya da araştırdıklarım hususlara inanmaktan ziyade sizin de bir takım araştırmalar yapmanız ve dininizi anlamanız. Size aktarılanlardan ziyade araştırıp, akıl süzgecinden geçirip, - sadece İslam için söylemiyorum, Hristiyan bir bireyinde aynı şekli uygulaması gerektiği düşüncesindeyim. Örn: İncili dinin kaynağı olarak görmeli, bilgi edinmek ister ise bu konu hakkında yazılmış kitapları incelemeli, ama asla ve asla İncil'den başka bir kaynağı dinin sınırlarını çizmek için kullanmamalıdır.- kalbiniz ve mantığınızın ortak bir senteze inanmanızdır.

Şimdi sizi tarafsız bir biçimde Kuran ayetlerini okumaya anlamaya ve yorumlamaya çağırıyorum..

''De Ki''Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin