Bağışlayın beni, korkularınıza danışmadan hayallerinizin mevzisine girdim..

779 12 2
                                    

Beni bu sayfayla yüzleştiren neydi?

Etki tepki neden ve sonuç.
Cevabı bulmak için cebimde kalan ganimet, aklara düşmüş saçlar ve gözümden "Düş' müş" ifadesiyle dökülen bir hayattan ibaret azzıksız yoldaştı. Elimdeki kırışıklıklarsa cabası.

Yine de o kırışık eller son vazifem yazmak diyordu. Tuttu hayallerimin kulaklarından ve zihnimin cızırdayan ampülüne bastonla vurdu.
Yazmak.. Nefes alamayan ruhuma bir oksijen tüpü gibi yetişecek mi? Bilemiyordum ama öğrenemez miydim?

Akibetini bulamaz olunca sorgular zihnimde,

'Hakikat'en mübahım oldu çile-i ma'kuse.

Saçlarını tararken anılarımın, yolundan çıkmış bazı misaller vardı. Ve bu misaller hiçte gözardı edilecek cinsten değildi. Sonra mucize dedim kendi kendime. Bugüne varmam büyük mucize. Her gün falakaya yatırdığım geçmişim benden bu kadar nefret ederken nasıl olurda terketmez gemisini. Mutsuzluğumla besleniyor olmalıydı. Nefsimle el ele tutuşmuş her acımdan pay kapıp kendine yaşam alanı yaratıyordu çok geç anladım...

Huyum değildi hayatın keyfine kanmak ve içimden geçen her dileğin gerçekleşmesiyle kaderime torpilli rızalar sunmak... Bu böyle gidemezdi mamafih gitmedi de...

Baş belası bir tesadüf tüm sıkıntılarımın aramakla anahtarını bulamayacağım bir mezarının kapısına çıkıyor, üstüne o kapıyı açıyordu... Bekledim, kendime üç el uyarı atışı yaptım. Duygularım durmuyor teslim olmuyor üstüne bana karşı ateş açıyordu. Tanımadığım bu duygu neydi? Aklımı kemiren sorular bir ilahın varlığını sorgularcasına karşı koymanın faydasızlığını savunuyordu.. Kendi tuttuğu avukatların saf değiştirmesine yas tutan bir adamın durumundan farksız olan bu mevzu, yarışı bitiremeyen bir atlet gibi, fikirlerimin ülkesine dönerken utanç barındırıyordu...Akibteni bulamaz olunca sorgular zihnimde, hakikat en mübahım oldu çile-i makuse.. Zimmetlenmiş ganimetler birer birer kumsala vuruyordu. Zamanın önüne geçemediğim için ölüşlerini izliyordum zayıflığımın yalnızlığımla olan aşkını...

Nasıl bir infazsın ki sen, gönlümün son arzusuna dahi vakıf olmayasın,

Kapat gözlerimin perdesini, vesvas kuyusunda boğulayım.

Ben son durakta bekleyen, denize düştüğünde sarıldığın o yılandan farksızım...

Ne sen umutsun, ne de ben çaresiz derviş.

Belkide bundan yolumuz tesadüf etmemiş.

Sanırımla başlamayacak kadar iyi hatırladığım ya da unutamadığım, bir yaz akşamıydı. Nice balkonlar komşu aşklarına şahit olmuş, bense olabildiğimce ezik ve bir ergen misali kayan yıldızları kafamda uçurtma yapmış; yıldızların ufkumda süzülmesine izin verirken tuttuğum dileklerin gerçekleşmeyişlerini izliyordum. Yaşam düşlerdeydi gerçek hayatsa sıkıcı bir o kadar da asılsızdı... Sıradan bir hayatın sıradan oyuncularındanımdır ben de. Hal böyle olunca ömrümü mahallenin serserileriyle, hatta saçma sapan küçük şeylerle mutlu olarak geçiriyordum. Ansızın o, gecemin; zayıf ve kemiksi omzuna bir kuş gibi konmak için, yalnızlık kulemden izin isteye kadar.

-Bağışlayın beni, korkularınıza danışmadan hayallerinizin mevzisine girdim..

-Peki ya gözlerin? Sonsuzluğa yolculuk ettiğim ummanda bana yol gösteren yakamoz olacak cinsten mi..

Ya gözlerinde yolumu kaybedersem? O zaman da tanır mısın bakışlarımdan. çeker misin beni kirpiklerinin kıyısına?

-Boğulmandan korkarım. Benden gidersen, gözyaşlarım seni bulur.

Kendi kendime sordum, her mevzuda şansızlığımdan ve geç kalmışlığımdan şikayet eden ben, şimdi ilk defa kendimi hazır hissetmiyordum. Tecrübesizliğin de vermiş olduğu galyanla, Eros efendinin kalbime lokal anestezi uygulanmasını bile beklemeden bodoslama daldım sahiplendiğim sevdama.


Mübah: Yapılmasında veya terkinde dinî yönden hiçbir mahzûru bulunmayan

Çile-i ma'kuse: Dervişin kendini, ayaktan tavana bağlayarak tepesi aşağı çile

çıkarması

Vesvas : İblis, Şeytan

Umman: Deniz

Nevrotik Adam.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin