Çok Özlü İksir -8-

1.3K 77 9
                                    

Hatırlatmama gerek yok herhalde, olaylar kitaptan farklı gidiyor artık. Bu bölüm @@lilyndora ya ithaf edildi. Oyların için teşekkürler!

Bölüm şarkımız Zerrin Özer'den.  "Böyle de yaşanır ayrılıklar, uzak diye bir yer yok. Paylaştığımız gökyüzü kavuşturuyor bizi." Yaşı bu şarkıdan küçük olanları görelim. 

Ertesi gün Dumbledore'un cenazesinin ardından bütün öğrenciler Hogwarts Express'iyle evlerine yollanmıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ertesi gün Dumbledore'un cenazesinin ardından bütün öğrenciler Hogwarts Express'iyle evlerine yollanmıştı. Profesörler halen okuldaydı ancak eylülde eğitimin yeniden başlayıp başlamayacağı belli değildi. Çoğunluğu, gelmek isteyen tek bir öğrenci bile olsa okulun açık kalmasından yanaydı, savaşa rağmen hayat devam edecekti, hiçbir şey olmamış gibi davranamazlardı ama hayatı durdurmayacaklardı. 

Hermione ve Harry bilinen tüm güvenlik önlemleri ile donatılmış Kovuk'ta kalıyordu. Yoldaşlık Dursleyler'i ve Grangerlar'ı saklamış, mümkün olduğunca güvenceye almıştı. Gençler ise yaşadıkları şoku atlatmak ve hazırlanmak için bir süre Weasley'lerle yaşayacaklar, ardından kalan hortkulukları bulmak için yola çıkacaklardı. Bu süreçte madalyonu da yok etmiş olmayı umuyorlardı. Geriye Hufflepuff'ın kupası ve Ravenclaw'ın diademi kalıyordu, bir de yılan. Gün içersinde Molly'den fırsat buldukça kafa kafaya verip konuşuyorlardı. Draco'nun taraf değiştirdiğini ve Hermione ile yaşadıklarını bilmeyen Ron hakkında atıp tutuyordu. Haksız sayılmazdı, ölüm yiyenleri okula alan o olduğu için herkesin nefreti üstündeydi, ölmüş olduğu gerçeği bile bu nefreti azaltmıyordu. Arkadaşının duygularını bilen Harry her seferinde konuyu değiştirmeye ya da Hermione'yi uzaklaştırmaya çalışıyordu, durumdan habersiz olduğu halde Ginny de, sürekli kızın moralini düzeltmeye uğraşıyordu ama bu konuşmaların sonu hep göz yaşları ile bitiyordu. 

Yine Ginny'nin yatağında ağlayarak uyuya kaldığı bir gece, Hermione rüyasında Draco'yu görüyordu. Dumbledore'un ölmediği, savaş tehditinin hiç var olmadığı bir dünyada, iki sevgili olarak. Göl kıyısında el ele çimenlere uzanmış, masmavi gökyüzünü izliyorlardı. Yaz güneşi içini ısıtıyordu Hermione'nin. Saniyeler geçtikçe, güneşin ışıkları göğsünü daha fazla ısıttı. Bir an geldi ki, karnındaki sıcaklık dayanamayacağı hale geldi ve acıyla gözlerini açtı. Hem karnındaki ısının verdiği fiziksel acıdan hem de rüyayı terk etmenin verdiği zihinsel acıdan. Karanlıkta sessizce derin bir nefes alıp gerçek dünyaya alışmaya çalıştığı sırada, hissettiği sıcaklığın gerçek olduğunu anladı. Elini karnına götürdüğünde, sweatshirtünün önündeki koca cepteki sıcaklığı fark etti. Titreyen elini cebine sokup Draco'nun sahte galleonunu çıkardı. Metal, gönderilen mesaj okunmadıkça daha fazla ısınırdı ve şu an ateş kadar sıcaktı. Hermione sıkı sıkı tuttuğu galleonu bırakmadan diğer eliyle yastığının altından asasını çıkardı ve örtüsünün altına girerek lumos diye fısıldadı. Paranın üstünde iki kelime vardı: Güvende misin?

Hermione'nin gözleri bu kez mutlulukla doldu, karanlık dünyasındaki mum ışığını tekrar bulmuştu. Sıcak yaz havasına rağmen geçmek bilmeyen üşümesi durdu, ayrılardı ama Draco yaşıyordu, aynı gökyüzüne bakıyorlardı, bu savaştan sağ çıkmak için bir nedeni daha vardı artık.

YILLAR SONRA - DRAMIONE ONE-SHOT HİKAYELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin